AYKAL: MOZART NEDEN OSMANLI MARŞI DEĞİL DE TÜRK MARŞI BESTELEDİ
.
Her şey Pazar günü Gürer Aykal’ın telefonuyla başladı.
Bugün Meclis Basın Bürosu’nda Gürer Aykal ve Emine Ülker Tarhan’ın ortaklaşa düzenlediği basın toplantısı ve mini Mozart konseri zaten gazetelerde ve televizyonlarda yer alacaktır diye umuyorum. Benim anlatacağım hikaye, olayın perde arkası olacak. Birdenbire gelişen ve hızla karar verilip uygulanan bir “basın toplantısı“ oluverdi.
Gürer Aykal telefonda, TBMM’de sanata ve sanatçılara yönelik bir konser vermek istediğini, bununla çok sesli müziğin bu ülkede artık kabul gördüğünü ve bunu milletvekillerine anlatmanın yolunun bir mini konser olduğunu bunu nasıl kotarabileceğimizi sordu.
Benim boyumu aşan bir istekti bu, ama kimin yapacağını çok iyi biliyordum açıkçası. Hemen Emine Ülker Tarhan’ı aradım. Sürekli telefon görüşmeleri sonucunda Pazartesi günü saat 12.00’de Meclis Basın Bürosu’nda bir mini konser ve basın toplantısı düzenlemeye karar verdik.
Elbette konuşma ile bu iş kotarılmıştı, ama yalnızca bir günümüzün olması da can sıkıcı bir durumdu. Salı günü TBMM’de bütçe görüşmeleri başlayacağı ve ziyaretçilere kesinlikle Meclis’in kapanacağını bildiğimizden, bir tek Pazartesi günü bu işi halletmek zorundaydık. Bunu da yapacak olan elbette E.Ülker Tarhan’dı. Başka kimsenin bu işin üstesinden geleceğini düşünmedim bile.
Gürer Aykal aslında yirmi-yirmi beş kişilik bir grupla Meclis kulisinde bir konser vermek taraftarıydı, ama bunun mümkün olamayacağını uygun bir dille anlattık. Bir gün içinde bu kadar çok müzisyenin Meclis Başkanı’ndan izin alıp enstrümanları sokması büyük sorun olabilirdi. Hatta 12.00 sularında başlayacak konser, yalnızca müzisyenlerin enstrümanlarıyla birlikte girmesi yüzünden akşamüzerine sarkabilirdi.
Duruma hemen uyum sağladı Gürer Aykal ve dört kişilik yaylı sazlar grubuyla (müzikteki adıyla quartet) Mozart’ın Fa Majör Divertimento’sunu çalmaya karar verdi. Mozart’ın üç divertimentosundan biri olduğunu da konser önecesi açıkladı. Mozart üzerinde özellikle duruyordu Gürer Aykal, zira bundan yaklaşık 250 yıl önce Türk adını bütün dünyaya tanıtan bir müzisyendi Mozart ve Gürer Aykal şöyle diyordu: “Mozart Türk Marşı besteledi. Dikkat edin, Osmanlı Marşı bestelemedi. Türk kelimesini tüm dünyaya tanıtan ve Türklerin tanıtımına en çok katkıda bulanan bir müzik dehasıdır Mozart.“
Gürer Aykal’ın özellikle Mozart’ı seçmesinin altında bu gerçek yatıyordu. Bir gün önce bana da telefonda söylemişti ve ben de bu cümleyi sosyal medyada onun adına paylamıştım. Doğruydu, 250 yıl önce Mozart gibi bir müzik dehası, dünyanın en çok üreten müzik adamı Türk Marşını bestelemişti ve sanki “Türk diye bir ırk yoktur“ diyenlere cevaptı bu. Kimsenin de aklına gelmemişti doğrusu.
Emine Ülker Tarhan basın toplantısına dört müzisyenin de eşlik edeceğini öğrenir öğrenmez hemen plan yapmaya başladı. Önce Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ten izin almayı düşündük, ama izin vermeyebileceği de ihtimal dahilindeydi. Bütçe görüşmelerini bahane edebilirdi. Sonuçta saman balyaları, et torbaları, kömür parçalarının Meclis’e girip, basın odasında açıklamalara tanık olunduğuna göre, herhalde sanatçıların kendilerini müzikle ifade etmelerinde bir sakınca olmayacaktı.
Emine Ülker Tarhan, biraz da yargıçlıktan gelen hassasiyetle, her şeyin tam ve kesin olması için çok çaba gösterdi. Sabahın köründe birlikte olduk ve müzisyenlerin “suç aletleriyle“ içeri girmelerini nasıl sağlayabileceğimizi düşündük. Müzisyenler bir şekilde kimliklerini gösterip içeri girebilirlerdi, kapıya da o şekilde haber bırakılırdı, ama enstümanlar ne olacaktı? Üç keman ve bir viyolonsel...
Saat 11.00 gibi Meclis Çankaya kapısına geldiler, ama oradan girmeleri mümkün olmadı. Dikmen kapısına yönlendirildiler. Hala enstrümanlar için kaygı duyuyorduk. Eğer enstrümanlar girmezse, basın toplantısının da bir anlamı olmayacaktı. Yine de haber olurdu belki, ama konser her şeyi değiştirecekti, öyle olacağına inanıyorduk.
Bir sorun olmadan müzisyenler enstrümanları ve nota sehpaları ellerinde saat 11.00 sularında Emine Ülker Tarhan’ın Meclis’teki odasına doluştu.
Asıl sohbet, müziğin sorunları, Türkiye’de müziğin geleceği o odada konuşuldu. Mısırlı bir besteciden söz etti Gürer Aykal, onun dışında Türkiye haricinde Müslüman ülkelerde bestecilerin yetişmediğini, Türkiye’nin bu anlamda dünyada önemli bir yer tutuğunu anlattı. Genç müzisyenler ve Gürer Aykal’ın da öğrencisi olan genç orkestra şefi, aynı zamanda Odatv yazarı da olan Orhun Orhan sıkıntılarını anlattı. Bu, bir milletvekiline şikayet şeklinde değildi, zira aynı sıkıntıları bir başka açıdan Emine Ülker Tarhan da dillendiriyordu.
Gürer Aykal daha çok sanata ve sanatçıya gösterilen ilgisizlikten ve yasalarla Türkiye’de tiyatro, bale ve orkestraların hareket alanlarının kısıtlanacağı, giderek de kaldırılacağı konusunda sayıları iki bini bulan sanatçıların huzursuzluğundan söz etti.
Gürer Aykal çok önemli bir noktaya değindi ki, bunu sanırım hiçbirimiz bilmiyorduk. Besteci Osmanlı padişahlalarının eserlerinin çok sesli müziğe dayandığını söyledi.
Müziğin olduğu yerde kavganın olmayacağını anlattı. Basın toplantısı sırasında da “Mozart dinledikten sonra kendinizi daha iyi hissedeceksiniz,“ dedi ve gerçekten herkeste müthiş bir yumuşama vardı ya da bize öyle geldi.
Mini konser sonrası bir çok insan bu tür konserlerin sık sık Meclis koridorlarında, kulisinde yapılması gerektiğini konuşuyordu, ama asıl konu unutulmuştu. Bu mini konser, Meclis’teki insanların kulaklarındaki pası gidermek için değil, yaklaşan yasa değişikliklerinin içeriğini öğrenmek için verilen bir Mozart protestosuydu.
Emine Ülker Tarhan’ın ustaca işi halletmesiyle, Meclis’te ilk kez böyle bir eylem de gerçekleşmiş oldu. İşin bir başka ilk olan yanı ise Gürer Aykal’ın ilk kez böyle bir eyleme kalkışmasıydı. Durum öylesine ürkütücü ve vahim bir hal almış olmalıydı ki, Gürer Aykal gibi sadece sanatı ve müziği ile var olan bir insanın bile politik bir eylemin içinde kedini bulması çok önemliydi.
Meclis’ten Mozart geçti, evet ama daha da önemlisi müzisyenler oradaydı. Meclis duvarları belki canlı olarak ilk kez Mozart ile yankılandı, haberciler büyük bir keyifle divertimentoyu dinlediler.
Her şey sakindi, sakin olarak başladı ve sakin bitti.
Etkisi oldu mu, bekleyip göreceğiz. Medyamız bunu magazin haberleri arasına koyar da, asıl amacı hasır altı ederse, birkaç konser daha verilmesi gerekecektir.
A.Mümtaz İdil