Üçü Birarada, Nefis...
FB, GS ve Efes. Üç takımımızın birden galibiyetle süslediği hafta yüzümüzü güldürdü...
Rüştü KALAÇ
GALİBİYET HAFTASI...
HEM FENER, HEM CİMBOM, HEM DE EFES...
Euroleague’in son 16’sına kalmak iyi de, sürekli maç kaybetmek moral bozuyordu. Üstelik bazı maçları iyi oynayıp kaybediyorduk. Ama bu hafta rüzgar bizden tarafa döndü. Üç takımımız da galip geldi. Tabii Efes’in galibiyetinin pek güven verici olduğunu söylemek zor. Ama bir sefer de şu şans meleği bizim yanımızda olsun. Nasıl olsa hakemler asla bizim yanımızda olmuyor. kendi sahamızda bile...
Aslında Fener'in son 16 daki her takımı silkeleyecek güçte olduğunu biliyoruz. Ama bu kağıt üzerindeki kalite son 16 maçları başladığından beri bir türlü sahaya yansımıyordu. Dileriz erken girilen kriz atlatılmıştır ve devamı başarılarla gelir. Fener bu hafta sıradan veya orta ayar bir takımı değil bu kupayı daha önce birkaç kez kazanmış ve bu hafta Yunan liginde efsanevi son iki Euroleague şampiyonu Olimpiakos’u yenmiş olan Panatinaikos’u konuk etti. Tamam belirgin bir üstünlük sergileyemedik ama rakibin bundan önceki 3 maçını kazandığını ve Fener'in bu 3 maçı kaybettiğini hatırlamakta fayda var. Fener maçın son 3 çeyreğini rakibinden az sayı atarak kapadı ama maçın ilk periyodunda rakibe sadece 11 sayı attıran savunmanın ödülünü maç sonunda aldı. Bu arada sezon başından beri ilk kez Fener'in yıldızları bir maçta hep beraber iyi oynadılar denebilir. Bu uyum devam ederse Fener sansasyonel galibiyetler de alır, son 4'e de kalır. Bu arada Fener'in hala 5 numara sorununu çözememiş olduğunu ve kazandığı bu maçta bile rakibinden az ribaunt aldığını ekleyelim.
Gelelim Cimbom'a. Son 3 maçını da anlamsız sekilde kaybeden takımımızın bir yerden döneceği belliydi. Ama bir seferinde 20 sayı fark yediğimiz Bayern deplasmanı insana hiç de çantada keklik hissi vermiyor. Neyse ki Cimbom'un ayakları yere bastı ve disiplinli olmak dışında pek de ışık vermeyen Alman ekibini devirip moral buldu. Aslında bu maç da Fener'in maçına benzer özellikler taşıyor diyebiliriz. Çünkü Galatasaray da maçın ilk periyodunda rakibini ezdi ve devamında yanına pek yaklaştırmadan maçı sürükledi. Galatasaray da Fener gibi sene başından beri ilk defa tüm iddialı transferlerinin aynı anda iyi oynadığı bir maç yaşadı. Galatasaray da Fener gibi şut yüzdelerinde (serbest atışlar hariç) rakibine üstünlük sağladı. Ve fakat Galatasaray da Fener gibi rakibine ribauntlarda yenildi. Yani yavaş yavaş Türk takımlarına özgü bir format gelişiyor gibi. Iyi şut atan ama kötü serbest atış kullanan ve ribaunt alamayan zaman zaman çok sert savunma yapan ama bunu maçın geneline yayamayan ve illa ki maçın son bölümünü kötü oynayan takımlar. Ne dersiniz?
Gelelim yılın hayal kırıklığı Efes'e. Euroleague'de haftalardır galibiyet alamayan takımımız, Emperio Armani Milano ile yaptığı maçın daha başında galibiyet hedeflediğini gösteriyordu. Efes'in diğer takımlarımızdan en önemli farkı takımın motivasyon liderlerinin Türk oyuncular olması. Ne zaman işler zora girse ya Doğuş Balbay devreye giriyor ya da muhteşem ihtiyar Kerem Gönlüm. Bu yaş grubunda Avrupa'nın rakipsiz en iyi oyuncusu olan Kerem 37 yaşın tecrübesini konuştururken 1000 ribaunt alan oyuncular arasına adını altın harflerle yazdırdı. Euroleague tarihinde bunu yapabilen yalnızca 6 oyuncu olduğunu hatırlatalım. Ne var ki maçın son dakikalarında rakibin 8-0'lık serisiyle geri düşen Efes yine maçın sonunu kötü oynama özelliğimize bir örnek daha veriyordu ki... Efes'in saç baş yolduran guardı Planinic jeneriklere konu olacak bir karşı saha basketiyle takımına son 16’da ilk galibiyetini aldırdı. Ne diyelim, Efes'i hem tebrik ediyor hem de işlerin böyle son saniye basketlerine kalmamasını diliyoruz.
Sağlıkla kalın...
Kaynak: