TÜRKİYE-İSRAİL, GAZZE GAZI İÇİN ANLAŞMIŞ!
Savaşın sebebi Gazze'deki gaz mı?
İsrail'in Gazze'ye saldırmasının arka planında "Gazze gazı" var. İsrail gazı da Türkiye üzerinden taşınacaktı... Yrd. Doç. Dr. Sevim, Türkiye'nin İsrail ile iki yıldır gizli enerji görüşmeleri yaptığını açıkladı.
İsrail, Gazze’ye bomba yağdırmaya devam ediyor. Dünyada milyonlarca insan İsrail devletini protesto ediyor.
Dışarıdan bakıldığında İsrail’in Gazze’ye saldırıları “HAMAS’ın roket saldırılarına bir misilleme” olarak kabul ediliyor. Ancak işin gerçeğinin böyle olmadığını düşünenler de az değil.
Rotahaber’de yayınlanan ve Yrd. Doç. Dr. Tuğçe Varol Sevim ile yapılan söyleşiye göre; İsrail’in Gazze’ye saldırmasının altında “Gazze gazına göz koyması yatıyor”… Ortadoğu’da yaşanan çatışmaların “enerji” üzerine olduğu tezi elbette yeni değil. Ancak Gazze için bu ihtimal pek dillendirilmiyordu. Gazze’ye deniz ablukası yapılması ve sürekli olarak İsrail devleti tarafından taciz edilmesinin altında Gazze’deki enerji kaynaklarına sahip olma isteği yatıyor olabilir mi? Ya da basitçe İsrail, Gazze’nin bu enerjiden gelir elde etmesini engellemek için bunu yapıyor olabilir mi? Enerji ve Enerji Güvenliği Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Tuğçe Varol Sevim’e göre bu soruların cevabı “evet”…
Sevim, “Gazze gazını” çıkarmak için çalışma yapan İngiliz ve Rus şirketlerini ve İsrail’in gazının Türkiye üzerinden taşınma çalışmalarını anlattı.
Sevim’in anlattığına göre Türkiye uzun bir süredir İsrail ile Türkiye üzerinden enerji taşınması için gizli görüşmeler yapıyor.
Şimdi sizi İstanbul Üsküdar Üniversitesi Öğ. Üy. Yrd. Doç. Dr. Tuğçe Varol Sevim ile yapılan söyleşiyle baş başa bırakıyoruz.
İSRAİL GAZZE'NİN GAZINA GÖZ KOYDU
-İsrail Gazze’ye saldırıyor. Bir haftayı aşkın süredir bu saldırılar devam ediyor. Biz bu saldırıların Hamas’ın saldırılarına misilleme olarak biliyoruz genel olarak. Fakat sizin farklı bir teziniz var. İsrail Gazze’nin gazı için saldırıyor diyorsunuz. Buna dayanağınız nedir?
Çünkü son bir yıldır özellikle Mahmud Abbas, sadece Hamas değil, Filistin’in lideri Mahmud Abbas da çok ciddi ziyaretlerde bulundu. Bunlardan en önemlisi Rusya’ya gerçekleşti. Biliyorsunuz şu anda Rusya dünyanın en önemli devletlerinden bir tanesi ve enerji alanında çok büyük bir aktör. Moskova’ya Putin’le görüşmeye geldiğinde Mahmud Abbas, Filistin devleti adına, sadece Gazze adına değil, GazProm ile bir gaz anlaşması yaptı. Yani Filistin’e ait olan Gazze sularındaki gazı çıkarmak için. GazProm dünyanın en önemli enerji şirketlerinden biridir. Bu sadece Filistin’in enerji ilişkisi başlattığı şirketlerden resmi olarak bildiğimiz iki şirketten biridir. Bir diğer şirket ise İngiliz şirketidir. İngiliz şirketi British Gas Group (BG) denen şirket. Onların da iki yıldan beri çok ciddi çalışmaları var. Gazze gazını çıkartabilmek için çalışıyorlar. Bunlar bizim resmi olarak bildiklerimiz. Alanda çalışan insanlar olarak kapalı kapılar ardında Gazze’nin başka enerji şirketleriyle de gazını çıkartabilmek için uğraştığını biliyoruz. Buradaki hedef şudur. Bu gaz Gazze’nin kendi karasularında. Filistin devletine ait. Bu bir devletin Birleşmiş Milletler hukukuna göre hakkıdır. Kendi karasularındaki kaynakları çıkarmak hakkı vardır. Bu hakkı olduğu için anlaşma imzalıyorlar bu şirketlerle zaten. Eğer ki bu gazı çıkartabilirse öncelikle Filistin devleti kendine ekonomik bir kaynak bulacak. Ne için ekonomik bir kaynak bulacak? Eğer Filistinlilere sorarsanız Filistin devletinin yemesi, içmesi ikamesi için. Ama İsrail’e göre “terör” amacı için bu para kullanılacak. Dolayısıyla dünyanın görüşüyle İsrail’in görüşü burada apayrıdır. İsrail’in resmi görüşüdür bu. Eğer Gazze karasularından bu gaz ekonomiye aktarılırsa bu gaz parasından Filistin devleti silah alacak. İkinci görüşleri ise bambaşka. İsrail bildiğiniz gibi Filistin’in elektrik kaynağı aynı zamanda. Yüzde 95’ini İsrail veriyor ve canının istediği zaman da bu elektriği kesebiliyor. Eğer bu gazı çıkarabilirse Filistin, gazdan kendi elektriğini de üretebileceği için, böylece İsrail elektriğine de ihtiyacı kalmayacak. Hatta çok istiyorsa İsrail’in kaynağa ihtiyacı varsa, nasıl İsrail Filistin’e elektrik satmayı kendinde bir hak olarak görüyorsa, Filistin de İsrail’e gaz satmayı kendinde hak görüyor doğal olarak.
GAZZE'YE DENİZ ABLUKASI BU YÜZDEN VAR!
-Ne kadar büyüklükte bir enerji kaynağından bahsediyoruz?
En az 30 yıl boyunca yıllık 2 buçuk milyar dolar Filistin’e bir gelir getirebilecek büyüklükte bir gaz rezervinden söz ediyoruz. Belki bu çok büyük bir kaynak olarak görülmeyebilir. Yani Türkiye gibi bir ülke açısından düşündüğünüzde öyle... Ama Filistin için çok çok önemli bir kaynaktır. Bu nedenle Gazze’nin deniz ablukası vardır.
-Bu kaynaklar 1999 yılında keşfedildi. Ondan sonra Gazze’ye saldırılar hangi tarihlerde yoğunlaştı?
Bunun kritik noktaları var. Ehud Barak biliyorsunuz daha ılımlı bir İsrail lideriydi. Ehud Barak resmi olarak İsrail adına şöyle bir açıklamada bulundu. ‘İsrail devleti Gazze karasularındaki iddiasını geri çekmiştir’ dedi. Bu bir resmi açıklama… Yani Filistin devletinin buradaki haklarını tanıyorum dedi. Barak’ın bu yumuşak tavrı büyük eleştiri aldı İsrail’de. Ariel Şaron tarafından ikinci intifadanın provakasyonu olacak şekilde karşı politika başlatıldı. Şaron sonradan zaten iktidara da yerleşti. Şaron iktidara gelirken en önemli söylemlerinden birisi şuydu: ‘İsrail hiçbir zaman Gazze gazı satın alamaz’. Şimdi durup dururken Ariel Şaron neden böyle bir söylemde bulunuyor. Demek ki Gazze’nin gazı var ve bunu çıkartabilecek durumu var. O sırada İngiliz şirketle anlaşmış durumda. Şaron o nedenle böyle bir çıkışta bulunuyor. İsrail’e göre dünyadaki bütün devletlerin böyle bir hakkı var, Kürdistan’ın da var, hatta Suudi Arabistan’ın da hakkı var, ama Filistin’in böyle bir hakkı yok.
İSRAİL'İN GAZI TÜRKİYE ÜZERİNDEN TAŞINACAKTI
-İsrail gazının Türkiye’ye geleceği tartışılıyordu. Bu Gazze gazıyla ilgili olarak Türkiye’nin herhangi resmi, gayriresmi girişimi oldu mu? Nasıl bir politika izlendi?
Gazze karasuları sınırları belli. Hatta haritaları da var. (Bkz. Aşağıdaki harita) Bu Gazze’deki gaz kaynağı karasuları sınırının dışına da taşabiliyor. Haritada da görülebilir bu. Bu enerji kaynakları devlet sınırları tanımıyor haliyle. Bildiğimiz kadarıyla İsrail Gazze gaz sahasının kendi tarafına düşen kısmında da araştırma yapıyor. Bunlar tartışmalı uluslararası hukuk konularıdır. Eğer bu kaynağın çoğunluğu ve merkezi sizdeyse, aslında karşı tarafın bu kaynağa müdahale etmemesi gerekiyor. Bununla ilgili kanunlar ve kurallar var. Bu durum Kerkük’teki kaynaklarda da söz konusudur. Şimdi burada, İsrail’in Gazze’nin gazında gözü olduğunu biliyoruz. İsrail bakanlar kurulunda da bununla ilgili sözler geçiyor. ‘Bu gaz çıkarılacaksa İsrail çıkarmalı, parası Gazze’ye aktarılacaksa bizim kontrolümüzde aktarılmalı' deniliyor. Bu söylemler elbette gayri hukukidir. Bu işin birinci boyutu. İkinci boyutu ise İsrail’in kendi gazının taşınması meselesi var. Bu konuda son bir yıldır çok ciddi bir şekilde Türkiye üzerine yoğunlaşılmıştı. Bu konuda çalışan şirketler var. Arada bizim bakanlık yetkililerimiz var. Yani bu gazın Türkiye üzerinden taşınması için girişimler var.
-Bu durumda İsrail gazını taşımayı Türkiye de istiyor?
Evet bunu Türkiye de istiyor. Dahası bunu SOCAR istiyor. TANAP projesi için bu gazı istiyorlar. Azerbaycan da bu gazı istiyor. SOCAR CEO’sunun sözlerine bakarsanız. ‘Biz İsrail gazını da taşımak istiyoruz’ diyor.
YAKLAŞIK İKİ YILDIR TÜRKİYE İSRAİL İLE GAZ İÇİN GÖRÜŞÜYOR
-Türkiye’nin İsrail politikası ortada. Söylemleri de belli. Bu ortadayken İsrail gazına talip olma girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yaklaşık iki yıldır bu görüşmelerin olduğunu biliyorum. Bu görüşmeler önceleri düşük düzeyli yapılıyordu. Yani iki bakanlık yetkilisi görüşmüyordu da, daha gayri resmi, şirket aracılığıyla görüşmeler yapılıyordu. Devletlerarası ilişkilerde böyle şeyler olur. Bence bu bakımdan, İsrail’in size bağımlı olması da iyi bir şeydir. Ben buna karşı değilim. Ama İsrail şimdi öyle bir atak yaptı ki, artık Türkiye’den gazını geçirmek zorunda değil.
-Ne yaptı?
Tam Gazze’ye saldırıdan yaklaşık 48 saat önce Gazze’de çalışan İngiliz şirketiyle İsrail gazının likit gaz olarak tankerlerle Mısır’a taşınmasına dair bir projenin görüşülmeye başlandığı bilgisi geldi. Bu demektir ki ‘Benim Türkiye’ye gidecek boru hattına aşağı yukarı bir 10 sene kadar ihtiyacım yok.’ Üstelik bu şirket Gazze’de çalışan şirket.
TÜRKİYE DENKLEMDEN NASIL ÇIKARILDI?
-Denklemden Türkiye seçeneğini çıkardılar diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. Türkiye genellikle bu Ortadoğu politikalarında büyük yanılgı içinde. ‘Bensiz hiçbir şey olmaz, bizim haberimiz olmadan yapılamaz’ gibi bir hava içindeyiz. Ama işte yapılıyor. Türkiye olmadan da politikalar geliştiriliyor. Demek ki her türlü senaryoya karşı hazırlıklı olmak lazım. Dış politika dediğimiz şey bir satranç oyunu gibidir. Mutlaka karşı tarafın hamlelerine karşı bir şeyler geliştirmek lazım. Bu IŞİD olayında da böyle oldu. Şu anda hala konsolosumuz ellerinde ve kitlenmiş durumdayız. Gazze’deki durum ortada. Amerikalı gazeteciler bile isyan ediyor kendi ülkelerine. Yahudiler Amerika’da sokaklara çıktı. İş bu raddeye geldi. Ama biz Türkiye olarak, resmi anlamda gıkımızı çıkartamayacak durumdayız. Çok düşük seviyede konuşuyoruz.
-Fakat kürsülerden yüksek tonda açıklamalar yapılıyor. En son grup toplantısında Başbakan çok sert ifadeler kullandı İsrail aleyhinde. Bunun bir geçerliliği yok mu?
Ben bunların diplomasi dilinde bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda en azından BM nezdinde resmi bir girişim olmadı. En azından bu yapılabilirdi. Sadece Türkiye değil, Arap ülkelerinden de bir ses yok. Maalesef maalesef en yüksek ses Amerika’daki Yahudilerden geldi. Onlar bile sokağa çıktı.
İSRAİL KÜRDİSTAN'IN BAĞIMSIZLIĞINI NEDEN İSTİYOR?
-İsrail’in Kürdistan’ın bağımsızlığına büyük bir ilgisi olduğu biliniyor. Bunun sebebi nedir?
Kürdistan meselesiyle çok uzun yıllardır ilgilidir İsrail… Bu yeni değil. Kürdistan’ın bağımsızlığı için her türlü yardımı, diplomatik ve askeri olarak yaptığını biliyoruz. Fakat Irak’ın bölünmesi, Suriye’nin bölünmesi gibi konular çok önemli. Yani ne kadar parçacıklı Arap ülkeleri veya Müslüman devletler olursa İsrail’in etrafında, o kadar İsrail’in işine gelir. Eğer Irak bölünmeseydi, ki bence artık resmen bölünmeye çok yakındır, 10 yıl içinde istikrarlı bir Irak çok yükselecekti. Çok fazla petrol geliri elde edecekti. İsrail’in, Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın gözünden Irak’ta çok güçlü bir Şii yönetimi devam edecekti.
İSRAİL, SUUDİ ARABİSTAN VE KATAR AYNI EKSENDE, PEKİ YA TÜRKİYE?
-İsrail, Suudi Arabistan ve Katar, Şii olarak gördükleri Irak’ın bu kadar güçlenip büyümesine ortak olarak karşı mıydı diyorsunuz?
Şu anda çıkarları menfaatleri birleşmiş durumdadır. Irak müthiş yükselecekti. Bununla ilgili Uluslararası Enerji Ajansı baş ekonomisti Fatih Birol, ‘Irak geleceğin Suudi Arabistan’ı olacak’ tezini öne sürmüştü. Irak’ın geleceğinin çok güçlü olacağına dair somut veriler ortaya koymuştu. Böyle parlayacaktı Irak. Fakat şimdi Irak’ın önü kesildi. Suriye de malum darmadağın durumda. Etraftaki ülkeler ne kadar dağınık ve karmaşa içinde olursa İsrail devleti için de bölge daha kontrol edilebilir oluyor.
-Irak konusunda söylediğiniz şey çok dikkat çekici. Türkiye bu konuda nasıl bir pozisyon aldı? Irak’ın bugünkü durumu ve geleceği konusunda ne yaptı?
Bu uluslararası ilişkiler disiplininin istihbarat ve terör alanında çalışan uzmanlar tarafından çok daha iyi bilinebilecek bir konu. Fakat ben şunu söyleyebilirim. Aylar önce verdiğim bir röportajda demiştim ki, ‘IŞİD Irak’ın içine girecek ve Irak’ı bölecek’.
TÜRKİYE IŞİD TEHLİKESİNE GÖZ MÜ YUMDU?
-Bunu siz görmüşsünüz. Türkiye de görmüştür herhalde?
(Gülerek) Eminim görmüşlerdir. Benim gibi yüzlerce uzman da görmüştür. Ama karar alma mekanizmasında; demek ki bunun olacağı ya öngörülmedi yahut öngörülüp bundan bir çıkarımız olur hesabı yapılmış. Yani iki şık var. IŞİD tehlikesi ya görülmedi yahut IŞİD’in bizim çıkarımıza olacağı düşünüldü… Ama şuna eminim ki bizim konsolosumuzun rehin alınacağı hesaplanmamıştı. Yoksa IŞİD’in varlığı zaten ortadaydı. Yeni bir oluşum değil ki, Türkiye’nin IŞİD aktivitelerinden haberdar olmaması mümkün değil. Bu tür örgütlerin içinde de istihbaratın elemanları olacağı bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bizim istihbarat da bu faaliyetlerden haberdardır.
DAVUTOĞLU TARTIŞMALI BİR DIŞİŞLERİ BAKANI
-Bu durumda Dışişleri Bakanı sayın Davutoğlu’nun ‘Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz’ tezi doğru mudur?
Hayır hayır kesinlikle doğru değil. Öyle bir şey yok. Sayın Davutoğlu belki iyi bir akademisyen ama çok tartışmalı bir Dışişleri bakanıdır. İleride de çok tartışılacak bir Dışişleri Bakanlığı süreci yönetmiştir. Maalesef durum böyle. Bir gün dönüp bu zamanlar tartışılacak. Ortadoğu’da kaç ülke var ve bizim kaçında büyük elçimiz var? Büyükelçilerinizi o ülkelerde tutamadığınız bir coğrafyada çok fazla politikalarda söz sahibi olduğunuz söylenemez.
Kaynak: