Ahmet Müfit
Özgürlük, mutluluk, rengârenk...
Özgür olmaya da kimsenin itirazı olamaz şüphesiz ki. Bütün mesele “özgürlük” derken ne kastettiğiniz.
Cumhuriyet Halk Partisinin, 90. kuruluş yılı nedeniyle hazırlamış olduğu broşürde öne çıkardığı slogan “Dev Çınar Yeni Filiz, Doksan Yıldır Beraberiz”.
CHP’nin Kurtuluş Savaşı’ndan gelen köklerine ve ülkenin geleceğine yeniden yön verme iradesine vurgu yapıyor.
Kökler dediğinizde ise en başta akla gelenler: Antiemperyalizm, ekonomik ve siyasi bağımsızlık ile yeni toplum yapısının temelini oluşturan laiklik ilkesi.
Köklere saygı ve sahip çıkma vurgusu bu denli güçlü yapılınca ki bu bizce doğrudur, doğal olarak beklenti, broşürün ve anma nedeniyle parti yetkililerince yapılan konuşmaların içeriğinde de bu ilkelere vurgu yapılması. Benzer beklenti, “yeni filiz”in özellikleri için de geçerli.
Genel Başkan başta olmak üzere, yıldönümü nedeniyle yapılan konuşmaların bu açıdan beklentileri karşıladığını söylemek mümkün değil. Slogan düzeyindeki birkaç cümle dışında, söz konusu ilkelerin siyasi hedefler ve eylem programı olarak dillendirildiğine rastlamadık maalesef. Söz konusu ilkelerden kopuşlar olduğuna dair parti ve seçmen tabanında var olan yaygın kaygılara da değinilmedi yıl dönümü konuşmalarında.
Bu üç kelimeyi, politik duruşunu/siyasi hedeflerini temsil edecek kavramlar olarak ön plana çıkaran CHP’nin siyaseten ne demek istediğini, sloganda yer verilen köklere sahip çıkma vurgusunun, broşür metninde toplam altı cümlede özetlenen, toplumsal ekonomik ve siyasi hedefler ile vücut bulup bulmadığını irdelemeye çalışacağız.
Ele alacağımız ilk kavram “mutluluk”. “Mutlu Türkiye”; siyasi içeriği olmayan, politik/ideolojik tercihinizi yansıtmayan, kişisel tercih ve algılarınıza bağlı olarak içeriğini doldurabileceğiniz, görelilik içeren, soyut, toplumsal/ulusal düzlemde kullanılması ve anlamlandırılması pek de kolay olmayan, değer yargısı içermeyen, daha çok reklamcıların kullandığı türden nötr/apolitik bir kavram.
“Rengârenk” konusu biraz tartışmalı. Rengârenk derken; üniter devlet içerisinde çok seslilikten, farklı fikirlere saygılı olmaktan, farklı ırktan, farklı inançtan olanların, ırkları ve inançları nedeniyle ayrıma tabi tutulmamalarından mı bahsediyorsunuz? Etnik ve mezhepsel farklılıkların görünür hale getirilmesinden, ülke idari yapısının etnik ve mezhepsel farklıklar bazında yeniden yapılandırılmasından, Malezya’da olduğu gibi, dini kimliğe bağlı çok hukukluluktan mı bahsediyorsunuz? Broşür metni ve konuşma içeriklerinde bu konuda bir açıklık söz konusu değil.
Broşür metninde yer alan altı cümleden ikisinin, “rengârenk” kavramıyla doğrudan ya da dolaylı ilişkisini kurmak mümkün.
Metinde yer alan,“Çoğulcu, katılımcı ve güçlü demokrasiye sahip bir Türkiye!” ifadesinin, “rengârenk” kavramına, içeriği doğru doldurulmak kaydıyla, olumlu bir anlam kazandırdığını söylemek mümkün.
“Rengârenk” başlığıyla ilintili olarak değerlendirdiğimiz ikinci ifade, “Hak ve özgürlüklerin egemen, yurttaşlarımızın eşit ve barış içinde yaşadığı bir Türkiye!”. Cümle düşüklüğünü görmezden gelerek içeriğini tartışmaya çalışalım. Halihazırda gündemde olduğu şekliyle, etnik ve dini kimlikler açısından eşitlik ve terör örgütüyle barış mı kastedilen. Gelir adaletsizliklerinin giderildiği, sosyal devletin gerçekten kimsesizlerin kimsesi olduğu bir ortamda, herkesin güven ve barış içerisinde yaşaması mı?
Ne eşitlik, ne de barış kavramlarının içeriği konusunda herhangi bir açıklık yok broşürde. Aynı kapalılık konuşma metinleri için de söz konusu.
Üçüncü ve son kavramımız “özgürlük”.
Özgür olmaya da kimsenin itirazı olamaz şüphesiz ki. Bütün mesele “özgürlük” derken ne kastettiğiniz.
Bildiri metninde “özgürlük” kavramıyla ilişkili olduğunu söyleyebileceğimiz iki cümle mevcut. İlki, “Hak ve özgürlüklerin egemen, yurttaşlarımızın eşit ve barış içinde yaşadığı bir Türkiye!” cümlesi. Bu cümle üzerine görüşümüzü, “rengârenk” kavramı üzerine tartışırken belirtmiş olduğumuz için, yeni bir şey söylemeye gerek yok.
“Özgür” kavramının geçtiği ikinci cümle “Bilim, kültür ve sanatın özgür, yaratıcı ve yükselen bir değer olduğu Türkiye!”
Özgür bilimin, özgür sanatın ve kültürün yeşerebilmesi için olmazsa olmaz nitelikteki “laiklik” ilkesine vurgu yapılmayan bir metnin, gerçekten “özgür bilim, kültür ve sanatı” amaç edindiğini söylemenin siyaseten hiçbir anlamı olmadığı gibi, tam tersi olarak 90 yıllık devin köklerini görmezden gelmek anlamına geldiği kanısındayız.
Gelelim broşürde ve konuşmalarda değinilmeyen en temel konuya.
Atatürk’ün, ulusal ölçekteki özgürlük/bağımsızlık algısını çok net bir biçimde ortaya koyan,“ Bu günkü çabamızın amacı, tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamamı ise ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsız olmayınca, o devletin bütün yaşamsal kuruluşlarında bağımsızlık felç olmuştur. Çünkü devletin her organı, ancak parasal (mali) kuvvet ile yaşar” sözlerine, yani cumhuriyetin antiemperyalist ve tam bağımsızlık hedefine, üstelik de Büyük Taarruzun başarıyla sonlandığı bir günde değinilmeye gerek duyulmamış olmaması bizce en büyük eksiklik. Diğer bir eksiklik “yeni filiz”in özelliklerinin. 90 yıllık çınara hangi yeni özellikleri eklediğinin söylenmiyor olması.
Hal böyle olunca, 90. Yıl kutlamalarına ilişkin olarak CHP tarafından yapılan etkinlikleri,SODEP ile başlayıp, birleşme sonrası CHP ile devam eden, Tony Blair’i, Papandreu’yu sol olarak değerlendiren, neo liberal yönelişin bir devamı olarak algılamak, pek de mantıksız gelmiyor insana.
Nereden nereye.