A.İklim Bayraktar

A.İklim Bayraktar

YORUMA GEREK VAR MI?

Bir arkadaşım aradı sabah Londra’dan sesindeki şaşkınlığı tarif edemem size; “nasıl olabilir böyle bir şey nasıl olabilir diyordu?”

Gezi Parkı haberini okumuş, bir nefeste bakın neler anlattı; “Londra’nın dört bir tarafı park ve yeşil alandır. Devletin doğa ve yeşil alan politikası asla izin vermez bir parkı yok edip yerine beton yığını dikilmesine. Kaldı ki alışveriş merkezi konusunda dünyaya öncülük etmiş bir kent burası.  
Geçen yıl bırak ağaç kesmeyi sadece oğlu ağacın yeni çıkan dalını kırdı diye komşum ciddi ceza ödedi.

Yeşil alan ve park olmadan insanlar nasıl nefes alıyor, nasıl yaşıyor İstanbul da zaten anlayamıyorum. Ama emin ol burada park sınırından bir metre kareyi yola dâhil etme cesareti gösteremez yetkililer, resmen vatandaşın hışmından korkarlar.”
Arkadaşımın bu sözleri üzerine yoruma gerek var mı?

Telefonu kapadıktan sonra Google amcaya “Londra ve Parklar” yazdım.
143 adet kayıtlı park ve bahçe var. Tek tek tüm parkların hektarlarını ve sırasıyla fiziki bilgilerini yazmışlar… Bu yazıya ekleyemeyeceğim kadar uzundu. Hiçbirinde “çimene basmayın” tabelası olmadığı gibi insanlar yayılmışlardı çimenlere… Londra’ya gitmedim ama İsviçre,  Almanya gibi birçok ülkenin bir kaç ayrı kentini gördüm, durum oralarda da farklı değildi.

Ananemin çocukluğumda anlattığı bir hikâye vardı; Atatürk Yalova’da ki köşkün yanında bulunan Ulu Çınar ağacının dallarının kesildiğini görür, hemen dalları kesmeye çalışan bahçıvanı yanına çağırıp sebebini sorar. Bahçıvan ağacın dallarının uzayıp binanın duvarına dayandığını söyler.
Bu cevabı kabul etmeyen Atatürk net bir şekilde “ağaç kesilmeyecek” diye emir verir.

Gelin gerisini ananemin anılarından değil memleketim Yalova’nın Resmi Şehir Rehberlerinden özetleyerek anlatıyım.
“Yalova Benim Kentim’ diyen Atatürk Yalova’ya 1936 yılındaki gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün pencerelerini zarar vereceği için yanındaki çınarın dalını kesileceğini öğrenir. Ağacın bir dalının bile kesilmesini istemeyen Atatürk köşkün ağaçtan uzaklaştırılmasını ister. Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi’ne verilir.

Sorumlu başmühendis Ali Nuri Alnar binanın temellerini açtırır. Temellerin altına zor ve çok yavaşta olsa ray döşer. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 m kaydırılır. Bina 4.80 m. kadar kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılır ve ulu çınar ağacı kesilmekten kurtulur ve köşkün adı “YÜRÜYEN KÖŞK” olarak anılır.

11 Ağustos 1936 günü yapılan bu işlemi yanında bulunan kız kardeşi Makbule Atadan,  Affet İnan, Yunus Nadi Abalıoğlu, Muhafız K. İsmail Hakkı Tekçe, Yaver Nasuhi Bey ve diğer ilgililerle baştan sona izler.
Atatürk 11 Haziran 1937’de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu Köşkü de Türk Milletine bağışlar.
Diğer tüm köşkler gibi ‘Yürüyen Köşk’te halen müze olarak korunmaktadır.

Atatürk’ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak ziyaretçilerini beklemektedir.

Tıpkı arkadaşımın sözleri gibi Atatürk'ün doğa ve ağaç sevgisi üzerine göstermiş olduğu bu hassasiyet karşısında yoruma gerek var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar