ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM MİT
İnsan Hakları İzleme Örgütü raporuna göre, 'Hükümet internette ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik yetkilerini genişletti ancak hükümeti denetleyebilecek bir mekanizma yok!'
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) “Türkiye'nin çevrimiçi (online) ifade özgürlüğü”ne yönelik hazırladığı raporda, “Son aylarda hükümet çevirimiçi içeriği sansürleme ve internet faaliyetlerini takip etme yetkilerini genişletti; bu yetkilerin kullanımını denetleyen bağımsız bir mekanizma ise yok” ifadelerine yer verdi.
"Türkiye'nin iktidar partisi uyguladığı politikalara yöneltilen eleştirilere, internet sansürüne daha da hız vererek ve sosyal medya kullanıcıları hakkında davalar açarak yanıt verdi" değerlendirmesinde bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü internet araştırmacısı Cynthia Wong , “Türk Hükümeti'nin çevirimiçi haklara yönelik gerileme anlamına gelen bu yaklaşımını görmezden gelmemelidir” ifadesini kullandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre “Türk Hükümeti'nin web sitelerini engellemekten ve sosyal medya kullanıcıları hakkında savcılık soruşturması ve kovuşturması açmaktan vazgeçmesi, Anayasa Mahkemesi'nin de, yeni MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) yasasındaki hak ihlali anlamına gelen düzenlemeleri iptal etmesi” gerekiyor.
Türkiye’de engellenen site sayısının bilinmediğine işaret edilen raporda şu ifadelere yer verildi:
“Son yıllarda, Türk makamları 5651 sayılı, son derece katı Internet yasasından aldıkları yetkiyle onbinlerce internet sitesine erişimi engellediler. Engellenen sitelerin kesin sayısı bilinmiyor çünkü Internet erişiminin engellenmesine yönelik hukuki ve idari usul ve süreçler saydam bir şekilde işlemiyorlar. Dahası, hükümetin geçtiğimiz Şubat ayında meclisten geçirdiği değişiklikler, bu yasada zaten varolan sansürleme yetkilerini daha da artırdı. Bu değişiklikler, bir web sitesinde yayınlanan bir paylaşımın, özel yaşamın gizliliği hakkını ihlal ettiğinin sadece iddia edilmesi durumunda bile, o web sitesine erişimin, yetkili makamlar tarafından herhangi bir mahkeme kararına gerek duymaksızın engellenmesine olanak tanıyor.
Hükümet ayrıca sosyal medyayı da susturmaya çalıştı. Türk makamları 30 Mart yerel seçimleri öncesinde protesto gösterilerini örgütlemek ve reform çağrısında bulunmak için kullanılan Twitter ve You Tubegibi sitelere erişimi engellediler. Bu engellemeler, üst düzey devlet görevlileri arasında gerçekleşen bazı telefon görüşmelerinin sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna sızdırılması sonucu patlayan bir yolsuzluk skandalının hemen sonrasında vuku buldu.
Bu topyekun engelleme, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, uluslararası camiada yaygın bir şekilde eleştirildi. Ancak o dönemde başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası camia ne derse desin, Twitter'ın ve diğer sosyal medya sitelerinin "kökünü kurutacağına" yemin etti.
Twitter ve You Tube'a erişim, Anayasa Mahkemesi tarafından, sırasıyla Nisan ve Haziran aylarında serbest bırakıldı. Anayasa Mahkemesi Twitter'a yönelik topyekun engellemenin bilgi edinme hakkına yönelik ciddi bir kısıtlama getirdiğini belirtti ve bu engellemenin yasadışı ve keyfi olduğu saptamasında bulundu. Ancak 2007'den bu yana You Tube ile birlikte başka bazı sosyal medya sitelerine de erişim uzun süreler boyunca engelleniyor.
İster çevirimiçi olsun, ister çevrim dışı, özel yaşamın gizliliği hakkı da tehdit aldında. Türkiye, geçtiğimiz Nisan ayında yeni bir MİT yasası çıkardı. Bu yasa teşkilata mahrem verilerin, belgelerin ve her türden kişisel bilgilerin toplanması için çok geniş yetkiler veriyor.”
“Yeni internet yasası ile özel yaşamın gizliliği hakkının zedelendiğini” savunan İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre “Yasa MİT’in kişisel verilere, yargı denetimi olmaksızın, sınırsızca ulaşmasına olanak tanıyor. Ayrıca toplanan verilerin muhafaza edilmesinin veya hükümetin bu verilere erişiminin kapsamını belirleyen açık ve net kısıtlar da yok. Yasa, ayrıca, teşkilatın yetkilerini istismar etmesi halinde, bu istismarı ortaya çıkartabilecek gazetecilerin hapisle cezalandırılmasını öngörürken, MİT personelini de hukuki soruşturma ve kovuşturmadan fiilen muaf tutuyor”.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Dinleme, izleme ve gözlemeye yönelik bu genişletilmiş yetkilerin, hak ihlalleri yapan soruşturma ve kovuşturmaları besleyebileceğini ve hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatabileceği” tezini sunuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda “Türk makamları, ayrıca, tekrar tekrar açılan savcılık soruşturmalarıyla, sosyal medya kullanıcılarının çevirimiçi paylaşımlarına karşı da, giderek artan ölçülerde kısıtlayıcı bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu soruşturmalar, Türkiye'nin ifade özgürlüğünü korumak yönündeki yükümlülükleri ile çelişiyor. Örneğin, geçtiğimiz Şubat ayında 29 Kişi hakkında Twitter aracılığıyla isyan kışkırtıcılığı yapmak suçlamasıyla bir savcılık iddianamesi hazırlandı. Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'na inşaat yapılmasına ilişkin Hükümet planlarına karşı 2013 Mayısında yapılan gösterilerle bağlantılı olarak hazırlanan bu iddianamede, sanıklara yöneltilen suçlamalara kanıt olarak sunulanlar arasında, Gezi Parkı protestoları ile ilgili bilgi paylaşmak, acil yardım birimlerini çağırmak veya eylemciler için tıbbi yardım istemek amacıyla atılan tweetler de vardı” ifadelerine yer verdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “Türkiye'nin internet faaliyetlerini sınırlandırmak için yaptığı hamlelere” ilişkin raporu şöyle:
Internet Sansürü
5651 sayılı Internet Yasası internet ve diğer çevirimiçi servis sağlayıcılarını düzenlemek amacıyla 2007 yılında çıkartıldı. Yasa, yer vericileri yabancı ülkelerde bulunan web sitelerine erişimin, bu sitelerin şu sekiz kategori altında toplanan yasaklanmış içeriğe yer verdiklerinden kuşkulanılması halinde engellenmesini öngörüyor: Çocuk istismarı görüntüleri, uyuşturucu kullanımını kolaylaştıran içerikler, sağlığa zararlı maddelerin tedarikine yönelik içerikler, müstehcenlik, fuhuş siteleri, kumar siteleri, intiharı özendiren içerikler ve modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e karşı işlenen suçlar.
Engelleme kararları mahkemeler tarafından verilebileceği gibi, tedbir amaçlı olarak savcılıklar veya Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından da verilebiliyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna bağlı bir idari birim olan TİB'in görevi, engelleme kararlarını ve gözetleme izinlerini uygulamak ve Internet içeriğini izlemek.
2007 yılından bu yana, bu yasa LGBT camiasının forumlarına, bağımsız medya sitelerine ve Kürt yanlısı yayın yapan haber sitelerine erişimi engellemek amacıyla kullanıldı (ki LGBT camiasının forumlarına yönelik engelleme sonradan, herhangi bir gerekçe gösterilmeden kaldırıldı). Kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriğe yer veren, YouTube, Twitter, Blogspot, Wordpress, Vimeo ve Google Groups gibi bir çok küresel web sitesi, yer verdikleri içeriğin sadece çok küçük bir kısmının engellenmesi gerektiği düşünülmüş olsa dahi, toptan kapatıldı.
Bu uygulamalar, başta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın medya özgürlüğü temsilciliği, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği ve Birleşmiş Milletler düşünce ve ifade özgürlüğü özel raportörlüğü olmak üzere, uluslararası camiada defalarca eleştirildi. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde yazdığı 2012 ilerleme raporunda,"web sitelerinin sık sık yasaklanması ciddi bir kaygı vesilesidir ve Internet yasasının değiştirilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur," dendi.
You Tube'a, web sitesi oluşturma ve yer verme hizmeti sunan Google Sites'a ve müzik sitesi Last.Fm'e erişimin Hükümet tarafından engellemesine karşı, Avrupa İnsan Hakları mahkemesine de beş ayrı bireysel başvuruda bulunuldu.
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi), Aralık 2102'de, Ahmet Yıldırım'ın bireysel başvurusu üzerine, Google Sites'a erişimin topyekun engellenmesinin, ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. AİHM bu kararında, 5651 sayılı yasanın keyfi veya hak ihlallerine yol açabilecek engellemelere karşı yeterince koruma sağlamadığı bulgusuna ulaştı.
Hükümet AİHM'in bu kararını büyük ölçüde görmezden geldi. Türkiye'de engellendiği rapor edilen siteleri izleyen Engelliweb adlı sivil toplum sitesinin verilerine göre, Ağustos 2014 itibariyle 50.000'nin üzerinde engellenmiş Web sitesi vardır ki bu sayı 2012'de engellendiği rapor edilen site sayısının iki mislidir.
Internet yasasında 2014 yılında yapılan değişiklikler TİB'in yetkilerini genişletti. Bu değişiklikler, bir özel ya da tüzel kişinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurması, ya da bir içeriğin toplumun bazı üyelerine karşı ayrımcı veya kırıcı olduğunun düşünülmesi durumunda, TİB'e idari engelleme kararı verme yetkisi tanıdı. Internet hizmet sağlayıcıları, bir engelleme kararı ellerine ulaştıktan sonra, dört saat içinde belirli URL adreslerine erişimi engellemekle yükümlü kılındı. Bu tür engelleme kararlarının 48 saat içinde bir mahkeme tarafından gözden geçirilmesi zorunlu kılınmış olsa dahi, engelleme kararının hangi hallerde verilebileceğine ilişkin nedenler öylesine geniş ve belirsiz bir şekilde tanımlandı ki, yasanın hak ihlallerine yol açabilecek şekilde uygulanmasına ve yorumlanmasına olanak tanıyacak bir takdir hakkı doğdu.
Buna ilaveten, bir URL adresine erişimi engellemek, bir sosyal medya sitesinin tümüne erişimi engellemekten daha hedef odaklı olmakla birlikte, bu tür engelleme bir Internet ağı üzerinden akan Internet içeriğinin incelenmesine olanak sağlayan "deep packet inspection" (derin veri incelemesi) yönteminin daha çok kullanılması sonucunu doğurabilir. URL engellemesi için kullanılması gerekli olan bu tür veri inceleme yöntemleri, özel yaşamın gizliliği hakkının ihlali konusunda ciddi kaygılar doğuruyorlar, zira bu yöntemler Internet trafiğinin kitlesel olarak gözetlenmesine ve bu trafiğe yönelik muhtemel müdahalelere olanak tanıyorlar. Bazı medya raporlarında, Türkiye'de derin veri analizi yöntemlerinin çoktandır kullanıldığı belirtiliyor.
Son olarak, hükümetin yayınlanmasını uygun bulmadığı içerikleri kaldırmaları için, Türk makamlarının Google ve Twitter'a yaptıkları başvurularda son yıllarda büyük bir artış yaşandı.
Twitter'ın kamuoyuna açıkladığı rakamlara göre, Twitter'a 2014 yılının ilk yarısında 304 adet hesap ile ilgili olarak, toplam 186 içeriğin yayından kaldırılması başvurusu yapılmıştır ki, bu sayı 2013 yılının aynı dönemi için belirtilen 30 hesap ile ilgili yapılan toplam 7 başvurudan kat kat fazladır. Twitter bu başvuraların sadece %30'una kısmen ya da tamamen olumlu cevap verdi.
Mart ayında Twitter bu engelleme kararlarına itiraz etmek amacıyla Türkiye'de dava açmış ve bu davaların ikisini kazanmıştır ki bunlardan biri eski bir hükümet görevlisini yolsuzlukla suçlayan bir hesabın kapatılması talebine ilişkindir.
Türk yetkililer ayrıca, Twitter'dan vergi tahsil edebilmek için, ama bunun yanı sıra, bu şirketi yayınladığı içeriği sansürlemeye veya kullanıcılara ilişkin bilgileri vermeye daha kolay zorlayabilmek amacıyla, ondan Türkiye'de bir ofis açmasını da talep etti. Twitter Türkiye'de bir ofis açmayı planlamadığını belirtti.
Gözetleme, Özel Yaşamın Gizliliği ve Kamuoyuna Hesap Verebilirlik
Meclis 17 Nisan'da MİT'in yetkilerini genişletirken, hükümetin hesap verebilirliğini, medya özgürlüğünü ve özel yaşamın gizliliği hakkının kullanımını daraltan bir yasa çıkardı. 26 Nisan'da yürürlüğe giren Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair 6532 sayılı kanun, MİT'in faaliyetlerine ilişkin 1983 yılında çıkartılmış 2937 sayılı kanunda değişiklik yapıyor.
Yeni yasa, MİT'e, bireyler hakkındaki mahrem bilgileri, belgeleri ve verileri kamu kurum ve kuruluşlarından, bankalardan, arşivlerden, şirketlerden, diğer tüzel kişilerden ve hatta tüzel kişiliği haiz olmayan örgütlerden, mahkeme kararı olmaksızın toplayabilmesi için çok geniş yetkiler veriyor. Yasa talep edildiğinde bu bilgilerin MİT'e verilmesini zorunlu kılıyor ve diğer yasa, tüzük ve yönetmeliklerde aksine hükümler bulunması halinde, bu yasanın hükümlerinin geçerli olacağını belirtiyor. İstihbarat teşkilatının veri toplamaya yönelik taleplerini yerine getirmemek, hapisle cezalandırılabiliyor.
Dahası yeni yasa, teşkilata, mahke kararı gerektiğini belirtmeksizin, "telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplama" izni veriyor. Bu hüküm Internet trafiğinin veya cep telefonu mesajlarının kitlesel olarak izlenmesini mümkün kılabilir. Yeni yasa istihbarat teşkilatına, ayrıca yurtdışıyla yapılan telefon görüşmelerini, yabancıların yaptığı telefon görüşmlerini ve umumi telefonlardan yapılan görüşmeleri dinleme ve bu verileri çözümleme ve saklama yetkisi de veriyor.
Yasada yapılan değişiklikler, aynı zamanda, hak ihlallerine yol açan izleme ve istihbarat toplama faaliyetlerini ortaya çıkarmayı bir suç olarak tanımlıyor ve izleme faaliyetleri sonucu toplanan iletişim bilgilerine ve verilere erişimi olan diğer kurum ve kuruluşların hesap verebilirliğini temelden zedeliyor. Yeni yasa istihbarat faaliyetleri ve MİT personeli hakkında kamuoyuna bilgi sızdıran kişilere verilebilecek azami cezayı artırıyor. Yasa, ayrıca, ilk defa, sızdırılan bilgileri "radyo, televizyon, internet, sosyal medya, gazete, dergi, kitap ve diğer tüm medya araçları ile her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçları vasıtasıyla [y]ayımlayan, [y]ayan veya [a]çıklayan" gazeteci ve editörlerin de üç ila dokuz yıl arası hapisle cezalandırılmasını öngörüyor.
Yasa ayrıca istihbarat görevlilerinin yargı önünde hesap vermesini daha da güçleştiriyor. Yasa, istihbarat personeline yönelik olarak bir şikayet veya ihbar söz konusu olduğunda, savcılığın MİT müsteşarlığına bilgi vermesini öngörüyor. İstihbarat biriminin, iddia edilen suistimalin MİT'in "görev ve faaliyetlerine ilişkin olduğunu belirtmesi veya belgelendirmesi hâlinde" savcılık soruşturması durduruluyor ve teşkilat personeli fiilen yasal dokunulmazlık kazanmış oluyor. Yani suistimal iddiaları karşısında savcıların re'sen soruşturma açma veya teşkilatın faaliyetlerini yargı denetimine tabi tutma yetkisi bulunmuyor. Yasada bulunan başka bir hüküm, MİT personelinin MİT'in görev ve faaliyetlerine ilişkin tanıklık yapmasını büyük ölçüde engelliyor.
Bu hükümler, birlikte değerlendirildiklerinde, istihbarat teşkilatını fiilen hukukun üstünde konumlandırıyorlar ve insan haklarını ihlal eden MİT çalışanlarının yargı önünde hesap vermesini engelliyorlar. Kendi faaliyetlerinin ne zaman soruşturulacağına ya da kovuşturulacağına, bu faaliyetlere ilişkin bilgileri kamuoyuna sızdıran kişilerin ve bilgileri yayınlayan gazeticilerin, bu bilgilerin yayınlanmasında meşru bir kamu çıkarı olsa dahi, cezalandırılıp cezalandırılmayacağına, yine teşkilatın kendisi karar veriyor.
5651 sayılı Internet yasasında yapılan değişiklikler de, yer sağlayıcılara kişisel verileri muhafaza etme yükümlülüğü getirdiği için, özel yaşamın gizliliği hakkıyla ilgili kaygılar doğuruyor. Yapılan değişikler uyarınca yer sağlayıcılar, yer sağlama faaliyetlerine ilişkin iletişim trafiği verilerini muhafaza etmek ve talep edildiğinde TİB'e vermek zorundalar. Yapılan değişiklikler, bu tür talepler için bir mahkeme kararının sunulmasını ya da hukuki bir süreç işletilmesini öngörmüyorlar. Tüm verilerin ayırım gözetmeksizin, topyekun muhafaza edilmesini öngören bu değişiklikler, yasadan etkilenen ve büyük bir çoğunluğu hakkında bir suç veya kabahat kuşkusu bulunmayan çok sayıda bireyin özel yaşamlarının gizliliği hakkına müdahale edildiği anlamına geliyor.
Anayasa mahkemesi, geçtiğimiz Temmuz ayında, Yeni MİT yasasını esastan görüşeceğini açıkladı. Mahkeme yeni yasanın hem MİT'e istismar edilmeye müsait gözetleme ve veri toplama yetkileri veren, hem de istihbarat personeline yasal dokunulmazlık sağlayan ve sızdırılan bilgileri yayınlayan gazeticiler için yüksek hapis cezaları getiren hükümlerini iptal etmeli.
Kaynak: