Mustafa Yıldırım
SUÇUMUZ HAYVAN OLMAK
İnsanlarla çatışmamak için Ujin'le caddelere uğramadan, arka sokaklarda yürüyoruz. Sen misin kaçan, insanoğlu bu, her an karşına çıkabilir. Kuzgun sokağın başında bir adam; giyimine, bakışına, traşına bakarsanız tam bir salon efendisi. Ujin'e gülümsüyor, rahatlıyoruz.
Sen misin adama efendi diyen, izmariti fırlatıyor yola, hem de söndürmeden. Ujin ateşten ürküyor. İzmariti ayağımla eziyorum, "Atmasanız iyiydi" diyorum.
Salon beyefendisi arkamızdan bağırıyor:
"Bir şey mi dedin?"
Yanıtlayamayız! Ujin adamın yüzünü, el sallayışını görürse iş karışır. Ben karakolluk olabilirim. Önemli değil; ancak Ujin'i atarlar bir karantinaya, dayarlar aşıları!
Arkamıza dönmeden uzaklaşıyoruz. Kuzgun taksi durağına yaklaşırken dört köpeğe rastlıyoruz. Ujin onlara sesleniyor. Köpekler uzaklaşıyor.
Üç atmadan yeni bir insan! Taksi durağından çıkan uzun boylu, posbıyıkları ağarmış yaşlı şoför Ujin'e bağırıyor:
"Lan şerefsiz!"
Başımızı iki yana sallayarak yürüyoruz. Keyfimiz kaçıyor. Ujin bir sağa bir sola bakıyor...
Derken gök gürlüyor. Ujin telaşlanıyor, kaldırımdaki ağaçlardan uzaklaşmak için yola atlıyor. Yıldırımdan korunması için bir mağara, o da yoksa bir kaya dibi, kovuk gerekiyor.
Otomobiller çarptı çarpacak derken göklerden yardım geliyor; sular boşalıyor; caddeyi sel alıyor. İnsanlar kaçıyor, kaldırımlar bize kalıyor. Islanıyoruz, ama gündeyiz, mutluyuz.
Ujin arada bir başını kaldırıp bana bakıyor. Belki ıslanmama üzülüyor. Aldırmıyorum... Caddeyi sel alıyor. Kadınlı erkekli sürücüler gaza basıp geçerken bulanık suları sıçratıyor, aldırmıyoruz.
Islandıkça geçmişe dönüyorum. Toprağı bol olsun, Oktay Akbal Usta'nın Ekzistansiyalist dönem kitabı "Suçumuz İnsan Olmak!"
Kavşağa gelmişiz, karşıya geçmek için beklerken gülümsüyorum, eğilip Ujin'in ıslak başına dokunuyorum, "Suçumuz hayvan olmak!" diyorum.
Tam o anda geçen bir otomobilin sıçrattığı suyla baştan aşağı bir kez daha yıkanıyoruz. Aldırmıyoruz, nasıl olsa yağmur bizi yıkayacak!
Derken yağmur diniyor, insanlar kaldırıma dökülüyor, mutluğumuz parçalanıyor. Ujin gerginleşiyor, beni çekiştiriyor... "Tamam, Ujin" diyorum,"dağlara çıkmalıyız! Yozlaşma inanç, ideoloji tanımıyor!"
Belki dağlarda tutuşturduğumuz ateşle karanlığı yakarız...
Yavru ujinlere selam olsun!