Kaya Çetin
SURİYE'Yİ SAVAŞTA YIKANLAR BARIŞTA İNŞAATLARI YAPACAK
Üretim güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki etkileşim kapitalist/emperyalist sistemin işleyişinde de bir şekilde sürüyor sanki.
Küresel efendiler oturup gezegenimizde üretilen/yaratılan değerlerle kaynakları aralarında bölüşüyorlar. Ancak özellikle bilişim çağında üretim güçleri çok hızlı geliştiği için üretim ilişkileri bu gelişmelere ayak uyduramıyor, hantallaşıyor. Güç dengesindeki değişimler nedeniyle üretilen değerlerin paylaşımında belli aralıklarla iyileştirmeler yapmak gerekiyor. Bu iyileştirmelerle egemenlerin kendi aralarında zora başvurmaları önlenmiş oluyor. Görüntüyü kurtarmak için de zaman zaman ufak tefek çatışmalar düzenleniyor. Kuşku yok ki efendilerin savaş sanayilerini ayakta tutabilmenin biricik yolu olan bu çatışmalar, başka ulusların topraklarında ve başka ulusların askerleriyle sahneye konuluyor.
Somuta gelirsek öykü şöyle:
Küresel efendiler, değişen güç dengelerine göre Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye karar verdiler.
Kadın, çocuk, yaşlı demeden milyonlarca insanı öldürdüler.
Milyonlarca insan sakat kaldı.
Milyonlarcası yerlerinden, yurtlarından oldu.
Vahşice saldırılar karşısında kalan kadın, en büyük acıları yaşadı, yaşıyor.
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla, tarihiyle, kültürüyle ulusların bütün zenginlikleri yok edildi.
Kentler virane oldu.
Savaş bittiğinde virane olan kentleri kimin onardığını izleyebilirseniz, gerçeğin ne kadar çarpıcı olduğunu görebilirsiniz.
Bu kez postallarıyla değil; demirle, çimentoyla, makinayla gelecekler.
Savaşta Beyrut’u kim yıktıysa, barışta o imar edecek.
Savaşta, yıkarken nasıl kazandılarsa; barışta, yaparken de öyle kazanacaklar.
Onlar hep kazanacaklar.
Suriye içinse sonuç kandır, zulümdür, yıkımdır, işkencedir ve kuşaklar boyu sürecek yoksullaşmadır.
Biz olayın neresindeyiz, diye sorarsanız;
4 milyon dolayında Suriyeli göçmen,
Çoluğumuzun çocuğumuzun nafakasından kesilen 26 milyarlık yük,
Her gün televizyondan izlediğimiz Türk Bayrağına sarılı tabutlarla 70’e yaklaşan şehit…
Ve bütün bu gelişmelerin bir ölçüde sorumluluğu