SEVGİLİM BANA, BEN SEVGİLİME, İKİMİZ FAŞİZME DİRENİYORUZ
Taksim Direnişi yedi yirmi dört hem aklımızda hem eylemlerimizde. Ama bir de akıp giden bir hayat var. Bunca zalim, üzücü söylem ve olayların arasında bazen yüzümüzün de gülesi gelmiyor değil. Çok da sevmediğim şeylerdir özel alanımda olan biten şeyleri anlatmak ama sonu kadın-erkek ilişkilerine politik bir bakış açısına dayanıyorsa paylaşmamak da pek özel alana girmiyor. Ne diyoruz: Özel alan politiktir
İlginç bir ilişki yaşıyorum. Şu zamana kadar hayatıma giren adamlardan farklı biri ve şu zamana kadar okuduklarımı zorlayan bir adam. Belki de yaşama bakış açım biraz mizahi olduğu için gözüme batmamasını tercih ediyorum. Velhasıl feminist bir kadınla geleneksel bir adamın birlikte olması feminizm ve ataerki çatışmasının günlük hayata yansıma biçimini pratikte görmüş oluyoruz. Aman aman ne aman...
Yaşanmış bir iki örnek diyalog:
Adam Ankara'da direnişte. Ben Bursa'da eylemdeyim. Bursa sakin, sıkıntı yok. Ankara karışık. E haliyle korkuyorum. Neyse adam arıyor:
Adam: Neredesin?
Ecekız: Eylemdeyim. Sen neredesin? Karışık orası dikkat et.
Adam: Biz barikat kuruyoruz. Sen eve dön. Geç oldu. Burada biber gazı yedim vücuduma. Polis falan hep burası. Sen eve git.
Ecekız: Ya ben ne eve gideceğim! Bursa'da bir şey yok ki. Takılıyorum işte.
Adam: (Ses tonu yükselir) Saat kaç oldu? Sen evde diren. Yazı yaz bak. Senin işin o.
Ecekız: Ne alakası var? Yazı da yazarım. Duracağım ben. Direniş yani bu.
Adam: Ya delirtme beni. Git eve. Ben direnirim ikimizin yerine...
Telefon kapanır...
Ecekız'ın düşündüğü: Ben direnirim ikimizin yerine? Bir Tarkan şarkısı misali... Adam kır dizini otur dedi alt metninde. (Öfke, gülme ve sinir krizi.) Sonuç: Bursasporlular olay yaratınca paşa paşa evime döndüm...
Ertesi gün toplumsal tepki için siyah giyme eylemi vardır. Adam arar:
Adam: Ne giydin?
Ecekız: (Pat diye sorulunca soruyu saçma bulur): N'oldu ne giydiğime mi karışacaksın?
Adam: Ne renk giydin?
Ecekız: Ay kırmızı giydim yahu. Habere gidiyorum.
Adam: Hah tamam. İçim rahatladı. Ya bu siyah giyme tepkisi falan. Şimdi giyersin. Hızman falan da var. Bursa'yı da biliyoruz yani. Giyme siyah. Bu süreçte hızmanı da çıkar. Öyle saçma sapan şeyler giyme. Çok dikkat çekme. Taşlayacak yer arıyorlar.
Ecekız: Onlardan korkan onlar gibi olsun!
Sonuç: Akşamına bir grup serseri tipimden yola çıkarak yolda sıkıştırıp 'gomünüzlerin soyunu kazıyeceğiz' dedi.
Birçok örneğin arasından seçilmiş son örnek:
Ecekız: Spor salonuna yazılacağım ben. Kilo vermem lazım. Hocayla çalışayım.
Adam: Hocayla?
Ecekız: Evet...
Adam: İlla hocayla yani?
Ecekız: Ay evet.
Adam: Ne o hoca falan. Hoca benim. Ben çalıştırırım seni. Yok gitmek falan. Alırım bi top zıplarsın üstünde. Hem zaten senin kilo vermene de gerek yok. İlla vereceğim diyorsan ben gelince sana bir iki hareket gösteririm sen diğer gelişime kadar yaparsın onu. Hoca moca ne gerek var? Basarım spor salonunu, döverim ben o hocayı. Döverim yani ben. Hocan benim. Bana bundan sonra hoca de...
Ecekız: ...
Sonuç: İkna aşamasındayım...
Adamı haklı çıkarma ya da ataerkiyi savunma gibi bir durumum söz konusu olamaz. Amma vellakin, bazı şehirlerde geleneksel düşünmeseniz bile sanırım can güvenliğiniz için biraz sakin olmanız gerekiyor. Toplumsal bir devinimin başlangıcındayız. Bazı alt metinsiz gruplar gaza gelmiş durumda. Spor salonlarına bu ne kadar yansır bilmiyorum Direniş sadece Taksim'de değil, direniş evlere girdi; her ne kadar 'ben direnirim ikimizin yerine' diyen 'yoldaşlarınız' olsa da bu harikulade direniş ilişkilerin de ana teması oldu gibi...
-Neredesin hayatım?
-Barikat yıkıldı. Kaçtım ben.
ya da...
-Ne oldu neden üzgünsün?
-İstifa ettim ben. Böyle gazetecilik yapamam...
Direniş yaşamdan; yaşan direnişten bağımsız değil... İyi direnişler...