Ünal Çeviköz: "dış Politikadaki Sıkıntılar, Kolay Kolay Aşılabilecek Sıkıntılar Değil"
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, “Doğrudan doğruya bir tek adam yönetiminin vermiş olduğu inisiyatiften hareket ederek AKP’nin ve iktidarın dış ilişkileri şeklinde bir dış politika yürütülüyor. Bu da çeşitli sıkıntılar yaratıyor. Bu sıkıntıların başında, Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Afrika, Ortadoğu havzasında yalnızlaşması en önemli sonuçlardan biri oldu… O bölgede yaratmış olduğumuz siyasi boşluk ve Türkiye’nin dış politikasında karşılaştığı sıkıntılar
HABER: MELİS YILDIRIM KAMERA: KEMAL SEVİNDİRİCİ
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, “Doğrudan doğruya bir tek adam yönetiminin vermiş olduğu inisiyatiften hareket ederek AKP’nin ve iktidarın dış ilişkileri şeklinde bir dış politika yürütülüyor. Bu da çeşitli sıkıntılar yaratıyor. Bu sıkıntıların başında, Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Afrika, Ortadoğu havzasında yalnızlaşması en önemli sonuçlardan biri oldu… O bölgede yaratmış olduğumuz siyasi boşluk ve Türkiye’nin dış politikasında karşılaştığı sıkıntılar, kolay kolay aşılabilecek sıkıntılar değil. Ama bunların düzeltilmesi için bir çaba içine girmesine rağmen iktidar, çok da önemli bir sonuç alabilmiş değil” dedi. İktidarın değişmesiyle dış politikada köklü ve önemli bir dönüşüm olacağını belirten Çeviköz, "Bu dönüşümle birlikte Türkiye tekrardan itibarlı, güvenilir, hatta bölgesindeki birtakım sorunlara çözüm bulabilecek önemli bir aktör olarak kabul edilecektir" değerlendirmesini yaptı.
CHP Genel Başkan Başdanışmanı, İstanbul Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Ünal Çeviköz, dış politikayla ilgili ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı. 27 Kasım’da CHP’nin üyeliğinin 46. yıl dönümünde Sosyalist Enternasyonal Prezidyumu Başkan Yardımcılığı’na seçilen Çeviköz, bunu önemli bir gelişme olarak nitelendirdi. Sosyalist Enternasyonal’in bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu belirten Çeviköz, sözlerine şöyle devam etti:
“BU GÖREVİ SOSYALİST ENTERNASYONAL İLE CHP İLİŞKİLERİNİN DAHA DA GELİŞMESİ ADINA MEMNUNİYETLE SÜRDÜRECEĞİM”
“Uzun süreden beri Genel Sekreterlik makamında bulunan Luis Ayala vardı. Elbette Sosyalist Enternasyonal’e fevkalade önemli katkıları oldu. Ancak belli görevlerde, belli insanların uzun süre görev yapmaları birtakım sıkıntılara bazen yol açabiliyor. Bu dönüşüm sağlandı ve gerçekleştirildi. Hem genel sekreter değişti hem başkan değişti. Biliyorsunuz, eskiden Sosyalist Enternasyonal’in Başkanı George Papandreou idi, 8 yıldır bu görevi sürdürüyordu. Onun yerine, şu anda İspanya Başbakanı olan Pedro Sanchez seçildi. Pedro Sanchez ile birlikte genel sekreter değişti. Luis Ayala’nın yerine Ganalı Benedicta Lasi seçildi. Yeni prezidyum oluşturuldu. Prezidyumda da yeni başkan yardımcıları seçildi. Bu başkan yardımcılarından bir tanesi de Avrupa kontenjanından ben seçilmiş oldum. Bu tabii fevkalade önemli. Çünkü CHP uzun yıllardır Sosyalist Enternasyonal üyesi. Zaten CHP’nin sosyal devlet anlayışı ile Sosyalist Enternasyonal’in ilkeleri bir bütünlük oluşturuyor. O yüzden, CHP’nin de böyle bir görevde bir pozisyon alabilmesi, başkan yardımcılarından bir tanesi olması hem CHP’ye hem CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’e olan katkılarını güçlendirecektir. Bu benim için de önemli bir gelişme oldu. Elbette bu görevi hem partim adıma hem de Sosyalist Enternasyonal ile CHP arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesi adına memnuniyetle sürdüreceğim.”
Berlin, Madrid, Moskova ve Washington da dahil ekim ayından beri pek çok yurt dışı seyahati yaptığını belirten Çeviköz, gittiği ülkelerde CHP’nin kardeş partilerinin temsilcileri, Dışişleri Bakanlığı’ndan yetkililerle olabildiğinde temaslarda bulunduğunu kaydetti. 6-7 Aralık’ta Moskova’da düzenlenen Primakov Okumaları Forumu’nun düzenlediği “Yeni Dünya Düzeninde Çok Kutupluluk ve Avrasya Vizyonu” konulu bir konferansta, Türkiye ile ilgili bir panele ilk kez konuşmacı olarak davet edildiğini söyleyen Çeviköz, “Konferans önemliydi. Primakov Forumu aşağı yukarı 15 sene civarından beri devam eden bu toplantıları yapıyor” ifadelerini kullandı. Türkiye ilgili panelde Avrupa ile Asya arasındaki konumu üzerinde durulduğunu belirten Çeviköz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“SAVAŞIN AVRUPA GÜVENLİĞİNE VE TÜRKİYE’YE SIKINTILI BİR DURUM YARATMAMASI İÇİN GAYRET GÖSTERECEĞİZ”
“Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ile uzun bir akşam yemeğinde görüşme imkânına kavuştum. Benim gördüğüm kadarıyla Rusya şu sırada, Ukrayna ile olan bu savaş nedeniyle birtakım sıkıntılar içerisinde. Ancak bunların en kısa zamanda çözüme kavuşturulması ve bir an evvel barışın sağlanması gerekiyor. Çünkü bu, Rusya ve Ukrayna’ya olduğu kadar yakın coğrafyadaki diğer ülkelere ve başta Türkiye’ye de çok ciddi sıkıntılar yaratıyor. Çünkü Karadeniz bölgesinde, Karadeniz havzasında bir istikrarsızlık oluşturuyor. O yüzden, Rusya-Ukrayna savaşının en kısa zamanda sona erdirilmesi, Avrupa güvenliği açısından fevkalade önemli. Bu görüşleri de orada dile getirme fırsatı bulduk.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, savaş bir yana bırakılacak olursa hem tarihi bakımdan hem coğrafyanın getirdiği komşuluk ilişkileri bakımından fevkalade önemli. Önümüzdeki dönemde elbette Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin etkilenmemesi ve savaşın Avrupa güvenliğine ve Türkiye’ye sıkıntılı bir durum yaratmaması için gayret göstermeye devam edeceğiz.”
“DIŞ POLİTİKADAKİ SIKINTILAR, KOLAY KOLAY AŞILABİLECEK SIKINTILAR DEĞİL”
Çeviköz, iktidarın uyguladığı dış politikaya ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
“İktidarın dış politikasını, son 20 yılı değerlendirdiğimde, çok eksikleri olan ve çok sıkıntılar yaratan, Türkiye’nin önünü kapatan bir dış politika uygulaması olarak görüyorum. Hatta ben buna, iktidarın dış ilişkileri adını vermeyi tercih ediyorum. Çünkü dış politika belli bir stratejik hedefi olan, belli bir planlama içerisinde yapılan bir uygulamadır. Böyle bir uygulama göremiyoruz. Doğrudan doğruya bir tek adam yönetiminin vermiş olduğu inisiyatiften hareket ederek AKP’nin ve iktidarın dış ilişkileri şeklinde bir dış politika yürütülüyor. Bu da çeşitli sıkıntılar yaratıyor. Bu sıkıntıların başında, Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Afrika, Ortadoğu havzasında yalnızlaşması en önemli sonuçlardan biri oldu. Bu yıllar boyu sürdü, bilhassa 2010’dan itibaren aşağı yukarı 10 yıl sürdü. Bu eksikliğin ve yanlışlığın düzeltilmesi için de 2022 yılında birdenbire yeniden açılımlar başladı. Suudi Arabistan ile olsun, Birleşik Arap Emirlikleri ile olsun, başka bölge ülkeleri ile, İsrail ile olsun, Mısır ile olsun, bunlar biraz geç kaldı. Geç kalan uygulamalar olduğu için de çok da sonuç vermiş denemez. Her ne kadar İsrail Büyükelçisi dün güven mektubunu sunmuşsa da yakında Türkiye’nin de Büyükelçisi güven mektubunu sunacaktır. Bunlara rağmen o bölgede yaratmış olduğumuz siyasi boşluk ve Türkiye’nin dış politikasında karşılaştığı sıkıntılar, kolay kolay aşılabilecek sıkıntılar değil. Ama bunların düzeltilmesi için bir çaba içine girmesine rağmen iktidar, çok da önemli bir sonuç alabilmiş değil.”
“ALTILI MASANIN PAYDAŞLARI OLARAK DIŞ POLİTİKADA BİR DÖNÜŞÜME İHTİYAÇ OLDUĞUNU VURGULUYORUZ”
Altılı Masa’nın masanın dış politikadaki tutum kağıdını liderlere teslim ettiklerini, diğer alanlardaki ortak tutum kağıtlarının birleştirilmesinin ardından bir hükümet programıçerçevesinde kamuoyu ile paylaşılacağına değinen Çeviköz, “Orada da aslında altılı masanın paydaşları olarak dış politikamızda çok önemli bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu sürekli vurguluyoruz. Bu dönüşüm de her şeyden evvel, uluslararası hukuka dayanan, barışçıl, sorunların diplomasi yoluyla ve diyalogla çözülmesini önceleyen ve buna fevkalade önem veren bir anlayış olacaktır. Bu anlayış zannediyorum dış politikada çok önemli ve köklü bir dönüşüm sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
“SİYASİ ATAMALARIN ORANI YÜZDE 20’YE YAKLAŞMIŞTIR”
Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı büyükelçi ve misyon temsilcisi atamalarına ilişkin hiç iyi şeyler düşünmediğini söyleyen Çeviköz, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Cumhuriyet tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış misyonlarındaki misyon şefleri oranı, siyasi atamalarla, aşağı yukarı siyasi atamaların oranı yüzde 20’ye yaklaşmıştır. Bu çok büyük bir orandır. Ben aslında, siyasi atama hiç olmasın, diye bir anlayışı dile getirmek istemiyorum ve böyle bir algı yaratmak istemiyorum. Uzmanlık alanlarında kendini ispat etmiş, liyakat sahibi birtakım insanlar, uzmanlık gerektiren kurumlara, örneğin Dünya Ticaret Örgütü, UNESCO gibi yerlere pekâlâ atanabilirler. Ama Türkiye’nin, özellikle Birlemiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin beş daimî üyesi olan ülkelere siyasi atamayla büyükelçi göndermesini hiç doğru bulmuyorum. Esasen siyasi atamaların da herhangi bir görev veremedikleri için büyükelçi yaparak onurlandırmak maksadıyla bir mükâfat gibi dağıtılmasını da pek doğru bulmuyorum. Bunun iki sakıncası var. Birincisi büyükelçilik ya da Dışişleri Bakanlığı mensubu olmak bir uzmanlık konusudur. Meslek içi eğitim ile belli bir olgunluğa eriştikten sonra büyükelçi olarak görev yapar. Bu süreçten geçmeyen ve böylesine bir yoğurulma ile hazırlanmayan bir büyükelçinin dış politika anlayışı ve o misyon şefinin gerektirdiği görevleri yeterince yerine getirebilmesi pek kolay olmaz.
İkincisi, kabul eden ülke açısından da siyasi bir atama daima, hükümetin bir şekilde ağzı olarak ve hükümetin görüşlerinin tamamen birebir temsili veya anlatılması olarak yorumlanır. Halbuki Dışişleri Bakanlığı personeli olmak bir kariyer meselesidir. Kariyer olduğu zaman da böylesine tek taraflı, tek yanlı bir anlayışın temsil edildiği izlenimini yaratmamanız gerekir. Onun için bu atamaların doğru olmadığı kanaatindeyim. Sayısının da Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar yüksek bir orana ulaşmış olmasını da hiç doğru bulmuyorum. Bunların olabildiğince liyakate dayalı bir şekilde sürdürülmesi, atamaların sadakat esasına değil liyakat esasına göre yapılması gerekir.”
“İKTİDARIN DEĞİŞMESİYLE DIŞ POLİTİKADA DA ÇOK KÖKLÜ BİR DÖNÜŞÜM OLACAK”
2023 yılından en önemli beklentisinin seçimlerin demokratik bir şekilde yapılması ve 20 yıldır yöneten iktidarın değişmesi olduğunu belirten Çeviköz, “İktidarın değişmesiyle birlikte dış politikada da çok köklü ve önemli bir dönüşüm olacağının altınıçizmek isterim. Bu dönüşümle birlikte Türkiye tekrardan itibarlı, güvenilir, hatta bölgesindeki birtakım sorunlara çözüm bulabilecek önemli bir aktör olarak kabul edilecektir. Bu bir eksikliktir. Bu eksikliği gidermenin yolu da en kısa zamanda seçimlerle birlikte iktidarın değişmesi ve yeni hükümetin yapıcı, güvenilir ve iyi bir ortak olarak algılanacağı dış politika uygulamasına geçmesidir” dedil Çeviköz, 2023 yılına ilişkin şu dileklerde bulundu:
“2022 yılıçok da kolay geçmedi. 2023’ün her şeyden evvel bütün milletimize huzur getirmesini, barış getirmesini, adalet getirmesini temenni ederim. Bunlar sağlandıktan sonra, iç politikadaki eksikliklerimiz giderildikten sonra çok olumlu bir şekilde bunun dış politikaya da yansıyacağından eminim.”
Kaynak: ANKA Haber Ajansı