PKK'DAN TÜRKİYE'YE İNANILMAZ TEHDİTLER

PKK'DAN TÜRKİYE'YE İNANILMAZ TEHDİTLER

PKK Lideri Murat Karayılan inanılması güç tehditlerde bulundu.

El Kaide’ye bağlı kanlı örgüt Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) yarattığı kaosla Irak’ın fiilen parçlanmasının ardından PKK da harekete geçti. Terör örgütünün liderlerinden Murat Karayılan, hükümetin ya “çözüm süreci” olarak adlandırılan İmralı pazarlıkları kapsamında yasaların çıkartılarak özerklik verilmesini istedi ya da bölgeyi Türkiye’den koparacakları tehdidinde bulundu. Karayılan’ın açıklamalarıyla PKK’nın militanlarını Türkiye’den çekmediği de ortaya çıktı.

Hükümetin PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la yürüttüğü pazarlıklar kapsamında, militanların Türkiye’den çekilmesi için üzerinde anlaşmaya vardıkları yasanın çıkartılmadığını, bu yüzden sürecin 2. aşamada kaldığını, militanların çekilmediğini ifade eden Karayılan’ın PKK’ya yakın Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:

BİR İKİ HAFTA İÇİNDE NETLEŞECEK

Kısaca sürecin üç aşamadan oluştuğunu ve her aşamada tarafların görevleri olduğunu ifade eden perspektifi herkes kabul etti. Bu çerçeveye göre biz, birinci aşamada üzerimize düşeni yaptık ve geri çekilmeyi başlattık. Ancak süreç, peşi sıra gelmesi gereken yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması aşamasına takılı kaldı ve bu durum günümüze kadar sürdü. Yani halen birinci aşamadan ikinci aşamaya geçiş noktasındayız. İkinci aşamaya geçiş için atılması gereken ön adımlar atılmadığı için halen orada duran bir süreç söz konusudur.

Önderliğimiz (Abdullah Öcalan) geri çekilmenin sağlıklı yapılabilmesi için TBMM’nin bir kanun çıkarmasını talep etti. Güçlerimizin güvenlikli ve hızlı bir biçimde Türkiye sınırları dışına çıkması için bir yasaya ihtiyaç vardı. Böyle bir kanun çıkmış olsaydı, bugün çekilip çekilmeme konusu gündemde olmazdı. O zaman daha hızlı ve kısa sürede çekilme gerçekleşirdi. Ama AKP hükümeti bütün ısrarlarımıza rağmen böyle bir adım atmadı. Meclis kapandı, böyle bir yasa çıkarmadı. Diğer sezon başladı, göstermelik bir komisyon kurdular, o komisyon da zaten işlev kazanmadı.

(“Kürt sorunu demokratik-barışçıl yollarla çözülemiyor mu sorusu” üzerine) Bu konu çok önemlidir. Hem tüm yapımız ve halkımız tarafından, hem de özellikle Türk devleti tarafından doğru anlaşılması açısından hayati derecededir. Çünkü süreç gerçekten çok hassas, kritik bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Önümüzdeki 1-2 haftada sürecin rengi netleşecektir. “Gerçekten süreç bir çözüme doğru evrilecek ve çözüm yolunda ilerleme mi kaydedecek, yoksa bu süreç tümüyle son bulup yeni, farklı ve kapsamlı bir direniş süreci mi başlayacak” noktasında bir netleşmenin yaşanacağı günlerde bulunuyoruz. Bu açıdan bu, hakikaten önemli ve ciddi bir konudur ve bütün ilgili kesimlerin bu konuya büyük bir ciddiyetle yaklaşması gerekmektedir.

AKP hükümeti Kürt sorununa ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin herhangi bir yasa çıkarmaya yanaşmıyor. En basit konularda bile yasa çıkarmaya yanaşmıyor. Halen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasal literatüründe Kürt kavramı yoktur; Kürt dili denmez, “Türkçe dışındaki diğer diller” diye geçer. TRT-6 kurulmuştur ama esasında onun yasal çerçevesi yoktur. Kürtlere ilişkin, Kürt sorununun çözümüne ilişkin yasa çıkarmama ve bu konuda yasallaşmamada bir ısrar vardır.

MÜSTEŞARLIKLA (!) ÇÖZÜLEMEZ

Bu açıdan, madem gelinen noktada artık çözüm süreci var, madem devlet ve hükümet yetkilileri bundan bahsediyor, o zaman kanun da çıkarmalıdır. Kürt sorunu salt bir müsteşarlıkla çözülebilecek bir sorun değildir; çözüm için yasal ve anayasal bir derinliği gerektiren bir sorundur. Herkes biliyor ki Kürt sorunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel ve köklü bir sorunudur. Peki bu en temel ve köklü soruna ilişkin neden bir yasa çıkarılmıyor? Niye burada bu kadar ısrarcı bir biçimde retçi bir tutum esas alınıyor. Bu husus bizde ciddi bir şekilde kuşkuya yol açan temel bir olgudur. Bu nedenle yasanın çıkarılması, gelinen noktada olmazsa olmaz gibi bir gereklilik haline gelen bir husus durumundadır.

SURİYE, IRAK KAYNIYOR

Kısaca işin esası şudur; artık Türk devleti ve AKP hükümetinin gelinen noktada bu gerçeği görmesi ve kabul etmesi gerekiyor. Yoksa şimdi Irak kaynıyor, Suriye kaynıyor, Kürdistan’ın oradaki parçaları da dolayısıyla kaynıyor. Savaş sahasıdır. Bu koşullarda, Kürdistan’ın en büyük parçasında da bastırmayı, zamana yayılmış bir ölümü dayatamazsınız.

PARÇALANMAYA GÖTÜRÜR

(Bastırmayı dayatmanın neye götüreceği sorusu üzerine) Büyük bir çatışmaya ve parçalanmaya götürür. Biz burada kimseyi tehdit etmiyoruz. Gerçeklik budur. Önderliğimizin dayattığı gönüllü birlik projesi kabul edilmezse parçalanma gelişir. Çözüm kendisini kapıya dayatmıştır. Sen çözümü elinin tersiyle itersen ya da yine çeşitli numaralarla oyalayarak sıvışmayı esas alırsan bu hiç kimsenin istemediği felaketlere yol açacak bir girişim anlamına gelir. Bu açıdan gelinen noktada herkesin ciddi olması ve sorumlu yaklaşması şarttır.

YOL AYRIMI GİBİ BİR AŞAMA: YOLUMUZU AYIRIRIZ

Gelinen aşama kritik ve hassas bir aşamadır. Aslında yol ayrımı gibi bir aşamadır. Biz bu sorunu Önderliğimizin geliştirdiği diyalog temelinde müzakere ile çözmeyi öngörmekteyiz. Gelinen aşamada AKP’nin kesesinde bir şey varsa, bunu çıkarıp pratikleştirmesi, işleme koyması gerekmektedir. Yoksa herkes kendi yolunda yürüyecektir. Biz hareket olarak artık daha fazla oyalamaya yol verecek bir pozisyona düşmeyeceğiz ve bunu kabul etmeyeceğiz.

SAVAŞ DÜZEYİNDE DİRENİŞE HAZIRIZ

Gerilla güçlerimiz demokratik çözümden yanadır ve şimdi her zamankinden daha fazla güçlüdür. Çözüm gelişmezse her türlü savaş düzeyine ve kapsamlı bir direnişe de hazırdır. Halkımız kendi özyönetimini geliştirme kararlılığındadır. Bugün özerklik Kanada’dan Amerika’ya, Amerika’dan Avrupa’ya Avrupa’dan Hindistan’a, Hindistan’dan Çin’e ve Çin’den Rusya’ya kadar dünyanın dört bir tarafında farklı kültürler, farklı ulusların bir arada yaşamasının temel formülü durumundadır. Kürt ve Türk halkının bir arada yaşamasının biricik formülü demokratik ulus eksenine dayalı demokratik özerkliktir. Türk devleti artık bunu görmeli ve kabul etmelidir. Halkımızın bugün talep ettiği şey, evrensel bir hak durumundadır.

Türk devletinin artık bunun önünü açması gerekmektedir. Açmazsa halkımız kendi öz gücüyle demokratik özerkliği inşa sürecini başlatmak durumunda olacaktır. Bunun başka yolu yoktur. Kaldı ki son yapılan yerel seçimler bir referandum gibiydi. Ve halkımız bütün seçim platformlarında öz yönetim şiarıyla seçim çalışmalarını yürüttü. Ve halkımızın ekseriyeti de seçim çalışmalarının yetersizliğine ve hatalarına rağmen böyle bir formasyonu onayladı. Referandumun sonucu “evet”tir.

GÜNEY BAĞIMSIZLIĞA GİDİYOR, ONLARLA BİRLEŞİRİZ

Türkiye’de demokratik zihniyet gelişmediği sürece Kürt sorunu da çözülemez. Çözüm gelişmezse kopuş yaşanacak bir noktaya gelinmiştir. Bugün Güney Kürdistan 4-5 milyonluk nüfusuyla neredeyse bir bağımsızlık sürecine doğru gitmektedir. Kürtler için artık böyle bir seçenek gündemdedir. Bunun da bilinmesi gerekiyor. Eğer bir arada bütünlük içinde yaşanacaksa, demokratik zihniyete olmazsa olmaz kabilinde ihtiyaç vardır. Şimdi AKP bir taraftan çözümden bahsediyor öbür taraftan gelişen otoriteleşme, her yerde polis devleti maharetiyle faşizan uygulamalar ve sokak işkenceleriyle insan öldürme manzaraları bir arada yaşanılınca tabi çözüm ümidi insanlarda kalmıyor.

SAVAŞ BİTSE DE PKK SÜRECEK

(PKK’nın gençleri kaçırlamıs ve dağa götürdüğü kişilerin artması konusunda) Biz bir ideolojik-siyasal hareketiz. Biz bir sistemiz. Saflara aldığımız kişi mutlaka savaşacak, asker olacak diye bir kural yoktur. Biz öncelikle insanları kadrolaştırmak, ideolojik derinlik kazandırmak için saflara alıyoruz. Savaş tümden bitse de biz kitlesel ve kadrosal bir hareket olarak büyümeyi yine sürdüreceğiz. Bu bizim için stratejik bir amaçtır; savaş ise bir araçtır. Eğer koşullar oluşursa biz bir araç konumunda olan savaşı devre dışı kılmanın mücadelesini veriyoruz.

Kaynak:Haber Kaynağı