Dr. Hasan Vasfi Altay
AMERİKANOFİL İSLAM VE MISIR
“Müslüman Kardeşler parlatıldı. Sam Amca Ortadoğu’ya ayar veriyor. ABD takibinde, Mısır da Türkiye gibi ılımlı İslam olmak zorundadır… Mursi Mısır’ın yeni Enver Sedat’ıdır… Mısır vitesi geriye takmıştır…Mısır’ın liberalleri, sosyalistleri, Kıptiler gibi azınlık grupları Muhammed Mursi’yi reddetmektedir. Amerikanofil yeni Mısır ve tabii Tahrir meydanı yeni mücadelelere gebedir. ABD ve İsrail desteğiyle Mursi’nin ne kadar süre ayakta kalacağı meçhuldür. Ben Mursi’nin istikbalini pek parlak görmüyorum”.
Yukarıdaki sözleri 6 aralık 2012 tarihinde, Odatv’de, Nazlı Ilıcak’a yanıt olarak yazdığım bir yazıdan alıntıladım. (Nazlı Hanım demokrasi adına hiç sıkılmadan Mursi’nin icraatlarını hoş görüyor ve savunuyordu). Yedi ay önce yaptığım bu tespitin doğru çıktığını görünce mutlu olduğumu söyleyemem. Mısır karıştı ve halkı İhvan ve karşıtları olmak üzere ayrıştı. Küresel mafyanın servis ettiği ılımlı, daha doğrusu dışa bağımlı İslam aşısı tutmuyor. Mısır’da resmi din İslam’dır. Halkının yaklaşık %90'ını Araplar oluşturmaktadır. Arapların %90’ı Müslüman, diğerleri Hıristiyan'dır. Kalan nüfusu Kıpti kökenli Ortodoks Hıristiyanlar, Rum kökenli Ortodokslar, Arap kökenli Maruni Hıristiyanlar ve değişik Avrupa ülkelerinden Mısır'a yerleşmiş olan Katolik ve Protestan Hıristiyanlar oluşturmaktadır. Kıptiler veya Koptlar Mısır’ın İskender öncesine uzanan eski halkıdır. Mısır’ın bugüne sarkan demografik değişimini tartmak ayrı bir yazı konusudur. Ama Mısır halkının gerçek demokrasiyle tanışması henüz mümkün olmamıştır. 1953 yılından bu yana diktatoryal yönetimler altında yaşayan Mısır’ın Mursi öncesi tüm liderleri asker kökenlidir. Muhammed Necib, Cemal Abdülnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek, Mısır Ordusu'ndan siyasete geçmiş ve ülkeyi baskı ile yönetmişlerdir. Mısır Büyük Orta Doğu projesi kapsamında hem İsrail ve hem de ABD için güvenilir bir Arap ülkesi olması, İsrail ve Filistin ile komşuluğu ve uluslararası gemi trafiği için büyük önem taşıyan Süveyş Kanalı’nın kontrolünü elinde bulundurması nedeniyle önemli bir ülkedir. Mursi ile iktidara gelen Müslüman Kardeşler örgütü(İhvanü'l-Müslimin) Hasan el-Benna'nın 1928'de Mısır'ın İsmailiye kentinde kurduğu örgüt olup en eski dinsel-siyasi yapılanmadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da geniş taban bulmuştur. Özellikle Mısır'da Osmanlı sonrası İngiliz sömürge yönetimine karşı mücadele vermiş ve Arap ve Müslüman kimliğinin savunulmasında önemli rol oynamıştır. Devlet yönetimi için İslam Hukukunu (Şeriat) öngörmektedirler. 1952 yılında Kral Faruk’un tahttan indirilip ertesi yıl cumhuriyet rejiminin kurulmasına destek vermişlerdir. Örgüt liderlerinden Mısırlı düşünür Seyyid Kutub, Batı'nın ve İslam ülkelerinin radikal bir değişime ve toplumsal ıslaha ihtiyacı olduğunu savunuyordu. Müslüman Kardeşler 2005 yılında bağımsız adaylarla katıldığı parlamento seçimlerinde 88 sandalye kazanmış ve Mısır’daki en büyük muhalefet grubu olmuştu. Örgüt; Tunus, Ürdün, Cezayir ve Suriye’de de etkili. Mısır siyasetinde ağırlığı olan örgüte Amerikan İstihbaratının çok önceden sızdığını tahmin etmek de güç olmasa gerek. Liderlerinin önemli bir bölümünün Avrupa ve Amerika’da bulunması örgütün karmaşık küresel ilişkileri olduğunu desteklemektedir. Yirmi birinci yüzyılda Müslüman Kardeşler, geçmişinden bağımsız olarak artık bir Amerikan projesidir. Yakın tarihte, bir çok Ortadoğu ülkesinde olduğu üzere Mısır’da da azınlıktaki aydın, gazeteci ve akademisyen perde arkasındaki emperyalist planları halkına duyurmakta ve bu nedenle mevcut yönetim tarafından ezilmekte, cezaevlerine atılmaktaydı. Mursi dönemi daha farklı olmadı. Halkın yüzde ellisinin sandığa gittiği seçimlerde yüzde 50 oy alan Muhammed Mursi, Mübarek dönemi yöneticilerinden Ahmet Şefik’i (yüzde 48) mağlup etmişti. Toplam seçmen nüfusunun dörtte biri oranındaki oyu ile Müslüman Kardeşler Örgütü’nün çoğu liderini yönetime taşıyan Mursi kendi yetkilerini de artırıp diktatörlüğe meyledince ipi çekilmiştir. Lakin, Müslüman Kardeşler Mısır yönetimini bırakmak istemeyecektir. Mursi karşıtları Tahrir Meydanı’nı doldururken, İhvan yanlıları da Adeviye Meydanı’nda gösteriler düzenlemektedir. Mısır’da bir iç savaş çıkması ihtimal dahilinde. Mısır’ın yekvücut olmaması, halkların birbirine kırdırılması emperyalizmin işine gelir. Olası uzun süreli bir iç savaşta ABD ve Avrupa Mısır’a müdahale etmek isteyecektir. Aslında, tüm Ortadoğu’da çanlar ABD için çalmaktadır. Amerikan yanlısı İslamcılık Suriye’de kaybetmiştir. Mısır’da devrilen de Müslüman Kardeşler Örgütü değil, Amerikanofil İslam’dır. Tahrir’de milyonlarca insan toplanmışken bunu askeri darbe diye nitelemek, bilinçli olarak halk devrimini kamufle etmektir. Mısır’da askerler, yani General Abdülfettah Sisi yalnızca bu halk eyleminden rol çalmaktadır. Sisi de Amerikan yanlısı bir askerdir ve siyasi yapısı itibarıyla gericidir. Bu bağlamda, Mübarek ve Mursi döneminde gerçeekleşen her iki eylemde de, liderlikten yoksun gözüken Mısırlıların öfkesi manipüle edilebilir. Mısır’ın işçileri, köylüleri ve özellikle aydınları uyanık olmak zorundadır. ABD için, Mısır’ın geleceği Mısır halkına bırakılamayacak kadar önemlidir. Önümüzdeki dönemde, 1953’te kurulan Mısır Cumhuriyetinin ne kadar devletleşebildiğini, kendi yazgısını belirlemek için gerekli donanıma sahip olup olmadığını hep birlikte göreceğiz. Mısır halkının, belleğine yerleşmiş olan kahredici fatalizmden kurtulması, dürüst ve ulusal duyarlılıkları olan entelektüellerin vereceği mücadeleye bağlıdır. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan eylemi darbe olarak niteleyip kınamıştır. Suriye iç savaşı için el ele tutuştuğu Avrupa’yı Mısır’daki askeri darbeye destek vermekle suçlamaktadır. Çelişkiler yumağı içerisinde Türk dış politikası Ortadoğu bataklığına saplanmıştır. Eski bir Osmanlı eyaleti olan Mısır için Türkiye’nin kendi inisiyatifi ile yapabileceği hiçbir şey yoktur. Kelin merhemi olsa kendi başına sürecektir.