Mustafa Yıldırım

Mustafa Yıldırım

SAİDİ KÜRDİ-NURSİ'NİN DAVASINDAN SAPMAYAN TALEBE

 

M. F. GÜLEN

Görevinin Kur'an'da belirtildiğini; İslamı kurtaracağını; Hz. Ali'nin kendisini işaret ettiğini, dahası bir tür "peygamber" olduğunu dolaylı-karmaşık sözlerle ileri sürmek onun en önemli özelliğiydi.

Ancak o, yalnızca İslamı kurtarmakla yetinemezdi; Hristiyanlarla, Amerikalılarla, İngilizlerle, İsraillilerle de işbirliği yapmak istiyordu:

“O zatın (mehdinin) üçüncü vazifesi, hilafeti islamiyeyi ittihadi İslama bina ederek (İslam birliğinde halifelik kurarak) İsevi ruhanileriyle (Hristiyan din görevlileriyle) ittifak edip (birleşip) Din-i İslama hizmet etmektir.” [Meczup Yaratmak – Saidi Kürdi-Nursi ve Yanıltma Ustaları, s. 105-107]

Davasını dünyaya yaymayı düşlüyordu; ama en önemli engel saydığı Türk egemenliğini, Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırmak gerekiyordu.

Evlerde küçük toplantılarla örgütlendi. Türkiye’de "Binler Nur evleri" kurmak gerektiğini söylüyordu.

Mehdi gibi "dinsiz" dediği Türk egemenliğine karşı ABD ve Vatikan’ın Papası ile ittifak kurmak için uğraştı.

Bir müridiyle ABD'nin Kore'deki generaline kitapçıklarını (risale-broşür) gönderdi; Papa’ya mektup yazdı; birlikte savaşalım, dedi.

Amerikan generaline ulaşamayan müridi broşürlerini (risalelerini) gittiği yerde bırakarak döndü.

Papa ilgilenmedi; Vatikan Katibi mektubu aldıklarını bildirmekle yetindi.

Onu elin gavuru anlamamıştı, ama Adnan Menderes anladı. Broşürlerini örtülü ödenekten, yani devlet kasasından bastırdı; müritlerini milletvekili yaparak meclise soktu. Menderes'in bakanları onun elini öpmek için sıraya girdiler.

Onu generaller de anladı. Bir paşanın isteğiyle İsparta’daki TSK tugayındaki caminin temel atma töreninde ona dua ettirdi.

Said-i Kürdi-Nursi öldü, ama davası başarıyla sürdürüldü

Kürt şeyhi Esad’ın müritleri, Osmanlıcılık maskeleriyle Türk Cumhuriyetini yıpratmak için çalıştılar; Arabistan kralıyla bağlantıya geçtiler; ABD yapışığı sözde milliyetçilerle ve Saidi Kürdi-Nursi'nin müritleriyle birleştiler.

Saidi Kürdi Nursi'nin müritleri onun deyişiyle "binler nur evi" örgütlediler.

Erzurum’da örgütlenen en genç, en çalışkan talebe, “Komünizmle Mücadele” bahanesiyle kurulan CIA güdümlü derneğiyle işe girişti.

Talebe, sabırlı müezzinlik, imamlık, vaizlik yıllarında hızla örgütlendi. 12 Eylül paşalarının, siyasal partilerin, hatta gelişmeleri özgürlük-demokrasi diyerek onaylayan aydınımsıların, Cumhurbaşkanlarının desteğiyle örgütünü genişletti.

Azimli Talebe, “Binler Nur evleri” idealini öylesine geliştirdi ki, binlerce Işık Evi çalıştırdı; liseler kolejler, üniversiteler açtı.

Saidi Kürdi-Nursi gibi Papa’ya mektup yazmakla yetinmedi, Roma’da Papa ile “İsevilerle” ortak cephe kurma düşünü gerçeğe dönüştürdü; "dinler arası diyalog" diyerek İsevileri, Müslümanları, Musevileri birleştirmeye başladı.

Kore'de CIA aracılığıyla güçlenen ve İsevileri birleştirmek için örgütlenen Sun Myung Moon'un desteğiyle Amerika’da okullar, vakıflar ve üniversiteler kurdu. (Zaman gazetesi matbaasının makineleri Moon’un armağanıdır.)

Saidi Kürdi-Nursi, evlerdeki toplantılarda “konferans” verdiğini söylüyordu. Talebe, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, hükümetlerin desteğiyle Bedi üz-Zaman Said-i Kürdi-Nursi konferansları düzenledi. Koreli Moon’un, Vatikan’ın temsilcileri, İngiliz İslamcıları da konferansları destekledi.

Saidi Kürdi-Nursi, kitapçıklarla kitlelere ulaşmaya çalışmıştı. Talebe, yayınevleri, dershaneler, televizyonlar kurdu; gazeteler, dergiler yayınladı.

Talebe "o zat" gibiydi; İslamın hilafetini bina ediyordu. Türk devletlerinde, Avrupa’da, Rusya'da, Asya’da, Afrika’da, Irak’ta okullar açtı.

Saidi Kürdi-Nursi, birkaç milletvekili, bir-iki bakanlık elde etmişti. Talebe hükümet ortağı oldu; müritleri eğitim, adalet, içişleri bakanı oldular; hükümet ortağının marifetiyle de binlerce müridi devlet kurumlarını yönetti.

Saidi Kürdi-Nursi’nin ideali hakkıyla yerine getirilmişti; ama Türk egemen Cumhuriyeti yıkılıyordu.

Emniyetten sonra Humeynicilerin, Suudi Arapçıların, Müslüman Kardeşlerin, şeyh örgütlerinin, azınlık milliyetçilerinin en büyük emeliydi orduyu ele geçirmek. Türkleri Anadolu’dan sürmek isteyen Batılı, Kuzeyli, Güneyli devletlerin de işine gelirdi Türk egemen TSK’nin düşmesi.

Talebe, Saidi Kürdi-Nursi’nin ideallerini hakkıyla yerine getirerek binlerce yıllık Türk asker ve devlet geleneğini yıktı ve tarihe geçti.

Aymazlık sınır tanımıyor

Saidi Kürdi-Nursi’nin sözlerini ne de çabuk unuttular:

İşi, Fethullah Gülen’in kişiliğine ve dar çevreye bağlayarak, Saidi Kürdi-Nursi’yi unutarak, Şeyh-Şıh-Ayetullah örgütlerini, yabancı devlet bağımlılarını görmezden gelerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.

“Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz, bana ilişmeyiniz! İlişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz!

Ben rahmet-i İlahîden ümid ederim ki: Mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa, göreceğiniz de var!”

Talebe, Saidi Kürdi-Nursi’nin yolundan hiç ayrılmadı

Yeni tür fetvacıları (aydınımsılar, birçok emekli-emeksiz general, çokbilmiş gazeteciler), sanki her şey 15 Temmuz'dan birkaç yıl önce başlamış gibi bilgisiz "fikir" yayıyorlar. Oysa Talebe, yapacaklarını 1974’te açıklamıştı:

“Bilakis, cennete gitmek üzere İslam’a dahil olan toplulukların karşısına, engel ve mânia olarak çıkan küfür yığınının başına darbeyi vurma/k), önünü alma(k), darbeyi vurup onu sarsınca, hemen onu teşrih (ameliyat) masasına yatırma(k), kalbine ve kafasına iman enjekte etme(k); sopayı, sadece onun içine imanı sokabilmek için tepesine vurup bayıltma(k)... Budur İslam’ın şuuru.” M. F. Gülen, Hitap Çiçekleri, Divan Matbaası, İstanbul 1974, s.95’ten M. Yıldırım, Meczup Yaratmak)

Saidi Kürdi-Nursi'nin yolunda ilerleyenle Rehber İmamlık sevdasıyla Türk devletini sarsanların çekişmeleri bizi yanıltmıyor. Çocuklarımızın okullarının kapatılarak imam okullarında Araplaştırıldığını... Başta güvenlik, ordu, adalet olmak üzere tüm devlet kurumlarının Türksüzleştirildiğini, tüm üretim kaynaklarımızın İsevilere verildiğini, Akdeniz'deki adalarımızın Atina devletine teslim edildiğini bilmezden gelenler, istedikleriyle yakınlaşıp, istedikleri çizgide buluşabilirler!

Ne ki ne iş tutacaklarsa adam gibi kendi adlarıyla tutsunlar; "Atatürk" adını karıştırmadan!

Simav Dağı, 9 Eylül 2017

Geniş okuma anahtarı: Sun Myung Moon, Kasım Gülek, World Religious Youth-WPA, Ahmed Davutoğlu,Hüseyin Çelik, Şerif Mardin, Cemal Kutay, Como Gölü, Fehmi Koru... Fethullah Gülen, Hartfort Seminary, W. Int. University, Georgetown University- John Lee Esposito, İlker Başbuğ, The Man and His Movement, Necmettin Erbakan, Merve Kavakçı... Washington Times, Zaman'ın Matbaa Makineleri... Fethullah Gülen'in DSP Milletvekilleri, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Süleyman Demirel vb... Ortağın Çocukları, Zifiri Karanlıkta 1-2, Meczup Yaratmak, Sivil Örümceğin Ağında 32. Basım (Yayıncılarca basılması geciktirilen bu kitabın ilgili bölümü, 1999'da gazetelerde, 2000'de özellikle Mudafaa-i Hukuk gazete ve dergisinde yayınlanmıştı)

Önceki ve Sonraki Yazılar