Bülent Esinoğlu

Bülent Esinoğlu

Uzun süreli kalıcı durgunluk!

 

Kriz ve krizden çıkış ile sonu gelmez tartışmalar, hayatımızın bir parçasıdır.

Hem krizin tanımında anlaşamayız, hem de krizden çıkıp, çıkmadığımız konusunda…

Zaman zaman düşünmüşümdür, kapitalist rejimlerin bizatihi kendisi mi krizdir?

Kriz konusunu okurken, “uzun süreli seküler durgunluk” ifadesi ile karşılaştım.

Meğerse ABD ve AB’deki krizin adı buymuş.

Zaten hayat boyu krizin içinde olduklarını kendileri “kalıcı durgunluk” diye ifade etmişler.

Bir kriz tanımı da şöyle; Burjuvazi çıkarlarını, şu veya bu yönden halka kabul ettirememesinden doğan ekonomik durumdur.

Uzun yılar, kapitalizm yanlısı bilim insanları, kapitalizmin krizini kabul etmemişlerdir.

Bu görüşte olanlar, piyasayı saat gibi işleyen bir makine gibi kabul etmişler, krizin vebalini yönetimlere yüklemişlerdir.

Bu görüşe göre, piyasaya müdahale edilmezse, kriz olmaz.

Amerika’da devlet piyasaya müdahale etti de mi, 1929, 2002 krizleri oldu?

Krizleri kavramadan, kapitalizmi kavramak zordur diye düşünürüm.

Kapitalizm karşıtlarının kriz tanımı ise; kapitalizm üretim tarzı kendi kendini yeniden üretemediğinde kriz gelir, şeklindedir.

Karl Poper şöyle demiş.

a-Krizlerde sadece durgunluk yaşanmaz, değersizleşen sermaye imha edilir.

b-Bu niteliğiyle, kriz burjuva toplumunun varlığını tehdit eder.

c-Bu tehdit, tarihin içinde artarak gelişir.

Türkiye için krizi tanımlayacak olursak, sıcak para geldiğinde, ekonomik büyüme olur. Sıcak para çekildiğinde, kriz gelir. Küçülme olur.

Türkiye’de kriz var, kriz yok tartışması; tamamen borç alabiliyoruz, ya da borç alamıyoruz-a bağlıdır.

Sömürü yoluyla, sermaye birikim modellerini değiştiren, gelişmiş ülkeler içinde bulundukları krizi 2008 yılından bu yana atlatamamışlardır.

Her yolu denemişler, sonunda parasal genişlemeyi denemişler, ancak bunun da çare olamayacağı ortaya çıkmıştır.

Şunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Krizler tarihi, krizin başlangıcındaki işsiz sayısı ile krizden çıktıktan sonraki işsiz sayısına bakıldığında, işsiz sayısının hep arttığı görülmüştür.

Sorun gelmiş şuraya dayanmıştır.

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin değersizleşen sermayelerini imha etmeden, yollarına devam edemeyeceklerdir.*

*Sonraki yazılarımın birinde, değersizleşen sermayenin neden imha edilmesi gerektiğini anlatacağım.

 [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar