Puşi

 Son Yılların Bazı PUŞİ'sel(!) Olayları


Cihan Kırmızıgül, Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Fakültesi öğrencisiydi. ‘Terör örgütüne yardım etmek’, ‘Patlayıcı madde bulundurmak’ ve ‘Mala zarar vermek’ suçlarından toplam 11 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Polis tutanaklarına, 'boynunda puşi olan eylemci' olarak geçmiş ve mahkeme tarafından da olay esnasında yüzünü 'PUŞİ'  tabir edilen bezle kapatarak yasadışı eyleme katıldığı belirtilmişti. Bu yüzden de bu dava kamuoyunda 'PUŞİ DAVASI' diye adlandırılarak takip edilmişti. Kırmızıgül, dava kapsamında 2 yılı aşkın bir süre tutuklu yargılanmış ve 23 Mart 2012 günü tahliye edilmişti.

2010 Ocak ayında Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde de karşıt görüşlü öğrenciler arasında, bazı öğrencilerin puşi bağlamaları nedeniyle, birçok kavga vakası kaydedilmişti. Üniversiteye bağlı değişik fakültelerde puşi bağlanması nedeniyle yaşanan bu kavgaların tarafları arasında Alperen Ocaklarının bulunduğu da iddia edilmişti. Görüşlerini açıklayan Alperen Ocakları Başkanı Abdullah Gürgür ve Polis Akademisi Öğretim Üyesi Önder Aytaç bu olayları provokasyon olarak nitelendirmişti. Onlara göre bu kavgalar ayrılıkçı Kürt hareketinin bir uzantısı olarak derin devlet tarafından provokatörler eliyle yaptırılmaktaydı.

Benzeri olaylar, kavgalar, hatta cinayetler Giresun'da, Beyoğlu'nda ve başka yerlerde de yaşandı.

Daha bundan birkaç yıl önce BDP milletvekili Sırrı Sakık, CHP'nin Bir Önceki Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Güneydoğu gezilerinde PUŞİ takmalarını eleştirirken şunları söylemişti; "Siz bedenle buraya geliyorsunuz ama ruhunuzu orada bırakıyorsunuz. Puşi, egal takıyorsunuz. O puşi, egali kirletmeye hakkınız yoktur."

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da Cihan Kırmızıgül'ün boynundaki puşiye gönderme yaparak, "Başbakan'ın bizzat kendisi ve bakanları poşu takıyor" demiş ve elindeki fotoğrafları basın mensuplarına tek tek gösterdikten sonra şunları eklemişti;

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın takmış olduğu poşu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın takmış olduğu poşu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in takmış olduğu poşu, yine Sayın Mehmet Şimşek'in takmış olduğu poşu ve bir siyasetçi olarak Sayın Devlet Bahçeli'nin takmış olduğu poşu ve Tarkan'ın takmış olduğu bir poşu. Yani Cihan, taktığı poşunun yüzünden hapis yatıyor. O halde poşu takmak suçsa poşu takan bakanlar hakkında buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Ve suç aletini de basın mensuplarına göstermek istiyorum, suç aleti budur, eğer bu suçsa, bunu da, kendimi de ihbar ediyorum, bu poşuyu da ben de takıyorum."



Poşu veya Puşi Nedir? Bir Sembol müdür?

TDK sözlüğünde, 'kenarları saçaklı ipek, pamuk, yün vb.nden yapılmış bir tür baş örtüsü, dolama', 'vaktiyle omuzlara atılan, başa sarılan kenarları saçaklı ipek örtü' veya 'bir tür yöresel başörtüsü' olarak anlamlandırılmıştır.

Vikipedi'de ise Puşi, 'Ortadoğu ve Arap dünyasında yaygın olan, kenarları saçaklı ve genelde kırmızı-beyaz ve siyah-beyaz minik kare desenlerinden oluşan bir çeşit pamuklu, yünlü giysi türüdür. Yaser Arafat'ın simgesi niteliğindeki giysi yazın sıcaktan, kışın soğuktan korunmaya yarar' ifadeleriyle tanımlanmıştır.

POŞU veya PUŞİ, dünyadaki popülaritesini gerçekten FKÖ lideri Yaser Arafat ve arkadaşlarına borçludur.  Arafat ve FKÖ üyeleri puşiyi bir sembol haline getirmiş, özellikle gazete ve televizyonlara verdikleri fotoğraf ve görüntülerde asla puşisiz çıkmamışlardır. 1967-69 yıllarında bizzat içinde olduğu uçak kaçırma da dahil birçok eylemle ünlenen, bugün Filistin Ulusal Yönetimi'nin bir üyesi olan Leyla Halid de bütün dünya tarafından puşili bir fotoğrafı ile belleklerde yer etmiştir. Aslında tamamen yöresel bir giysi olan puşi, özellikle görsel medya aracılığı ile siyasal bir sembol olarak güçlendikçe, kendisini bu anlamda sahiplenen grupların sayısı da artmıştır.

Ülkemizde de puşi artık aynen türban gibi bir semboldür ve özellikle 'Kürt Hareketlenmesi'nin hızlandığı son 30-35 yılda medyamızın da katkılarıyla yerini sağlamlaştıran, 'içine ruh koyulmuş' bir sembol olmuştur. Sırrı Sakık, Baykal ile Bahçeli'ye "Siz bedenle buraya geliyorsunuz ama ruhunuzu orada bırakıyorsunuz. Puşi, egal takıyorsunuz. O puşi, egali kirletmeye hakkınız yoktur." derken bunu söylemek istemiştir.

Gelelim Antalya'ya...

Bilindiği üzere son yıllarda ülkemizin batı bölgeleri Kürt kökenli vatandaşlarımız tarafından büyük ölçekli bir göç aldı. Antalya da bu göçten ziyadesiyle nasiplendi tabii ki. Elbette Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu göçte haklı oldukları çok fazla nedenleri de var. Ancak bu yazının amacı başka.

Antalya'ya göç eden Kürt kökenli vatandaşlarımız sadece 'çalışanlar' ve 'tüketenler'den müteşekkil değil. 'Çalıştıranlar' yani 'üreten ve istihdam edenler' de azımsanmayacak kadar çok sayıdalar. Gıda, tarım, otelcilik, turizm, taşımacılık ve daha birçok sektörde önemli yer işgal ediyor ve ciddi bir sermayeyi temsil ediyorlar. Dolayısıyla bu bölgenin yerel yönetimini oluşturmak isteyen Siyasal Partilerin hiçbir zaman gözardı edemeyecekleri bir potansiyelleri mevcut.

Bilindiği üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14-15 Aralık 2013 günlerinde Antalya ve ilçelerinde bir dizi açılışlar yaptı, bu arada Büyükşehir Belediye Başkan adayını da ilan etti.

Aday, bir önceki seçimde CHP adayı olan Prof.Dr.Mustafa Akaydın karşısında yenilgiye uğrayarak koltuğunu ona kaptıran, hakkında açılmış bulunan bazı yolsuzluk dosyaları nedeniyle yıpranmış ve tedirgin Menderes Türel oldu. Türel'in işi zor ve Başbakan da bunu biliyor. Bile bile lades yani. Başbakan Antalya gibi turizm ve ekonominin lokomotifi olan bu cennet şehri almak için elinden geleni yapacak, bu belli. Başlatmış olduğu 'Kürt Açılımı'nın zekâtını buradan toplamaya çalışacak gibi. Öyle ya, 'Kürt Açılımı' yapmışsın, 11 yıl boyunca gittikçe artan bir güçle iktidar koltuğunda oturmuşsun, bütün işadamları senin bakışlarından bile tir tir titriyor, Antalya'dakiler mi titremeyecek?

Gene de bu işin zor olacağını düşünüyor olmalı ki, bilinç altı reklam tabir edilen 'Subliminal Mesajlar'ı bile kullanıyor. Eşi Sayın Emine Erdoğan'la beraber yeraldığı sahnede Emine Hanım'ın kıyafetindeki desene dikkatinizi çekmek isterim, Fransızlarca "Pied de poule" olarak adlandırılan şık bir kumaş aslında ama; 

PUŞİ’YE NE KADAR BENZİYOR DEĞİL Mİ?



Not: Yasalara karşı olmadıkça insanlar istedikleri gibi giyinebilirler. Yasal sınırlar içerisinde olmak koşuluyla insanların; puşi, türban, başörtüsü, mini etek, mayo, bikini veya haşema giymeleri veya giymemeleri bizim ilgi alanımıza girmiyor. Laik-demokratik düzenin yasaları ne gerektiriyorsa, olacak olan da odur. Ancak bunların siyasi amaçlarla kullanılmasına daima karşı çıktık ve daima karşısında olacağımızı da bir kez daha ilan ediyoruz…

  https://twitter.com/drtayfunbudak
  https://www.facebook.com/tayfun.budak.790

Önceki ve Sonraki Yazılar