Şeyh Uçmaz, Müritleri Uçurur

Şeyh Uçmaz, Müritleri Uçurur

Gezi Parkı direnişinin başladığı 31 Mayıs’tan bu yana AKP ve partizanları tarafından o kadar çok provokatör ve dış mihrak üretildi ki, Nazi Almanya’sının “Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı” Joseph Goebbels’in dahi, görse başını döndürecek halkla ilişkiler stratejileri yaratıldı. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur” misali, başta düşünce yoluyla başbakana karşı suikast düzenleten jöleli danışman olmak üzere yandaş kalemler işlerini layıkıyla yerine getirdiler.


AB Bakanı Egemen Bağış: “Taksim’e çıkanlar terörist sayılacak.”


11 yıl boyunca bertaraf ettiği her engel sonrası daha da fütursuz davranışlar sergileyen Erdoğan, direnişin ilk günlerinde bir hayli bocaladı. Klasik sağ ve sığ bir politikacının atacağı ilk adımı attı ve karşı cephe oluşturup saldırma yoluna gitti. Başbakanın bir demagog olarak hakkını verdiği ikinci konu ise karşıtlarını ayrıştırma ve hedef gösterme konusundaki hitabet yeteneğiydi. Nitekim protestocu gençleri daha ilk konuşmasında terörist ilân etmesi ve halkın gözünde itibarsızlaştırma çabası bu nedenleydi. Terörist gençler Erdoğan’ın evrim sürecinde önce marjinal gruplar oldu daha sonra çapulculara dönüştü.


Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil isyanı


13 yaşında tecavüze uğrayan bir kız çocuğu için “kendi rızasıyla ırzına geçilmiştir” kararını veren devlet babamız, milyonlarca insanın hür iradesiyle sokağa çıkıp hak arama mücadelesini hiçbir zaman idrak edemedi. Devlet büyüklerine saygı ve her şeyden önce koşulsuz biat isteyen yapı, sokağa çıkanlara diş geçiremeyince hedef küçültme yoluna gidildi. Artık sanal düşmanlar yaratma aşamasına geçilmişti.


Heil! İşgal kuvvetleri temizlendi mein Führer.


“İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik? Dünya zil takıp oynasın diye bunu mu seyredecektik? Oralar temizlendi. Şimdi Gezi Parkı’nı benim vatandaşlarımın hepsi gezecek.” RTE


Siyonist medya, Yahudi sermayesi, neo-conlar, DHKP/C, faiz lobisi, CHP, Ergenekon, İşçi Partisi, Suriye-Esad, Sorosçu OTPOR, Almanya, İngiltere, BBC, CNN, Lufthansa… Bunlar Gezi Direnişi boyunca önümüze atılan iç ve dış mihrakların bir kısmı. Gerçekten de baş döndürücü öyle değil mi? Tüm bu kışkırtıcıların hangi ortak amaçla Erdoğan’ı “devirmek” istedikleri ve nasıl bir araya gelebildikleri bir tarafa, sağ-muhafazakar zekâ, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şovenliğini bir kez daha hortlatmayı başardı. Çekemiyorlardı ne de olsa, özellikle şu faiz lobisi yok mu..!


Sermaye sınıfını ihya edenler


Oysa AKP iktidarı 11 yıllık iktidarı boyunca faiz lobisine en fazla getiriyi sağlayan Cumhuriyet hükümeti oldu. Borsanın dörtte üçünün, “Türk bankalarının” önemli kısmının yabancıların elinde olması da cabası. Bu arada Türkiye 1979-2002 arasında 135 milyar TL faiz öderken, AKP’nin iktidarı devraldığı 2002′den 2012′ye kadar ödenen faiz miktarı tam tamına 498 milyar TL. Yine 2002-13 dönemi boyunca sıcak para girişinin 6,6 milyar dolardan 125 milyara ulaşması, sadece faiz ödemeleri için 2013 yılında 53 milyar TL ayrılması faiz lobisinin yüzünü güldüren gelişmelerden birkaçı.


Açıkçası hakkını yemek nankörlük olur; Tayyip Erdoğan, Turgut Özal’dan sonra ülke tarihinin yerli ve yabancı sermaye ile arayı sıcak tutmayı başarmış yegane siyasi aktörüydü. Üstelik çabaları sonucunda ABD’deki “Yahudi Kongresi”nden “Cesaret Ödülü”nü kapan tek Müslüman lider de yine Erdoğan olmuştu. Bu işbirliği yakın zamanda Erdoğan’ın İsrail’e karşı, NATO üyeliği aşamasında Türkiye’nin vetosunu kaldırmasına kadar gitti.


Soros – Erdoğan dayanışması


Dönelim CIA, George Soros ve OTPOR’a (Sırpça “direniş”)… Olaylar sırasında kuşkusuz en sık gündeme gelen örgüt ABD kaynaklı finansmanı sağlanan ve Yugoslavya’da on binleri sokağa döküp Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç karşıtı gösterileriyle adını duyuran OTPOR ve CANVAS (Şiddetsiz Direniş Strateji Merkezi) idi. Peki, Gezi protestocularını yönlendiren de Miloşeviç’in devrilmesine önayak olduktan sonra Sırbistan’daki seçimlerde yüzde 1,5 oy alan OTPOR muydu acaba?


Vojvodina Sosyal Demokrat Ligi isimli ayrılıkçı hareketin üyesi Branimir Nikoliç’in liderliğini yaptığı OTPOR, rejim muhaliflerini destekleyen ve ABD hükümeti tarafından para aldığını hiçbir zaman gizlemeyen bir STK idi. Türkiye’de faaliyet gösteren TESEV gibi OTPOR da George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün Balkanlar ayağını oluşturuyordu. Sembolleri, Yugoslavya’nın en büyük kulüplerinden Partizan’ın Grobari (Mezar Kazıcılar) taraftar grubundan devşirdikleri “yumruk”tu. ABD’li vergi mükelleflerinin finanse ettiği OTPOR’un nihai hedefine ulaşması ise ABD’nin (NATO) Yugoslavya’yı (1999) 78 gün boyunca bombalamasının ardından gerçekleşti. Sırbistan polisinin göstericilerden yana tavır alıp, Miloşeviç’in Lahey’e postalanmasıyla da OTPOR görevini tamamlamış oldu.


AKP MKYK üyesi Prof. Dr. Mazhar Dağlı, “Gezi eylemleri sırasında penguen belgeselleri, sosyal medyaya pas vererek sivil darbenin önünü açmak için yayınlandı.”


CANVAS’a sormak lâzım, acaba bu fikir kendilerine mi ait? Ukrayna’da, Gürcistan’da, Mısır’da benzer belgesellerin yayınlanması sağlayabilmişler mi “penguen medya” kanallarında?


CIA, OTPOR muadillerini dünyanın dört bir yanında (Ukrayna, Gürcistan, Venezuella, Özbekistan) kullanmaya devam etti. Ancak OTPOR ve CANVAS bugün küçük bir ofiste faaliyet gösteren ve e-posta ile yazışmalarını sürdüren kuruluşlar haline geldi. Liderleri Nikoliç ise 2010′da bir gölde ölü olarak bulundu. Kendisinin intihar etti söylendi daha sonra.
 

Partizan Grobari - Otpor


OTPOR’un Türkiye’deki karşılığı TESEV


Sırbistan’daki OTPOR ve diğer rejim karşıtı güçlerin aksine Soros çocuklarının AKP hükümeti ile kıskanılacak düzeyde kuvvetli bağları bulunuyor. Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün finanse ettiği TESEV’in başındaki kişi olan ve başkanlık sisteminin ateşli savunucularından Can Paker, 2002′den beri AKP’ye desteğini her fırsatta sergileyen bir liberal demokrat. Anayasa referandumunda AKP’den çok daha fazla efor sarf etti Sorosçu Paker’in “yetmez ama evet”çileri. “Sezar’ın hakkın Sezar’a”; baskının arttığı, onlarca gazetecinin içeri tıkıldığı, binlerce Kürt’ün KCK soruşturması kapsamında tutuklandığı dönemde bile koşulsuz biat eden liberal kesimdi Açık Toplumcular.


Soros’un manevi çocuklarından Paker, AKP’nin Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Başkanı. Gezi Parkı direnişinin Ergenekon tarafından örgütlendiğini söyleyerek yalan makinesini çalıştıran ilk “demokratlar”dandı. Ancak 5 yılda ilk kez mahkemece savunması alınan Kürtleri görmeyen, binlerce siyasi tutukluyu unutan, Uludure’nin üzerini örten hükümete tek laf etmeyen Sorosçu Paker, Gezi direnişini “barış sürecinin baltalanması” olarak göstererek, beyin ölümünün gerçekleştiğini ispatlıyordu.


Direniş, aynı zamanda kulluğa itiraz


Cumhurbaşkanı’ndan cevval Dışişleri Bakanı’na kadar yıllarca dünyanın dört bir yanındaki CIA&Soros destekli renkli devrimlere övgüler düzen, sosyal medyayı hayranlıkla takip ettiklerini söyleyen AKP elitleri ve yandaş kalemleri, ülkenin dört bir yanında büyük destek bulan ve her siyasi görüşten milyonları bir araya getiren bu sivil kıyamı kavramaktan hâlâ çok uzaklar. Ülkede olan biten her şeyi komplo teorileriyle açıklamaya kalkışmak baskıcı eski rejim alışkanlığıdır.


Gördük ki, polisin copu-gazı-toması da ileri demokrasilerinin sapır sapır dökülmesini engelleyemiyor. Eğer bir devlet halkına karşı aşırı güç kullanmışsa, bu aslında otoritenin acizliğinin ve haksızlığının kanıtı olmuştur. Örgütlü bir halkın karşısında kimse duramayacağı gibi örgütlü halkın direnci her dikta rejiminin yüreğine korku salmaya yeter de artar.


Velhasıl, ne AKP hükümetinin altın devrini yaşattığı faiz lobisinin, ne de Türkiye’deki Soros çocuklarının Erdoğan ile hiçbir alıp veremediği olamaz. Fakat Erdoğan’ın Anglosakson dünyasına karşı şişirdiği, Ortodoğu’ya rol model olarak pazarladığı ileri demokrasisinin bir otokrasiden ibaret olduğu da artık Stockholm Sendromlu liberaller için de net olarak ortaya çıkmıştır. Başbakanın çizilen karizmasını bundan sonra iflas eden “sıfır sorun” politikasında olduğu gibi toparlaması mümkün değil.

İlker Candan