Bülent Esinoğlu
Türkiye’deki Afganistan ve kimliğimiz!
Hikmetyar’ın dizinin dibinde ki siyasi iktidar, Yerel Seçimlerde, Afganistan nüfusu kadar oy aldı.
Yani içimizde giyimi kuşamı farklı ama düşüncesi Afganistan olan 20 milyon vatandaşımız var.
Bu vatandaşlarımızın, dini kimlikleri milli kimliklerinin önünde duruyor. Bu sebepten, laiklikten ve milli değerlerden endişe duyuyorlar.
Bir taraftan milli değerlerin ve laikliğin nimetlerinden yararlanıyorlar, öte yandan bu değerlere karşı tavır almayı yaşamlarının gereği sayıyorlar.
Bunun böyle olduğu o kadar açık ki; seçimlerde oy veren bu çoğunluk, oyunu açıkça söylemediğini gözlemleyebiliyoruz.
Bir başka ifadeyle, Türkiye, Türkiye’nin içindeki Afganistan ile yönetiliyor.
Türkiye’deki siyasi iktidarın temel iki dayanağı var.
Birincisi, Suriye’deki vahşeti Amerika ile birlikte sürdürebildiği kadar sürdürmek, ikincisi de,İçerdeki Afganistan’ın saflarını sıklaştırabileceği kadar sıklaştırmak.
Her ikisi de, gericiliğin derinleşebildiği kadar derinleştiği yerdir.
Tabi gericilik derinleştikçe, diktatörlük de ona koşut olarak derinleşir.
Zaten diktatörlük de, gericiliğin ve insan düşmanlığının örgütlü şeklidir.
Gericilikten kurtulmadan, diktatörden de kurtulunamaz.
Diktatörlüğün en önemli unsuru; hesap verebilirliğinin olmamasıdır.
Düzenin tüm araçlarının, kanun ve kurumlarının bu esasa göre düzenlenmesi, diktatörlük düzeninin olmazsa olmazıdır.
MİT’e operasyon yetkisi, yani hoşa gitmeyen kişi ve kurumların ortadan kaldırılması yetkisi…
Oldum olası, bu operasyon sözcüğünden rahatsız olmuşumdur.
Operasyon dediniz mi, kendinize ait suçların üzerini örtmüş oluyorsunuz.
Tabi bir sorun da çıkmıyor değil.
Düzen gerileştikçe, gerici iktidarın, modern sömürgecilerle olan ilişkilerinde de sorunlar çıkıyor.
Modern sömürgeciler, halkı acıtmadan sömürmeye devam etmek ve sürdürülebilirlik istiyorlar, diktatör ise ben her şeyi hallederim diyor.
Olası bir devrimi yakınlaştırdığı için, bu tavır dışarıya güven vermiyor.
Peki, içimizdeki Afganistan’dan nasıl kurtulacağız?
Öyle anlaşılmaktadır ki, içimizdeki Afganistan, hızla gelip duvara çarpacak. Kurtuluş da, o zaman başlayacak.
Zaten halk da, bir ölçüde kerhen verdiği oyları geri çekecek.
İktidar bir taraftan Afganistan’dan güç alırken, öte yandan Cumhuriyetin varlıklarını satıyor.
Yandaş burjuva oluşturmak ve iktidara bu yol ile de destek sağlama peşindedir.
Muğla Yatağan Enerji Santralleri ve diğerlerinin hızla satılması bundandır.
Peki, bu Afganistan ya da bu gericilik ne zaman duvara çarpar?
Halkın mücadele duvarını inşaa ettiği zaman.
Meclisteki muhalefetin bu mücadeleyi örgütleyecek, ne programı ne de cesur liderleri var.
Mevcut muhalefet, müktesebatları sebebiyle bunu yapacak liderlere sahip değil.
Amerika ve Avrupa çizgisi ve ruhunda, yerli ve bölge koşullarına uygun olmayan çözümlerle bu duvar inşa edilmez.
Sorunu çözse, çözse gene halk çözecektir.
Lakin halk ile kurtarıcısının arasına, bu korkak ve ideallerden yoksun lidercikler girince iş uzuyor.
Lider dediğin, işkenceden, hapisten, nihayetinde ölümden korkmayacak kadar inanmış kişi olmasıdır.
Aceleye gerek yok.
Işık elimizle tutacağımız kadar yakındır.