Padişahta Olmayan Yetki

Padişahta Olmayan Yetki

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Gazeteciler Cemiyeti heyetini CHP Genel Merkezi'nde kabul etti.

'Karşımızda bir tek parti devleti var'
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Gazeteciler Cemiyeti heyetini CHP Genel Merkezi'nde kabul etti.
Birkan YILDIZ- Murat VAROL/ANKARA
18.12.2012 17:15
 
 
 Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada, "Karşımızda bir tek parti devleti var şu an. Valisiyle, kaymakamıyla, güvenlik görevlileriyle, her şeyle. Biz böyle bir yapıya karşı mücadele ediyoruz" dedi.
 
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ve beraberindeki heyet, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu makamında ziyaret etti. CHP Genel Başkan yardımcıları Gürsel Tekin ile Nihat Matkap'ın da hazır bulunduğu ziyarette, Gazeteciler Cemiyeti'nin medyanın durumu ve sorunlarına ilişkin raporu Kılıçdaroğlu'na sunuldu.
 
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, Türkiye'nin fikir özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü açısından sorunlu bir süreçten geçtiğini savunarak, düşünce ve fikir özgürlüğünün önüne pek çok set çekildiğini söyledi. Bu engellerin kaldırılması gerektiğini söyleyen Bilgin, "Gazetecilerin, düşüncelerinden dolayı, fikirlerinden dolayı, yazdıklarından dolayı insanların hapishanede olmaları ve bu tutukluluk sürelerinin adeta işkence aşamasına gelmiş olması en büyük kaygımız. Bir an önce hepsi özgürlüğüne kavuşmalı. Bu fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hepimiz için lazım, bizim için lazım, ülkemiz için lazım. Hepsinden önemlisi demokrasi için lazım. Önümüzde bir anayasa çalışması var. Bu anayasa çalışması süreci içerisinde düşünce ve fikir özgürlüğünün önünde ne kadar engel varsa onun kaldırıldığı bir anayasayı görmek en büyük dileğimiz. Bunun dışında üzülerek belirtmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk basını bu kadar yanlı bir hale maalesef getirilmemiştir. Özellikle bu erkin siyasi erk tarafından böylesine yandaş noktasına gelen yansız, tarafsız vatandaşın doğru bilgi edinmesini engelleyen bir medyayı benimsemiyoruz" diye konuştu.
 
Bilgin ayrıca, gazetecilerin yıpranma hakkıyla ilgili sorunları olduğunu ifade ederek, gazetecilerin hayatını tehlikeye atarak yaptığını ancak yıpranma hakkının kaldırıldığını hatırlattı. Yıpranma hakkının yeniden gündemde olduğunu belirten Bilgin, CHP'nin yıpranma hakkının tekrar verilmesi konusunda gazetecilere destek olmasını istedi.
 
"YIPRANMA HAKKINIZ"
 
CHP lideri Kılıçdaroğlu, gazetecilerin yıpranma hakkına destek vereceklerini belirterek şunları söyledi:
 
"Elinizden yıpranma hakkınızın alınması bizim kabul edeceğimiz bir uygulama değildi. Tasarı parlamentoda görüşülürken milletvekillerinin yıpranma haklarıyla gazetecilerin yıpranma haklarını aynı kotaya koyup yasalaştırmak istedi AKP. Ve biz buna karşı çıktık. Milletvekillerinin yıpranma hakkının söz konusu olamayacağını ama gazetecilerin bu hakkı alması gerektiğini, onların korunması gerektiğini söyledik. Bugün aynı düşünceyi sürdürüyoruz. Yani gazeteci haberin, olayın peşindedir, 24 saat görev başındadır. O nedenle sizin yıpranma hakkınız çok önemli. Bu hakkın verilmesi lazım. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden geleni yapacak, hakkın verilmesi için bütün gücümüzü göstereceğiz. Yani bize ne tür bir görev düşüyorsa onu parlamentoda yerine getireceğiz"
 
"BASINDA OTOSANSÜR VAR"
 
Kılıçdaroğlu, ana muhalefet lideri olarak medya konusunda şikayetlerini defalarca dile getirdiğini ifade ederek, "Ama siyasetçinin Türkiye'de basın özgürlüğü yoktur, düşünce özgürlüğü yoktur demesi ayrı, bizzat işin içinde yaşayan gazetecilerin düşünce özgürlüğümüz kısıtlanıyor, yayın özgürlüğümüz kısıtlanıyor demesi çok daha ayrı. Daha anlamlı. Çünkü siz işin içinde yaşayanlarsınız. Gazetelere baskı yapılması, bazı yazarların işine son verilmesi, bazı yazarların kendilerine oto sansür uygulamaları. Başbakan'ın hoşuna gitmeyen haberlerin gazetelerin birinci sayfalarından özenle çekilip içerde küçük haber olarak bir yerlere sıkıştırılması. Bunlar bizim gözümüzden kaçmıyor. Ama maalesef geldiğimiz nokta demokrasi açısından iyi sınav verdiğimiz bir nokta değil. Başta bunu Türkiye'de biz söylerdik, şimdi artık bütün dünya söylemeye başladı. Biz Brüksel'de de, Londra'da da, Paris'te de, Roma'da da, Washington'da da hemen hemen gittiğimiz her yerde Türkiye'de basın özgürlüğünün kısıtlandığını gazetecilerin hapislere atıldığını defalarca söyledik" diye konuştu.
 
"BAŞBAKAN PADİŞAHTA OLMAYAN YETKİYİ İSTİYOR"
 
Tutuklu gazetecilere de değinen Kılıçdaroğlu, hapisteki gazeteci sayısının önce 35 olduğunu, sonra yüze kadar çıktğını söyledi. Kılıçdaroğlu, şu anda 76 civarında gazetecinin hapiste olduğunu belirterek, "700'e yakın üniversite öğrencisi hapiste. Bunu anlamak mümkün değil. Çin'i ve İran'ı geçtik. Üstelik 1950'lerden bu yana gelen çok partili, parlamenter demokrasi mücadelesi yok sayılıyor. Ciddi ciddi kuvvetler ayrımını eleştiriyor Başbakan. Sanki bu ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi varmış gibi eleştiriyor. Bütün yetkiler sizde zaten. Sayın Başbakan'ın çıkıp neyi istediğini çok net bir şekilde halka söylemesi lazım. Ben şunu istiyorum demesi lazım. Ben aslında Başbakan'ın ne dediğini gayet iyi biliyorum. Benim ağzımdan çıkan her sözcük parlamentoda yasa haline gelsin, yargı asla itiraz etmesin ve biz bu olayı bitirmiş olalım diyor. Padişahta olmayan yetkiyi istiyor aslında" dedi.
 
"KARŞIMIZDA BİR TEK PARTİ DEVLETİ"
 
Medya üzerinde baskı kurulduğunun savunan CHP lideri şöyle konuştu:
 
"Medya üzerine baskı kurulması, gazetecilerin özgürce yazamamaları, haber yapamamaları, zaten bu anlayışın bir sonucu. Bu anlayışla mücadele ediyoruz zaten ve şunu da açık yüreklilikle söyleyeyim; siyasette biz Türkiye'yi de geziyoruz. Belki haberci olarak sizin bazı ilişkileriniz vardır, gözlemleriniz vardır. Ama bizimde yaşadıklarımız var. Karşımızda bir tek parti devleti var şu an. Valisiyle, kaymakamıyla, güvenlik görevlileriyle, her şeyle. Biz böyle bir yapıya karşı mücadele ediyoruz. Yoksa karşımızda bir AKP'li siyasal partiyle mücadele etmiyoruz biz. Bu artık ağır ağır toplum tarafından da görülmeye başlandı. Geldiğimiz nokta bu. O açıdan sizi anlıyorum. Mücadelenizde de her türlü desteği veririz. Medyanın ciddi bir sivil toplum örgütü olarak ortaya çıkıp, bu sorunları hem ülkede hem de dünyada kamuoyunun önüne koyması gerek ama söylemleriniz medyada ne kadar yer alır onu da bilmiyorum. Medya mensubu olarak sizlere söylüyorum. Sizin söylemleriniz medyada ne kadar yer alır onu da bilmiyorum. Ama ortak mücadele yapılabilirse halkı aydınlatma yönünde ortak mücadele yapılabilirse, toplumun değişik kesimlerinden bazen biz, bazen siz, bazen yürekli sivil toplum örgütleri, bazen akademisyenler, bazen bazı üniversiteler dokunabilirse sanıyorum o güç mücadelesini artırarak sürdürebiliriz."