Ahmet Müfit
Dış Borcun Adı Dış Tasarruf Oldu
Esnafı ve yerli markaları öldüren AVM projeleri, konutun insani boyutunu yok eden ve rezidans* adı verilen ucubeler, bat çık kavşaklar, yap-boz ulaşım projeleri, vb. projeler ile kamufle edilen toplumsal sorunlar, ekonomiye ilişkin son günlerde gelen rakamların da etkisiyle gün yüzüne çıkmaya başladı.
Kenti, ekonomiyi rantla yönetme döneminin sonu gelmişe benziyor. Gezi Parkı’nın gölgesinde kalsa da, ciddi bir deprem de ekonomide yaşanıyor.
Aslında, bu iki gelişme birbirinden bağımsız değil. Özelleştirme ve borç paraya dayalı sahte/borç refahın kente yansıması, bütüncül bir plandan bağımsız olarak gündeme getirilip, parsel bazlı imar planı değişiklikleri ile yasal altyapısı oluşturulan kentsel projeler aracılığıyla gerçekleşti.
Esnafı ve yerli markaları öldüren AVM projeleri, konutun insani boyutunu yok eden ve rezidans* adı verilen ucubeler, bat çık kavşaklar, yap-boz ulaşım projeleri, vb. projeler ile kamufle edilen toplumsal sorunlar, ekonomiye ilişkin son günlerde gelen rakamların da etkisiyle gün yüzüne çıkmaya başladı.
Halbuki, daha 15 gün önce her şey ne kadar güzeldi. Kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu artırmıştı. Ekonomi Bakanımız daha fazlasını hak ettiğimizi, faizlerin düşmesi gerektiğini söylüyordu. Finans kanallarında boy gösteren ve kullandıkları İngilizce kelime miktarı ile orantılı olarak, yaptıkları konuşmanın anlamlı olduğunu düşünen piyasa bülbülleri mutluluk şarkıları söylüyordu.
ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke, ABD ekonomisindeki iyileşmeye bağlı olarak para musluklarının kısalabileceği sinyalini verince sihir bir anda bozuldu. Pozitif ayrıştığını söyleyip “gurur duyduğumuz” borsamız aniden negatif ayrışıverdi. TL’nin değeri düştü. Dolar, Avro değer kazandı, faizler fırladı.
31 Mayıs 2013 Cuma günü yayınlanan dış ticaret rakamları ise piyasalara bomba gibi düştü. “Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2013 yılı Nisan ayında, 2012 yılının aynı ayına göre %0,9 azalarak 12 520 milyon dolar, ithalat %18,4 artarak 22 824 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2012 Nisan ayında %65,5 iken, 2013 Nisan ayında %54,9’a geriledi.” (http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13519)
Piyasanın sözcüleri perişan. “Ne olacak bu ekonominin hali” ruh haline girmiş durumdalar. Nisan ayında dış ticaret açığının %55,1 artarak 6 643 milyon dolardan 10 304 milyon dolara çıkmış olmasını, nasıl yapıp da normal hatta iyi bir şeymiş gibi halka anlatacaklarını düşünüyorlar.
Yaklaşık 35 yıldır yaptıklarını yapacaklar. Kavramları eğip bükecek, içini boşaltacaklar. Özelleştirmeyi rekabetçiliğin artışı, iş güvencesinin kaldırılmasını ve sosyal güvenliğin kapsamının daraltılmasını verimlilik, finansman sisteminin yabancılaşmasını, toprak satışında mütekabiliyetin kaldırılmasını küresel entegrasyon ve “reform” diyerek sunmayı/yutturmayı başarıp, yeni buzdolabı, araba alarak çevrenin korunmasına katkı yapacağımız algısını yaratabilenlerin, bu sefer de başarılı olmamaları için bir sebep yok.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın, 30 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirilen, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısında yaptığı konuşmada, halka itici gelen “dış borç” kavramının yerine “dış tasarruf” kelimesini tercih etmesi, piyasacıların bu konudaki üstün yaratıcılıklarının son örneği oldu. (http://www.tusiad.org/bilgi-merkezi/basin-odasi/konusmalar/tusiad-yonetim-kurulu-baskani-muharrem-yilmazin-yuksek-istisare-konseyi-toplantisi-acilis-konusmasi/)
Ancak, TÜSİAD Başkanının söz konusu konuşmasının, kavramların neo-liberal ideoloji doğrultusunda yeniden oluşturulmasından öte anlamlar taşıdığı kanısındayız.
TÜSİAD, “rekabetçi piyasa ekonomisinin ve sürdürülebilir çevre dengesinin benimsendiği bir anayasanın oluşturulması için çaba sarf etmektedir” diyen Muharrem Yılmaz, kanımızca, 70’li yıllarda Ecevit Hükümetine karşı verdikleri ilanlarla çıktıkları yolda, bu güne kadar almış oldukları mesafenin, geriye dönülemez şekilde anayasal güvenceye kavuşturulmasını, bir anlamda Anayasa ile solun ekonomik iddialarının yasaklanmasını, solun sağa benzemesini talep ediyor.
Acelenin nedeni, ekonomideki bir bozulma ya da başka bir nedenle tüm bu planların alt üst olabileceğini düşünüyor olmaları olabilir mi.
(*) Yabancı dilde konut.