PARİS'TE ÖLDÜRÜLEN ÇİZER'İN İSTANBUL'DA CAMİ ZİYARETİ GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI
Charlie Hebdo saldırısında öldürülen Wolinski Eyüp'te başında takkeyle çizmişti
Fransa'nın ve dünyanın en ünlü mizah dergilerinden biri olan Charlie Hebdo'ya yapılan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının yankıları sürüyor.
Katliam haberini aldıktan sonra Tuncay Akgün sosyal medyadan bir fotoğraf paylaştı. Altında sadece bir cümle yazıyordu: “Onlar bizim arkadaşımızdı.”
Tuncay Akgün Leman dergisinin Genel Yayın Yönetmeni.
Paylaştığı fotoğraf ise dün Fransa’nın ünlü Charlie Hebdo mizah dergisine yapılan saldırıda hayatını kaybedenlerden sadece biri olan Georges Wolinski’nin.
BBC Türkçe’nin haberine göre; 2010 yılında Charles Mordret'in çektiği fotoğrafta Wolinski Eyüp Camii’nde şadırvanın önünde oturuyor, başında namaz takkesi, elinde kalemi, dizlerinin üzerinde bir defter, çiziyor.
'Bir ağabey, hatta baba'
"Yarı yarıya Paris’te yaşayan" Tuncay Akgün hem bu fotoğrafın hikayesini hem de Paris’teki atmosferi anlattı ve arkadaşlarını yitirmiş biri olarak hissettiklerini ve anılarını da paylaştı.
Akgün, Charlie Hebdo ekibinden dünkü saldırıda hayatını kaybeden 81 yaşındaki Wolinski ile çok yakın olduklarını, onun kendileri için “bir ağabey hatta baba” olduğunu söylüyor.
Wolinski’nin İstanbul’a gelişini ve bu fotoğrafın hikayesini ise Akgün şöyle anlatıyor:
“Ona burada bir sergi açmıştık. Wolinski muhafazakarlaşan ortamı merak etmişti. Çarşamba’ya, Eyüp’e gitmiştik beraber. Oturdu onları çizdi. Eyüp’te tebliğcilerden biri geldi. Onu Müslümanlığa davet etti. Namaz takkesini verdi. Bu fotoğraf da Eyüp Camii’nde çekildi.”
Tebliğciyle neler konuştuklarını ise, "Çok tatlı bir muhabbet oldu aralarında. Çok güzel, çok sıcak, esprili bir sohbetti. Beraber güldüler. Biz başta çeviriyorduk. Bir süre sonra çeviriye ihtiyaç bile olmadı. Sonra oturup onları çizdi burada. Çok büyük bir sevgiyle çizdi" diyerek anlatıyor.
Wolinski’yi dünyaya çok geniş bir perspektiften bakan, çizgilerinde de hayat enerjisi, yaşama sevinci yansıtan birisi olarak tanımlayan Akgün, "Bence Fransızların yaşayan en büyük çizeriydi” diyor.
Akgün, “Bir yandan da tamamen bize yapılmış bir saldırı gibi hissediyorum açıkçası. Sanki ben de oradaymışım gibi hissediyorum. Bu kadar içimde hissediyorum. Çok büyük bir kayıp var burada. Çok çok değerli insanlar gitti. İnanılmaz bir şey, şok aslında. Bu şokun etkisindeyiz hâlâ” diyor.
'Hrant'ı hatırlattı'
Saldırı sırasında Paris’te olan ve telefonda sorularımızı yanıtlayan Akgün, dün Paris’te düzenlenen yürüyüşün ise bundan 8 yıl önce İstanbul’da öldürülen Hrant Dink cinayetinden sonra hissettiklerini hatırlattığını söylüyor.
"On binlerce kişi olduğu halde meydanda müthiş bir sessizlik vardı. Ağır bir hüzün vardı. Biraz Hrant Dink’i kaybettiğimiz zamanları hatırlattı. Öyle ağır, derin bir acı ve hüzün hissettim. Her yaştan insan ağlıyordu" diyen Akgün, sokaklarda matem havası olduğunu söylüyor.
Hemen hemen bütün duvarlarda dükkanlarda, Je Suis Charlie (Ben Charlie’yim) yazısının da asıldığını aktaran Akgün, "Yazarkasaların ekranında bile bu yazı var” diyor.
Leman Dergisi editörlerinden Aslan Özdemir ise 2002 yılında derginin çizerleriyle geçirdikleri günlerden aklında en çok kalan anları paylaştı.
Ekip ile birlikte İstanbul’u gezdiklerini ve ortak sayı hazırladıklarını anlatan Özdemir, Kumkapı'ya eğlenmek için gittiklerinde dahi tüm Charlie Hebdo ekibinin gördüklerini not defterlerine çizdiğini hatırlıyor:
"Hepsi sürekli ceplerinden not defterlerini çıkartıp, tüm gördüklerini eskizliyorlardı... Mesela Kumkapı’daki yemekte herkes masaların arasında gezinen dansözü seyrederken, Wolinski sürekli bu dansözü çiziyordu defterine. Bir tek dansözü değil; camileri, boğazı, binaları, insanları, hayvanları... O an ilgisini çeken ne varsa eskiz defterine çiziyordu”
'Ortak dil mizahtı'
Özdemir mizahın ve aynı zamanda mizahçıların arasındaki iletişimin nasıl 'diller üstü' olduğunu ise “İki derginin yazar-çizerleri dağınık bir şekilde oturmuştu masaya.. Arada bir tercüman vardı, ama bu kadar kalabalık olunca konuşmaları tercüme etmeye yetişemiyordu.. Ama bir yerden sonra tercümana gerek kalmadı. Sanki iki derginin yazar çizerleri, birbirininin dilinden anlıyormuş gibi aralarında sıkı bir 'geyik' çevirmeye başladı" diyor.
Masada herkesin en yakınındakiyle konuşup durduğunu söyleyen Özdemir, "Espiriler havada uçuşuyor.. Bazen bir eskiz yardımıyla, mimiklerle, bir kaç sözcükle ortak bir dil kuruluyordu. O ortak dil mizahtı!” diye ekliyor.
Özdemir saldırı karşısındaki hislerini ise Özdemir “Bu katliamı anlatmak çok güç.. Hangi sözcüklerle ne anlatılabilir ki... Tabii ki yazıp çizmeye devam edeceğiz” diyor.
Kaynak: