Zühal Dönmez
Yol Su Zluk
Yolsuzluk kısaca bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanmaktır. Esas olarak kamusal bir içeriğe sahiptir. Miktarı ne olursa olsun, kim yaparsa yapsın ayıptır, ahlaksızlıktır, tüyü bitmemiş yetim hakkının yenmesidir. Ama pek çoğuna göz yumulur veya uzun yargılama sürecinde unutulur gider.
İki gündür ülkeyi sallayan, kod adı Büyük Rüşvet olan yolsuzluğun aktörleri ve telaffuz edilen rakamları karşısında yuh artık durumundayız.
Faile iki önemli soru sorulur: Neden yaptın ve nasıl yaptın.
Neden yaptın sorusunun cevabı belli. Günlük harçlığı üst düzey bir kamu görevlisinin maaşı kadar olan, milyon dolarlık villalarda oturan, lüküs hayat sever mahdumlarını yavaş yavaş siyasete hazırlayan pederler ne yapsın!? Zaten bizim soracağımız soru bu olmamalıdır. Diyebilir ki; "sana ne kardeşim, sülalecek zengin olmak istedik, evet ahlaksızım, cezası neyse çekerim".
Nasıl yaptın sorusudur sorulması gereken. Kara para aklama, imardan vurma gibi arzular rüşveti beraberinde getirir. Yolları açan da denetimsiz bir şekilde istediği düzenlemeyi geçiren iktidar çoğunluğudur. Zenginliği tek başına yönetmek ister. Kamuya ait arazileri -imar planlarıyla rantını yükseltip- gelir paylaşımına konu eder, bu bitince dönüşüm adı altında küçük mülkiyete göz diker; elektirik, gaz, su, yol yolsuzluğun kolayca ürediği konulardır. Yeter ki yolları açıcı kanunları, yönetmelikleri çıkar.
2005 yılından beri TOKİ’deki yolsuzlukları anlatanları; belediye kanunları yolsuzluğa açık düzenlemeler içeriyoru yazanları, iktidar denetim istemiyor yargıyı da kendine göre şekillendiriyor diyenleri duyması gereken yerler duymadı. Ülke kaynakları talan ediliyor diye davalar açıldı, karşı çıkanlara polis saldırdı, yargılananlar gene vatandaş oldu. Bu kadar soygunun içinde yurt dışı bağlantı da olur elbet.
Diyeceksiniz ki; "canım yolsuzluk yapmak istemeyen gene yapmaz kanunun ne suçu var", ben de derim ki yolsuzluk yapıp yapmamayı yöneticilerin tercihine/ahlakına bırakacak yasalar hazırlarsanız yolsuzun başı belli olur.