VE UĞUR DÜNDAR KARARINI VERDİ

VE UĞUR DÜNDAR KARARINI VERDİ

Oyunu kime verecek...

İşte Uğur Dündar'ın, Sözcü Gazetesi'ndeki 'Son Kararım' başlıklı yazısı:

Be­ye­fen­di.
Bi­lim ada­mı…
Dost­la­rı onu “bil­ge in­san, te­va­zu do­lu bir ki­şi­li­k” ola­rak ta­nım­lı­yor.
Çev­re­si­ne gö­re ko­lay ko­lay kız­mı­yor, öf­ke­len­mi­yor, hiç kü­für et­mi­yor.
Hat­ta en zor an­lar­da ça­lış­ma ar­ka­daş­la­rı­na mo­ral ve­re­bil­mek ama­cıy­la in­ce es­pri­ler bi­le ya­pı­yor.
Ta­nı­yan­lar onun “i­yi eş, ör­nek ba­ba­” ol­du­ğu gö­rü­şün­de bir­le­şi­yor.
Halk Are­na­sı­’n­da dik­ka­ti­ni­zi çek­miş­tir. Eşin­den bü­yük sev­gi ve say­gıy­la söz edi­yor, onu an­la­tır­ken par­ma­ğın­da­ki yü­zü­ğü­nü ok­şu­yor.
Arap­ça ve İn­gi­liz­ce’yi ana di­li gi­bi ko­nu­şu­yor, ay­rı­ca ile­ri dü­zey­de
Fran­sız­ca ve Fars­ça bi­li­yor.
Bu dil­ler­de eser­le­ri, çe­vi­ri­le­ri
bu­lu­nu­yor.
Bu­na kar­şın Cum­hur­baş­ka­nı­’nın ya­ban­cı dil bil­me zo­run­lu­lu­ğu ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­ye­rek, al­çak­gö­nül­lü dav­ra­nı­yor.
Adı Do­ğu­’da ve Ba­tı­’da
say­gıy­la anı­lı­yor.
Ulus­lar ara­sı et­kin­lik­ler­de baş­kö­şe­ye otur­tul­du­ğu gi­bi, sö­zü din­le­ni­yor,
öne­ri­le­ri ka­bul gö­rü­yor.

* * * * * *

Ba­zı­la­rı­nın ön­yar­gı­lı yak­la­şım­la­rı­nın ak­si­ne, Bü­yük Ön­der
Ata­tür­k’­e, onun ema­ne­ti olan
la­ik de­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­t’­e, Cum­hu­ri­yet dev­rim­le­ri­ne, Ata­türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin sim­ge­si olan “Türk Mil­le­ti­” ta­nı­mı­na, üni­ter ya­pı­ya, tek dil ve tek bay­rak esa­sı­na, so­nu­na ka­dar sa­hip çık­ma ka­rar­lı­lı­ğı ser­gi­li­yor.
Hi­la­fet­ten ya­na ol­du­ğu, ta­kiy­ye yap­tı­ğı ve adı­nın ce­ma­at ta­ra­fın­dan si­ya­si par­ti li­der­le­ri­ne em­po­ze edil­di­ği id­di­ala­rı­nı ise ke­sin bir dil­le red­de­di­yor.
Kürt so­ru­nu mut­la­ka çö­zül­me­si ge­re­ken bir ül­ke ger­çe­ği­di­r”
di­yor ama bu­nun ye­ri ve yön­te­mi­nin ulu­sal uz­la­şı yo­luy­la Mec­lis ça­tı­sı
ol­du­ğu­nu söy­lü­yor.
Ona gö­re dev­le­tin din ko­nu­la­rı­na
as­la mü­da­ha­le et­me­me­si ge­re­ki­yor.
Her­ke­sin inanç ve iba­det öz­gür­lü­ğü­ne sa­hip ol­du­ğu­nun al­tı­nı çi­zi­yor ve böy­le­ce Ale­vi yurt­taş­la­rı­mı­zın ce­mev­le­rinin iba­det­ha­ne sa­yıl­ma­sı ta­lep­le­ri­ne des­tek ve­ri­yor.

* * * * *

Ge­zi­’yi yurt­se­ver­lik, Ge­zi genç­li­ği­ne so­pay­la, bi­ber ga­zıy­la yö­ne­len dev­let şid­de­ti­ni ise vah­şet ola­rak yo­rum­lu­yor.
Kim­se­yi öte­ki­leş­tir­mi­yor, se­çil­me­si ha­lin­de her dü­şün­ce ve gö­rüş­ten
yurt­ta­şı­mı­zı ay­rım­sız ku­cak­la­ma­ya
ha­zır­la­nı­yor.
Mez­hep­çi po­li­ti­ka­la­rı kı­na­mak­la kal­mı­yor, ko­nu­mu ne olur­sa ol­sun hiç kim­se­nin mez­hep­çi­lik yap­ma­ya hak­kı­nın bu­lun­ma­dı­ğı­nı be­lir­ti­yor.
Mez­hep­çi kış­kırt­ma­la­rın ve
bu­na da­ya­lı po­li­ti­ka­la­rın Or­ta­do­ğu­’yu kan gö­lü­ne çe­vi­re­ce­ği­ni ve bu­na mut­la­ka dur de­mek ge­rek­ti­ği­ni hay­kı­rı­yor.
“Dev­let­te ce­ma­at ve ta­ri­kat
ya­pı­lan­ma­la­rı­na as­la yer yok­tu­r” di­yor.

* * * * * *

Mu­ha­fa­za­kar ve mü­te­dey­yin bir
çev­re­den ge­li­yor, di­ni ve­ci­be­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ri­yor.
Ama bir Al­la­h’­ın ku­lu çı­kıp da, onun inan­cı­nı çı­kar­la­rı için
kul­lan­dı­ğı­nı söy­le­ye­mi­yor.
Tam ter­si­ne…
Ya­la­na,
Ta­la­na,
Kul hak­kı, ye­tim hak­kı ye­me­ye,
Yol­suz­luk ve hır­sız­lık ya­pıl­ma­sı­na, ka­mu kay­nak­la­rı­nın hor­tum­lan­ma­sı­na şid­det­le kar­şı
çık­tı­ğı an­la­tı­lı­yor.
Yü­re­ği­nin in­san sev­gi­si ve ada­let duy­gu­suy­la dop­do­lu ol­du­ğu söy­le­ni­yor.

* * * * * *

Ba­sı­nın öz­gür ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ve san­sü­rün as­la ka­bul edi­le­me­ye­ce­ği­ni vur­gu­lu­yor.
Bu ko­nu­da çağ­daş ba­tı de­mok­ra­si­le­ri­ni ve ge­liş­miş de­mok­ra­tik hu­kuk dev­let­le­rin­de­ki uy­gu­la­ma­la­rı ör­nek gös­te­ri­yor.
Hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­nü ha­ya­ta ge­çir­mek ve yar­gı­ya gü­ven du­yul­ma­sı­nı sağ­la­mak için üze­ri­ne dü­şen tüm so­rum­lu­ğu ye­ri­ne ge­tir­me ta­ah­hü­dün­de bu­lu­nu­yor.
Ka­mu dü­ze­ni­nin an­cak hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü ve yar­gı ka­rar­la­rı­na du­yu­la­cak gü­ven­le sağ­la­na­bi­le­ce­ği­ni ifa­de edi­yor.
Ka­mu gü­cü ve yet­ki­si­nin kin ve in­ti­kam duy­gu­la­rı­nın bir ara­cı ola­rak kul­la­nıl­ma­sı­nın ya­ra­ta­ca­ğı bü­yük teh­li­ke­le­re dik­kat çe­ki­yor.

* * * * *
Ön­ce­ki ge­ce CHP ve MHP’­nin ya­nı sı­ra top­lam 5 si­ya­si par­ti­nin Cum­hur­baş­ka­nı aday­lı­ğı­nı des­tek­le­dik­le­ri Ek­me­led­din İh­sa­noğ­lu ile yap­tı­ğım rö­por­taj­dan ve onun­la il­gi­li araş­tır­ma­la­rım­dan ak­lım­da ka­lan­lar bun­lar…
Bü­yük il­giy­le iz­le­nen prog­ra­mı bi­ti­rip ote­li­me dön­dü­ğüm­de, uzun uzun dü­şün­düm.
Tay­yip Er­do­ğa­n’­da bu­lun­ma­yan tüm iyi özel­lik­le­rin Ek­mel Be­y’­de var ol­du­ğu­na ka­na­at
ge­tir­dim.
Ve yas­tı­ğa ba­şı­mı ko­yar­ken son ka­ra­rı­mı ver­dim.
“Be­nim oyum Ek­mel Be­y’­e”
de­dim.

 

Kaynak:Haber Kaynağı