"Özgürlüğün olmadığı yerde..."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde fahri doktora unvanı verildi.
FAHRİ DOKTORA ÜNVANI VERİLDİ
Erdoğan fahri doktora tevdi törenine katılmak için geldiği Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'ndeki öğrencilerin sevgi gösterileriyle karşılandı. Törenin yapılacağı salonun girişinde, ellerinde Türk bayrakları ve "We are Erdoğan", "Bu Ümmet Seninle" yazılı dövizler taşırken "Üzülme, Eğilme, Bu Ümmet Seninle" "Başbakan Erdoğan" şeklinde sloganlar attı.
Bazı öğrenciler, Başbakan Erdoğan'ı yakından görmeye çalışırken, kısa süreli izdiham yaşandı. Erdoğan, fahri doktora belgesini imzaladıktan sonra, cüppe giyerek, eşi Emine Erdoğan ve bir grup akademisyen eşliğinde törenin yapıldığı salona giriş yaptı.
İki ülkenin milli marşları ve ardından Kuran-ı Kerim okunarak başlayan törende, Başbakan Erdoğan'a fahri doktora diplomasını Üniversite Başkanı Dr. Rais Yatım tarafından takdim edildi.
Törene, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da katıldı.
SİMULTANE TERCÜME YOKTU
Başbakan Erdoğan, konuşmasına başladıktan bir süre sonra, salonda bulunanlar konuşmadan anlamadıklarını belirtince devreye başbakanlık yetkilileri girerek durumu Erdoğan'a aktardı. Daha sonra Başbakan'ın özel tercümanı devreye sokularak simultane tercüme sorunu çözüldü.
DEMEK Kİ BAŞÖRTÜSÜ BİLİMİN ÖNÜNDE BİR ENGEL DEĞİLMİŞ
"Zulme sabreden ve buna karşı mücadele eden zafere ulaşır" diyen Başbakan Erdoğan, "Türkiye'nin gençleri inançlarından dolayı zulme sabrettiler ve nihayetinde zaferi elde ettiler. Bir dönem gençlerimize çok ağır zulüm ettikleri için üzülüyorduk. Yurtdışında eğitimler aldılar. o gençler ülkelerine döndüler ve ülkelerinin kalkınmasına katkılar sağladılar. Bu süreçte biz şunu gördük ki, demek ki başörtüsü bilimin önünde bir engel değilmiş önemli olan gönlünüzdekidir. Bilimin özünde, temelinde özgürlük vardır. Özgürlüğün olmadığı yerde insanlığa yarar sağlayacak sonuçlar çıkmaz" diye konuştu.
ERDOĞAN: KARŞILIKLI DAYANIŞMAYI ARTIRMANIN YOLLARINI ZORLUYORUZ
Başbakan Erdoğan, Malezya'da “Dönüşen Doğu Asya - Pasifik Bölgesi ve Türkiye” konferansında konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Dünya ne kadar müreffeh olursa ülkemiz de o kadar müreffeh olur, dünya ne kadar barış içinde olursa bölgemiz ve ülkemiz de o kadar barış içinde olur. Buradan yola çıkarak her ülkeyle karşılıklı saygı ve işbirliği çerçevesinde dayanışmayı artırmanın yollarını zorluyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Malezya Araştırma ve Dönüşüm Vakfı ve Razak Yönetim Okulu tarafından düzenlenen "Dönüşen Doğu Asya - Pasifik Bölgesi ve Türkiye" konulu konferansta yaptığı konuşmada, İslam'ın kardeşlik inancı olduğunun altını çizdi.
Erdoğan, Türkiye ve Malezya ilişkilerini daha geliştirmenin gayreti içinde bulunduklarını ifade ederek, özellikle iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması konusunda kararlı olduklarını belirtti.
Türkiye ile Malezya'nın dış ticaret hacmini 1,5 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade eden Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde ticaret hacmimizin daha da artacağına inanıyorum. Malezya'nın biliyorum ki 2020 hedefleri var ve bizim de 2023 hedeflerimiz var. Bizler, Hükümet olarak 2023'ü çok önemserken, Malezya'nın da 2020'yi çok önemsediğini biliyorum. Milli gelirimizde, kişi başı milli gelirde özellikle de dış ticarette ulaşılabilir hedeflerimiz var. Türkiye'nin 2023, Malezya'nın 2020 hedeflerini birleştirdiğimizde dış ticarette hacmimizin istenilen seviyeye geleceğinden hiç endişemiz olmaz" şeklinde konuştu.
"Asya'nın batısındaki Türkiye ile Asya'nın doğusundaki Malezya'nın daha fazla işbirliği yaparak her alanda daha fazla dayanışma içine girerek, bu geniş coğrafyanın barış ve refahına önemli katkılar sunması kaçınılmazdır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Başbakan Razak'ın İslam'ın evrensel değerlerini öne çıkaran, İslam'ın barış, sevgi, hoşgörü boyutunu öne çıkarmasını son derece önemli bulduğumuzu da vurgulamak isterim. İslam ve demokrasinin bir arada yaşayabildiği, bir arada yaşayabileceği iki ülke Türkiye ve Malezya. Buralardaki bu demokratik sürecin olabileceğini, nasıl yaşanabileceğini ortaya koyması bakımından çok çok önemli. Doğu'da Malezya, batıda Türkiye de aynı şekilde İslam'ın barışçıl, kucaklayıcı, hoşgörülü ruhunu yansıtmanın kararlı mücadelesini veriyoruz."
“TERÖRÜN HİÇBİR ŞEKİLDE BAHANESİ, MAZERETİ OLAMAZ”
"Müslümanlara yönelik bazı odaklar tarafından ısrarla ve son derece planlı şekilde yürütülen kararlı bir karalama kampanyası var" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Malezya ve Türkiye örnekleri güçlü şekilde antitez oluşturuyorlar. Japonya'da da katıldığım bir konferansta da ifade ettim; terörün, şiddet eylemlerinin başına dini sıfatların getirilmesini son derece yanlış buluyorum. Bunun dinlere yapılmış, özellikle semavi dinlere yapılmış, kutsal değerlere yapılmış en büyük saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Semavi dinlerin tamamında özellikle de bizim dinimiz İslam’da ki İslam bildiğiniz gibi 'silm' kökünden türemektedir, yani anlamı itibarıyla barış, anlamı barış olan bir dine, siz terörü nasıl olur da gelir yapıştırırsınız? Bizim dinimizde insan katletmek yanlışların en büyüğü olarak görülmüştür. Terörün hiçbir şekilde bahanesi, mazereti olamaz. Terörün başına İslam kavramını, İslami sıfatı getirmek bizzat dinimiz İslam'a yapılmış saygısızlıktır. Dünya genelindeki din guruplarının kendilerine Müslüman sıfatını takıp çocuklara, masum kadınlara dahi kast etmeleri asla kabul edilemez. Bu hangi örgüt olursa olsun bunlara asla müsamaha gösterilemez.
Türkiye olarak tıpkı Malezya gibi terörün her türlüsüne karşı çıkıyor, hiç bir terör örgütüne müsamahayla yaklaşmıyor ve sessiz kalmıyoruz. İslam dünyasında yaşanan bazı olumsuzlukların karalama kampanyaları yoluyla tüm Müslümanlara teşbih edinmek istendiğini üzülerek müşahede ediyorum. Kendilerine İslami örgüt adını takanlar, İslam dinine karşı ne kadar saygısızlık içindeyse birkaç marjinal örgütün eylemlerinden yola çıkarak tüm Müslümanları töhmet altında bırakanlar da İslam dinine karşı saygısızlık içindedir. Terör kadar, ırkçılık kadar şiddet kadar, antisemitizm kadar İslamafobia da insani değerleri ayaklar altına alan çok ciddi bir nefret suçudur."
Müslümanların küresel imajına yönelik karalama kampanyalarının, mazeret kabul etmeyeceğini ifade eden Erdoğan, "Rabbimiz, kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ifade ettiği gibi İslam dininin sahibidir, biz sahip çıksak da çıkmasak da o dinini mutlaka koruyacaktır, yani birileri saldırsa da birileri karalamaya çalışsa da hürmetsizlik yapsa da dinimiz, aziz olmasından, izzetinden hiçbir şey kaybetmeyecektir" diye konuştu.
İslam'ın barış dili olduğunu idrak etmek ve bunu bıkmadan, usanmadan anlatmak bunu yaşamak ve yaşatmak zorunda olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ötekileştirme, hor görme, nefret, aşağılama bizim medeniyetimizde kendisine hayat zemini bulmamalıdır. İnsanları dış görünüşlerine, etnik kökenlerine, zengin ya da fakir oluşlarına, hastalıklı, sağlıklı, kadın - erkek oluşlarına, özellikle de inançlarına göre tasnif etmek, ayrıma tabi tutmak bizim medeniyetimizin kesinlikle reddettiği tutumdur. Türkiye'nin önemli şairlerinden Yunus Emre bunu şu sözlerle ifade ediyor: 'Yaradılanı severim Yaradan'dan ötürü', Mevlana Celaleddin-i Rumi ise 'Yaradılandan şikâyet, Yaradan'dan şikâyettir' diyor, burası çok önemli. Birileri öfke ve nefreti büyütmek için ne kadar çaba harcarsa harcasın biz, sabırla sevgiyi, dayanışmayı, kardeşliği ve barışı çoğaltmakla meşgul olmak zorundayız.
Türkiye'nin dış politikası, kadim medeniyetimizin bu temel göstergeleri etrafında şekillenmiş, tarih içinde zengin bir tecrübeyle bugünlere ulaşmıştır. Gönüllerin kazanılması, bizim iç siyasetimizde olduğu kadar uluslararası siyasetimizde de en birinci önceliğimizdir. Adalet, bizim dış politika anlayışımızın temel çıkış noktasıdır."
“TARİHİMİZİN, MEDENİYETİMİZİN VE ECDADIMIZIN BİZLERE YÜKLEDİĞİ MİRASI TERCİH ETTİK”
Başbakan Erdoğan, Filistin'de, özellikle de Gazze'de yıllardır yaşanan trajediye karşı dünyanın maalesef sessiz kaldığını, bu sessizliğin mazlumların yükünü çoğaltırken, zalimi ve zalimleri teşvik ettiğini kaydetti.
"Biz Türkiye olarak egemen güçlerin sessizliğine tabi olmayı değil tarihimizin, medeniyetimizin ve ecdadımızın bizlere yüklediği mirası tercih ettik" diyen Erdoğan, Filistin'de her daim barışı, insani değerleri, adaleti ve mazlumu savunduklarını, mazlumların yanında yer aldıklarını söyledi.
Mısır'da yaşananlara dünyanın tepkisiz kaldığını, Türkiye olarak kendilerinin seçimle gelmiş bir yönetimin ancak seçimle gidebileceğini güçlü şekilde savunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Irak'ta farklı mezheplerin, farklı etnik grupların birbiriyle kıyasıya ve kanlı bir mücadele içinde olmalarını biz kabullenmedik. Tüm etnik gruplara ve tüm mezheplere aynı mesafede durarak Irak'ın iç barışını savunduk. Somali başta olmak üzere Afrika'daki yoksulluğa dikkati çekmek için samimi bir gayretin içinde olduk. Myanmar'da etnik köken ya da dini inançları merkez alarak değil insani değerleri merkez olarak ta Türkiye'ye kadar ulaşan feryada kulak vererek, sadece ve sadece hakkı, adaleti, yardımlaşmayı savunduk. Aynı şekilde Suriye'de, Suriye halkının bağımsız, kendi iradesinin tecelli ettiği, toprak bütünlüğü içinde bir yönetim hakkını savunduk ve savunuyoruz.
Türkiye, tarih boyunca kendisinden imdat isteyen, yardım isteyen her ülkeye ve topluma karşı imkânları ölçüsünde yardım elini uzatmıştır. Tarih içinde Endülüs'ten feryat geldiğinde Türkiye orayla ilgilenmiştir. Osmanlı Devleti'ne Ace'den, Sumatra'dan, Malaka'dan yardım talebi geldiğinde ecdadımız ta buralara kadar yardım elini uzatmıştır. Gerektiğinde Avrupa ülkelerine gerektiğinde Afrika'ya, Asya'ya, ulaşabildiği her yere ecdadımız yardımcı olmak için mücadele vermiştir. Bugün biz de aynı şekilde dünya üzerinde yardım ihtiyacı olan herkese imkânlarımız ölçüsünde ulaşmanın mücadelesini veriyoruz."
“SAMİMİ ŞEKİLDE BARIŞIN TARAFINDA SAF TUTAN BİR ÜLKEYİZ”
Başbakan Erdoğan, 10 yıl önce Türkiye'nin uluslararası ölçüde yaptığı yardımların 45 milyon dolar civarında olduğunu bugün ise bu rakamın 2,5 - 3 milyar dolara ulaştığını vurgulayarak, "Burada hiçbir çıkar beklentisi içinde değiliz, reklam peşinde, imaj peşinde, güç gösterisinde asla değiliz. Kendi ülkemizin çıkarları kadar, dünya üzerindeki her insanın da çıkarını gözetmenin yani adaletin peşindeyiz. Kendi ülkemizin bağımsızlığı kadar yeryüzündeki her ülkenin bağımsızlığını önemseyen, buna saygı gösteren ve samimi şekilde barışın tarafında saf tutan bir ülkeyiz" diye konuştu.
Erdoğan, Avrupa Birliğine de insani ve evrensel değerleri savundukları için katılmak istediklerini ve tam üyelik müzakerelerini sürdürdüklerini belirterek, G20, Birleşmiş Milletler, NATO ve Medeniyetler İttifakı gibi tüm uluslararası platformlarda, bu dış politika tezlerini en güçlü şekilde dile getirdiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, "Çünkü biz şunu biliyoruz, dünya ne kadar müreffeh olursa ülkemiz de o kadar müreffeh olur, dünya ne kadar barış içinde olursa bölgemiz ve ülkemiz de o kadar barış içinde olur. Buradan yola çıkarak her ülkeyle karşılıklı saygı ve işbirliği çerçevesinde dayanışmayı artırmanın yollarını zorluyoruz" dedi.
Erdoğan, son 11 yıl içinde Afrika'ya yönelik açılım kapsamında 23 yeni büyükelçilik açtıklarını ve 11 yıl önce 3 milyar dolar olan Afrika kıtasıyla ticaret hacminin, 20 milyar dolara yaklaştığını söyledi. Latin Amerika ve Karayipler bölgesine yönelik açılım politikası çerçevesinde toplam temsilcilik sayısının da 11 büyükelçilik ve bir başkonsolosluk olmak üzere 12'ye ulaştığını anlatan Erdoğan, "Bölgenin yüzde 80'ini kapsamaya başladık. Bölge ülkeleriyle ticaret hacmimiz son on yılda 9 kat artarak 8 milyar doları aştı. Asya Pasifik, Türkiye'nin dış politika açılımları arasında her zaman özel bir öneme sahip oldu" dedi.
“İLİŞKİLERİMİZİ İLERLETMEK İÇİN ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ”
Küresel ekonomik krizin geniş çaplı etkilerinin hissedildiği bir dönemde, dünya ekonomisini, Asya-Pasifik bölgesinin dinamizminin canlı tuttuğunu dile getiren Erdoğan, "Bölge ülkeleriyle ikili düzeyde gelişen ilişkilerimizin yanı sıra bölgesel işbirliği örgütleriyle de işbirliğimizi geliştirme konusunda kararlı adımlar attık. 2010'da Asean Dostluk ve İşbirliği Anlaşması'na taraf olduk. Asya İşbirliği Diyaloğuna da Eylül 2013'te 33'üncü üye olarak katıldık. Pasifik Adaları Forumu'nda kalkınma ortağı olduk. İlişkilerimizi ilerletmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.
Malezya'nın, Asya-Pasifik bölgesindeki dönüşümü en belirgin şekilde yaşayan ülkelerden biri olduğunu anlatan Erdoğan, Malezya'nın hızlı, sağlıklı ve istikrarlı kalkınmasını büyük bir memnuniyetle izlediklerini söyledi.
Başbakan Razak'ın liderliğinde Malezya'nın 2020 hedeflerini yakalayacağına inandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Malezya ile Türkiye arasındaki işbirliğinin, hem Asya Pasifik bölgesine hem tüm Asya'ya ve dalga dalga yayılmak suretiyle tüm dünyaya çok önemli katkılar sağlayacağı açıktır. Özellikle Asya'nın iki ucunda bulunan Türkiye ve Malezya'nın ekonomik işbirliği öncelikle Asya ekonomisine önemli katkı sağlayacaktır. Eğitim alanındaki işbirliklerimiz, Türkiye ve Malezya'nın İslam coğrafyasındaki örnek olma vasfını hiç kuşkusuz daha da güçlendirecektir. En önemlisi de teröre karşı ortak tavır, ırkçılığa ve İslamofobiaya karşı ortak gayretler, bölgesel ve küresel barışa eşsiz fayda teşkil edecektir. Demokrasiyi, çoğulculuğu, çok kültürlülüğü aynı pota içinde ve uyumlu şekilde bir arada tutan Türkiye ve Malezya dünyadaki olumsuz algıyı silecek, olumsuzluğu körükleyenlere karşı da adeta panzehir olacaktır."
"Malezya'yı kendimize çok yakın bir ülke, hatta kendimize kardeş olarak gördük ve böyle görmeye devam edeceğiz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Ülkelerimiz için, Asya-Pasifik bölgesi için, tüm dünya için Malezya ile ortak çalışmayı, dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. Asya'nın bir ucunda Türkiye, bir ucunda Malezya varken dünyada barış umudu Allah'ın izniyle hiç yok olmayacaktır" diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda Başbakan Razak'a teşekkürlerini ileterek, "İnşallah yeniden kavuşmak ve yeniden hasret gidermek umuduyla sizleri de kalpten sevgi ve saygıyla selamlıyor, hepinizi Allah'a emanet ediyorum" ifadelerini kullandı.
dha/dea
dha/dea