Dr. Hasan Vasfi Altay
Kirli dans
Bu saatten sonra, ileri demokrasinin şerbetini orijinal yandaşlar içecek, liberaller ise sadece bakıp yalanacaktır.
Ilımlı İslam urbası Cumhuriyet Türkiye’sine ite kaka giydirilmiştir. Had safhada bir bedevi kültürüyle ileri demokrasi adlı heyulanın peşine takıldık, gidiyoruz. Arap baharı bu ülkeye 2002 yılında geldi. Yaşadığımız dönüşüm küresel mafyanın tezgahı. Gerici burjuvazi ve holding basını dinci tayfayı törenlerle karşılamıştır. Muhafazakar iktidarın merkez medyadaki ilk amigolarından birisi Ertuğrul Özkök. Ertuğrul Efendi Bey patronu Aydın Doğan ile birlikte, ileri görüşlü davranıp abdestli kapitalizmin kayığına binmişlerdi. Erdoğan’ı yere göğe sığdıramıyorlardı. (Kayık su alınca ilk kıçı ıslananlar onlar oldu). Ben siyaset sosyolojisinde çok katıyım dostlar. Ortadoğu İslamcılığı bu topraklarda boy verdiyse ebesi alaturka liberalizmdir. Aydın Doğan, Turgay Ciner, Dinç Bilgin kuşağı ve onların basındaki şürekası (Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Şahin Alpay, Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu vs) olmasa ileri demokrasi de olmazdı. Neyse. Şimdi bu Ertuğrul Özkök 25 eylül tarihli köşesinde Hürriyet Gazetesi’nin yeni cengaveri Akif Beki’yi yazmış. Efendim, Akif Beki Hürriyet’e geçince Ertuğrul da samimi olarak çok sevinmiş (kendi ifadesi). Onu çok geç tanıdığını düşünüyormuş. Aman ne büyük aksilik. Neden erken tanımadın Akif’i kuzucuk? Erken tanısa, belki Kanal 7’de haber spikerliği yaparken tanıyabilirdi. Eee! Ne olacaktı o zaman? Ofisboy kıvamındaki Akif’le pişpirik mi oynayacaklardı? Muhterem sanki platonik aşkından söz ediyor. Dediğine göre, Akif Hürriyet’e çok yakışacakmış. Evvelden bu Akif Radikal’e de çok yakışmıştı. Yandaş kontenjanından merkez medyayı turluyor. Ne de olsa büyük yazar! Kapanın elinde kalıyor. Taha Akyol, Eyüp Can, Nagehan Alçı, Akif Beki gibi bir kamyon yandaş AKP kontenjanından merkez medyada istiflendiler. Osursalar, yazı diye Hürriyet’in, Milliyet’in, Radikal’in köşelerini süslüyorlar. Yanlış anımsamıyorsam, Akif bir ara Tayyip Erdoğan’ın isminden mucizeler üretmekle meşguldü. Kayda değer bir donanımı yok, yazı yeteneği gayet sınırlı. Ama başbakanın eski basın danışmanı. O nedenle Ertuğrul, “Adamım” diyerek sırtını sıvazlıyor. "Çok kavga etmişiz, birbirimizi haddinden fazlakırmışız. Her mahalle kendi mazlumunu da çıkarmış, zalimini de". Bunlar Özkök’ün dramatik sözleri. Sanırsın Silivri’den yazıyor. Aydın Doğan hırpalanmasa bu sözlere gerek olmayacaktı. Abdestli kapitalizm ile yıllarca top sektiren kendileri. Ama kullanım süreleri doldu. İslamcılar kendi sermayelerini, kendi medyalarını yaptılar. Fehmi Koru, Ahmet Kekeç, Salih Tuna, Yiğit Bulut gibi isimler varken Ertuğrul’u kim ne yapsın? Aydın’ın da (Aydın Doğan) önüne bir fatura çıkarılıp ense tıraşı alındı zaten. Liberal cenah için tecavüz kaçınılmaz hale geldi. Hatırlarsınız, Ahmet Altan şahsına münhasır bir amiral gemisi kurmuştu da (Taraf) zamanı gelince fişi çekilmişti. Kimse gıkını çıkarmadı. Kardeşi Mehmet’in de sessiz sedasız Star’dan tasdiknamesini verdiler. Yine Hasan Cemal Milliyet’ten tekme tokat şutlandığında hiçbir liberal ağıt yakmadı. Alaturka liberalizmin tek derdi kendi poposu. Ertuğrul Özkök yazısını şöyle bitiriyor: "Bizim mahalleye hoş geldin Akif. Eski mahalleni sakın bırakma, hep birlikte bu kahrolası duvarları yıkalım". Ertuğrul Bey’in yıkmak istediği duvarın da, kaynaştırmak istediği mahallelerin de bizimle hiçbir ilgisi yok dostlar. Yeni dönemde, İslamcı zevatla, liberal burjuvazinin arasına bizzat AKP tarafından örülen duvardır o. Duvarı delip birbirlerini besleyebilirler. Bunun bize hiç faydası olmaz. Ertuğrul’un mahallesiyle, Akif’in mahallesinden ne köy olur, ne kasaba. Uygar ve demokratik dünya için Ertuğrul da, yeni kardeşi Akif de gerici unsurlardır. AKP iktidarı olmasa, Ertuğrul Akif’i hiç görmez, selam bile vermezdi. Zaten Akif de gazeteci olamazdı. Ertuğrul Özkök kendine özgü figürleriyle hala daha abdestli kapitalizmle dans etmekte ısrarlı. Akif gibi 8. sınıf gazetecilere bu nedenle anlamsız iltifatlar ediyor. Ama nafile. Bu saatten sonra, ileri demokrasinin şerbetini orijinal yandaşlar içecek, liberaller ise sadece bakıp yalanacaktır. Bu gayet kirli bir danstır. Onuru gururu askıya asıp yandaşlarla tango yapmak mukadderatı değiştirmeyecek. Türkiye’de gazetecilik çukurdadır. Yaşadığımız toplumsal şizofreninin, İslamcı-liberal zihinsel yarılmanın etiyolojisinde gerici burjuvazi, alaturka liberalizm ve elbette Ertuğrul Özkök, Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak gibi gazetecilerin katkısı büyüktür.