REZA ZARRAB DAVASINDA FLAŞ GELİŞME
ABD'deki Reza Zarrab davası mahkemeye sunulan belgeler, Başsavcı Bharara'nın açıklamaları ve ABD basınında hakkında sıkça çıkan yazılarla her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Şimdiye kadar basına yansımayan bazı detayları aşağıda sırasıyla aktaracağım.
Bu haftaki “The New Yorker” dergisi, başsavcı Preet Bharara ile söyleşi ve analiz içeren geniş bir yazı yayınladı. Yazıda Bharara’nın ofisi için; bazı kişilerin yarı şaka yarı ciddi, kendi dış politikası olan ABD’deki tek savcı ofisi olduğunu söyledikleri belirtiliyor.
Bharara’nın 2013 yılında Hindistan’ın New York Başkonsolos Yardımcısı’nın evinde çalıştıracağı Hintli yardımcı kadın için vize sahtekarlığı yaptığı gerekçesiyle tutuklattığı ve bunun ABD ve Hindistan arasında krize neden olduğu ve Dışişleri bakanı John Kerry’nin Hindistan’dan özür dilediği de kaydediliyor.
Bharara röportajında, bu davanın ABD Dışişleri Bakanlığı'nda hazırlanıp kendi ofisi tarafından düzgünce onaylanıp mahkemeye sunulduğunu itiraf ederek sorumluluğu üzerinden atma cesaretini de gösteriyor. Hatta, ABD’nin özrüne ve Hintli konsolosun ülkesine dönmesine rağmen, Başsavcı Bharara suçlamalardan vazgeçmiş değil.
Zarrab iddianamesine de yer veren The New Yorker Dergisi, bu davanın Bharara’ya kazandırdığı Twitter takipçisi sayısına ve Türk halkının yargıya olan güveninin azalmasına değiniyor. Bizim için yeni bir şey yok.
Buna rağmen, “Zarrab konusu da Hintli konsolos iddianamesindeki gibi ABD Dışişleri Bakanlığı kaynaklı olabilir mi?” sorusunu da aklımıza geliyor.
Öyle ki, Zarrab ABD’ye Türk pasaportu ile giriş yaptı ve giriş için bir de ABD vizesi gerekiyor. Ve bu yol da İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu’ndan geçiyordu. Yani herkesin kafasındaki gibi “ABD ile anlaştı!, Bu kadar saf olmaz!” safsatalarının bir anlamı yok.
Zarrab’ın yerinde siz olsanız ne yapardınız?
ABD Başkonsolosluğu ya da Dışişleri Bakanlığı’nda tanıdığı olan, çok güvendiği bir kaynağına ABD’ye giderse başına bir yasal sorun çıkar mı? diye sordururdunuz. Zarrab da bunu yaptı. Ancak, güvendiği kaynak farkında olmadan onu ele verdi. Yukarıdaki Hintli konsolos mevzusunda olduğu gibi, Zarrab davası da ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hazırlanıp Bharara’nın ofisine servis edildi. Bunu mühürlü iddianamenin ABD’deki adli kayıtlara 15 Aralık tarihinde sunulmasından anlıyoruz. Zarrab, ABD’ye neredeyse 3 ay sonra 19 Mart tarihinde giriş yapmıştı. Yani Zarrab’ı yıllardır dinleyen, emaillerini okuyan ABD, kendisine turist vizesi de verip, iddianameyi çabucak hazırlayıp cebinde gizli tuttuğu ortaya çıktı.
Mahkemeden notlar
Şimdi, Zarrab’ın yargıç karşısına çıktığı New York’ta gerçekleştirilen duruşmanın notlarına bakalım.
İran'a karşı uygulanan ABD ambargosunu delme, banka sahteciliği yapma ve kara para aklama suçlamaları ile FBI tarafından tutuklanan Reza Zarrab, 27 Nisan günü New York’taki Federal Mahkeme’ye her mahkum gibi ayaklarından kelepçeli olarak yargıç karşısına çıkarıldı.
Davaya bakan yargıç Richard Berman, Zarrab’ın konuşmaları anlayabilmesi için bir tercüman da çağırmıştı. Normalde bu işi avukatlar talep eder. Belli ki bu davanın öneminin farkında.
Başsavcı Bharara, Zarrab ile yüzyüze geldi
Zarrab, Federal mahkeme’de kendisini savunması için IMF’nin eski başkanı Domique Straus-Kahn’ın (DSK) kefalet ile yargılanmasını sağlayan New York’un ünlü mafya avukatı Benjamin Brafman’ı tutmuştu. Zarrab, kendisini savunabilecek en iyi avukatı tutmuştu. İddia makamında ise o günkü görevi New York Eyaleti Güney Bölgesi Başsavcılığı’ndan yardımcı savcı Sid Kamaraju üstlenmişti.
Başsavcı Preet Bharara ise herkes Zarrab’ın ruh halini anlamaya çalışırken, sessizce salona girip 20 kadar izleyicinin arkasından çok kısa süre duruşmayı izledi. Belli ki iki taraf duruşma öncesinde bir odada yüzyüze oturup karşılıklı değerlendirme yapmışlardı. Bu zaten duruşmaya da yansıdı.
FBI da izledi
Zarrab soruşturmasını başlatan FBI New York bürosundan ajanlar Jennifer McReynolds ve Scott Giessler de salonunda hazır bulunurken, Türkiye’nin New York Başkonsolosluğu'ndan Türk vatandaşlarının mahkemelerdeki adil yargılanmalarını takip eden bir sözleşmeli memur da duruşmayı izleyenler arasındaydı.
Bağımsız ve Etkili Yargı
Yargıç Berman, 2014 yılı mayıs ayında İstanbul’da gerçekleştirilen uluslararası bir sempozyumda “Bağımsız ve Etkili Yargı” başlıklı oturumu yönettiğini anlatırken, “Bu açıklamayı olayı ifşaa etmek için yaptım. Bu panele katılımım, bu davaya adil ve tarafsız bir şekilde başkanlık etme yeteneğimi etkilemez.” dedi. Sonra da, panelde yaptığı konuşmasının metnini Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman’a verdi.
Brafman, ilk olarak iddianamenin okunmasından feragat edilmesini ve müvekkilinin suçlamaları reddettiğini ve savunma yapacağını söyledi.
Yüz binlerce sayfa belge
Başsavcı yardımcısı Kamaraju ise; davaya sunacakları belgelerin yoğunluğuna dikkat çekerek, e-mail yazışmaları, banka hesapları ve telefon kayıtlarından oluşan belgelerin yüzbinlerce sayfa olduğunu ve şu anda sahip oldukları belgeler üzerinde keşifleri tamamlamak için Yargıç Berman’dan en az 30 gün süre istedi.
Yeni keşifler
Avukat Brafman ise yeni keşifler ve duruşma takvimini belirlemek için 16 Haziran günü üzerinde karşılıklı karar kıldıklarını, ancak, kefalet duruşmasını bu tarihten çok daha önce gerçekleştirmek istediklerini, hazır olduklarında kararlaştırdıkları tarihi mahkemeyi bilgilendireceklerini söyledi.
Kefalet duruşması gecikti
“Süratli Muhakeme Usulü” ile davaya bakacağını söyleyen Yargıç Berman’a iki tarafta itirazda bulunmadı. Mahkeme çıkışında konuştuğum, Avukat Brafman, Bu iddianamenin “savunulabilir” olduğunu ve kefalet duruşması için 10 gün içinde mahkemeye iyi bir paket sunacaklarını söylemesine rağmen, aradan geçen 10 günün ardından yaptığı yeni açıklamada, başvurularının bir kaç hafta daha gecikebileceğini belirtti.
Belli ki, yüzbinlerce sayfadan oluşan belgeler üzerinde keşiflerini yürüten Başsavcı Bharara’nın ofisi avukat Brafman’ın işini zorlaştırdı. Kariyerini risk etmek istemeyen Avukat Brafman, Zarrab’ın kefalet ile tutuksuz yargılanması için Başsavcıyı şimdilik ikna etmiş değil.
Zarrab’a IMF paketi
2011 yılında New York'ta kaldığı otelde oda temizleyicisi kadına cinsel saldırıda bulunup, zorla alıkoyduğu iddiasıyla tutuklandıktan sonra kefalet ile serbest bırakılan dönemin IMF Başkanı Fransız DSK'ın da avukatlığını yapan Brafman, Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesine kesin gözüyle bakılan DSK'in 1 milyon dolar kefalet, 5 milyon dolar ipotek ücreti karşılığında tutuksuz yargılanmasını sağlamıştı.
Brafman'ın DSK için mahkemeye sunduğu kefalet paketinde ayrıca, ayak bileğine takılan elektronik pranga ile ev hapsini geçirdiği New York'un lüks semtlerinden SOHO'da aylık kirası 40 bin dolar olan daire ve DSK'nın yanında mahkeme tarafından onaylanan, parasını kendisi ödemek üzere 24 saat silahlı özel güvenlik ekibi bulunuyordu.
16 Haziran’da belirlenecek olan duruşma takviminde, Ekim ayından önce oturumların başlaması beklenmezken, dava sürecinin 1.5 yıl alabileceği tahmin ediliyor. Bu durumda Zarrab, kefaletle dışarı çıksa bile New York’ta maliyeti oldukça yüksek uzun süreli bir ev hapsine mahkum olacak.
Hurriyet / Ziya Canikligil