Zühal Dönmez
Zalimin Acınacak Hali
Ben zalime acırım. Haklı olmadığını en iyi kendi bilir de, başkası dile getirmesin, haksızlığı ortaya çıkmasın diye zulmeder.
Diyeceksiniz ki “zalimin acıklı durumu olur mu hiç, zulmettiklerine acınır, zulme uğramışların acıklı hikayeleri yazılmıştır, türküleri yakılmıştır. Acıyacaksan bunlara acı.”
Ama ben zalime acırım. Haklı olmadığını en iyi kendi bilir de, başkası dile getirmesin, haksızlığı ortaya çıkmasın diye zulmeder. İçindeki sesi susturamadıkça saldırır, baskıyı arttırır. Zanneder ki zulümle, baskıyla halk susar, halk susarsa içindeki ses de susar. Oysa yaralansalar da, ölseler de halk susmaz, içi susmaz. Kini, nefreti, baskısı artar ama rahata eremez bir türlü, dipsiz kuyuya düşmüştür bir kere. Bu zavallılığa acınmaz da ne yapılır?
Gezi direnişinde ölen gençlerin katillerinin nasıl korunduğunu hepimiz biliyoruz.
Dün Ethem Sarısülük davasının duruşması vardı. Salonda mahkeme heyeti ile üç sanık avukatı dışındaki yüzlerce avukat ve izleyici Ethem için oradaydı. Adaletin sağlandığını görmek için doldurmuşlardı duruşma salonunu. Bir tek Ethem’i öldüren sanık polis gelmemişti duruşmaya, mazeretliydi. Urfa’ya tayin olduğundan istinabe yoluyla ifadesinin alınması için Urfa’ya talimat yazılmasına karar verildi. Elbette Başbakanın emriyle ölüm timine dönüşmüş polisi koruyacaktı Mahkeme, tanık muamelesi yapacaktı. Benim 70 yaşında adliyeye zor bela ifadeye gelecek, gelmezse hakkında yakalama emri çıkarılacak müvekkilim değildi ki!
Evet adaletsiz bir yargılamaydı ama inanın hiç kimse hakimin ve savcının yerinde olmak istemez, o adaletsiz yargılamanın mağduru olmayı tercih ederdi. Çünkü adaleti sağlamak amacıyla hukuk okumuş hakim ve savcılara "bırak adaleti, şöyle yap" demek, onlara uygulanan zulüm değildir de nedir? Bu zulme boyun eğerek zalimin eli olmak da acınası bir durum değil midir?
Ne güzel konuştu avukatlar. Neler demediler ki!? Hiçbir şey söylemedi heyet, sadece karar verdi ve gazlattı.
Çok acıdım çoookkk.