Prostat Kanserinden Korkmayın
Erken teşhisle Prostat Kanserinin tam olarak tedavisi mümkündür ve korkutucu bir yanı yoktur.
Ürolog Op. Dr. Tayfun BUDAK
PROSTAT KANSERİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Prostat Nedir? :
Prostat, kestaneye benzer şekilli ve yaklaşık olarak 18-22 gram ağırlığında, mesane (idrar torbası) boynunu ve üretrayı (dış idrar yolu) çevreleyen bezdir. Bir kısmı kas, bir kısmı da üretranın prostatik bölümüne açılan kanallardan oluşmuş glandüler (bez tarzında) bir yapıya sahiptir. Semen sıvısının bir bölümünü oluşturan ince, saydam, kaygan ve hafif alkalen özellikli bir sıvı salgılar. Bu sıvı sayesinde boşalma sırasında arkadan gelen spermlere güvenli ve kaygan bir geçiş yolu hazırlanmış olur. Prostatın kadınlarda eşdeğeri olan bir organ yoktur ve sadece erkeklerde bulunur.
Prostat Kanseri Nedir? :
Kanser, bir organ veya dokuyu oluşturan sağlıklı hücrelerin düzenli ve kontrollü biçimde çoğalma özelliklerinin herhangi bir sebeple bozularak kontrolsüz ve düzensiz çoğalmasıdır. Prostat hücreleri de kontrolsüz ve düzensiz olarak büyüdüğünde prostat kanseri ortaya çıkar. Hastalığın mevcudiyeti her zaman idrar akışında bir değişiklik yapmayacağından özellikle başlangıç aşamasında bir belirti vermeyebilir. Ya da muhtelif idrar akım zorlukları, idrarda kanama gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak genellikle kanser "sessiz"dir ve bir belirti vermez.
Hastalığın Yaşla İlişkisi : Yapılan çalışmalar 50 yaşın üzerindeki erkeklerin %30’unun yaşamı boyunca saptanmadan kalan “gizli prostat kanseri”ne sahip olduğunu göstermektedir. Bunlardaki kanser çoğu zaman “klinik kanser” dediğimiz formata dönüşmeyeceğinden hasta bu hastalığını farketmeden de yaşamını sürdürebilir ve vakti geldiğinde bambaşka bir sebeple yaşamı son bulup bu hastalık yüzünden sıkıntı çekmeyebilir. Gizli kanserlerin sadece yaklaşık %10’u klinik kansere dönüşür ve bu aktif formatta dahi hastalık yavaş ilerler ve yaşa bağlı olarak birçok hasta sahip olduğu prostat kanserinden ziyade başka hastalıklardan yakınmaktadır. Bu ifadeden anlaşıldığı üzere prostat kanserine özgü bir özellik de toplumda yüksek bir görülme oranına sahip olduğu halde ölüm oranının nisbeten az olmasıdır.
Risk Faktörleri : Bugüne kadar bu hastalığın oluşmasına sebep olabilecek kesin bir faktörün varlığı ispat edilememiştir. Yapılan bütün çalışmalara rağmen kromozomal bir sebep, ırk, cinsel alışkanlık, beslenme alışkanlıkları, veneryal hastalıklar, geçirilmiş vazektomi, yaşam biçimi ya da sigara kullanımı gibi sebeplerle ilişkisi olduğuna dair bilimsel bir kesin kanıt elde edilememiştir. Bilinen tek gerçek sebep testislerin varlığı ve dolayısı ile testislerden salgılanmakta olan testosteron adlı hormonun tesiridir. Zira büluğ çağından önce maruz kaldıkları herhangi bir sebep yüzünden testisleri alınan erkek çocuklar üzerinde yetişkin çağa geldiklerinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki bunlarda BPH (iyi huylu prostat büyümesi) de prostat kanseri de oluşmamaktadır.
Bu Hastalık Kendini Nasıl Belli Eder?: Hastalığın özellikle alarm veren bir belirtisi yoktur ve genellikle 50 yaşın üzerindeki erkeklerde iyi huylu prostat büyümesine ait idrar akım bozukluklarının araştırılması sırasında yapılan incelemelerle veya 50 yaşına gelmiş bilinçli bireylerin kendi istekleri ile yaptırdıkları rutin taramalar sonucunda ortaya çıkar.
Erken Teşhis İçin Yapılması Gerekenler: Kanıtlanmış bir aile ilişkisi kesin verilerle ispat edilemediği halde ailesinde prostat kanseri hikayesi olanlar 40 yaşından, olmayanlar ise 50 yaşından itibaren rutin olarak her yıl bir kez bir üroloğa muayene olmalıdırlar. Bu muayene sırasında kandaki PSA seviyesi ölçülmeli, üroflovmetri denilen işeme hızı ölçüm testi yapılmalı, Ultrasonografi ile prostat büyümesi hakkında fikir sahibi olunmalı ve mutlaka parmakla rektal inceleme yapılarak değerlendirilmelidir.
Tedavisi : Hastalığın evrelendirilmesi için radyolojik değerlendirme, kan testleri ve biyopsi yapılır. Tespit edilen evreye göre tedavi edilir. Prostat bezinin kapsülü içerisinde sınırlı kalan kanserden kapsül dışına çıkarak yayılma meyli gösterenine ve yayılmış olanına kadar bütün evrelerin kendisine has değişik tedavi metotları vardır. Tedavi metotları arasında;
- Tedavisiz İzlem,
- Ameliyat,
- Radyoterapi (Işın Tedavisi),
- Cerrahi veya Medikal Hormonoterapi
- Testislerin ameliyatla alınması ve yanında sürekli hap şeklinde ilaç kullanımı
- Testisler alınmadan bunun yerini tutacak iğnenin ve hapların sürekli kullanımı, sayılabilir.
Erken ve prostat kapsülüne sınırlı olarak yakalanmış kanserin “Radikal Prostatektomi” ameliyatı ile kesin tedavisi mümkündür. Bu ameliyat artık “Laparoskopik” veya “Robotik” usullerle de başarı ile yapılabilmektedir. Diğer seçenekler veya kombinasyonlar hastalığın evresine, hastanın yaşına, ameliyat sonrası maruz kalacağı değişiklikleri kolayca algılayabilmesi içinse sosyokültürel ve ekonomik seviyesine göre tatbik edilir.
Tedavi Sonrası : Ameliyat sonrası karşılaşılabilecek sorunlardan tıbbi olanlarla zaten hekim uğraşacaktır. Ancak sosyal olarak sıkıntı yaratabilecek bazı sorunlar da vardır. Düşük olasılıklı olmakla birlikte “impotans”, “idrarını tutamama” bunlar arasında başta gelenler olup bunların da değişik metotlarla ortadan kaldırılması veya yaşamla bağdaşır hale getirilmesi mümkündür. Tedavi metodu seçilirken bütün modeliteler ve olası problemler hakkında hasta hekimi tarafından bilgilendirilmeli ve onunla tartışabilmelidir.
Öneriler : Ailesinde prostat kanseri olan her erkek 40 yaşında ve diğerleri ise 50 yaşında ürologla tanışmaya kendisini hazırlamalı, tetkik ve muayene metotlarının korkutucu hiçbir yanı olmadığından emin olarak ve erken teşhisle tamamen iyileşebileceğinin bilinciyle yılda bir kez muayene olmalıdır. Zira erken teşhisle Prostat Kanserinin tam olarak tedavisi mümkündür ve korkutucu bir yanı yoktur.