ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜ KAPANIYOR MU?
Bunlar olaylara zaten müdahale edemez. Korkar, kaçar...
"ÖZEL GÜVENLİK KAMUDAN KALDIRILMALI"
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edilmesinin ardından tartışılan özel güvenlik şirketleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da gündeminde: Özel güvenlik kalkmalı. Kamu kurumları için emniyet güçleri ayrı bir teşkilat kurmalı.
"NETİCE ALAMADIK!"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Romanya gezisi dönüşü uçakta gündemi değerlendirdi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, kamudaki özel güvenliğin kaldırılması gerektiğini söyledi. Kamudaki özel güvelikten yıllardır bir netice alamadıklarını söyleyen Erdoğan, “Bunlar olaylara zaten müdahale edemez. Korkar, kaçar” dedi. Erdoğan konuşmalarında şunları söyledi:
"ÖZEL GÜVENLİK KALKSIN"
“Büyük ihtimalle hükümet de bu konuyu masaya yatıracaktır. Özel güvenlik teşkilatlarının gözden geçirilmesi lazım. Bence tarihi bir karar olacaktır belki de ama bunu bir tavsiye olarak da söylemiş olabilirim. Yani, Türkiye’nin bir emniyet teşkilatı var. Türkiye Cumhuriyeti, emniyet teşkilatıyla buralarda polislerimizle veya değişik bir şekilde yine emniyet teşkilatı adalet saraylarına yönelik bir koruma teşkilatını kendisi kurmalıdır. Özel güvenlik kaldırılmalıdır. Çünkü özel güvenlik teşkilatlarının birçok yerde hangi amaçla kimler tarafından, nasıl kuruldukları hepsi soru işaretidir.”
"TÜMÜ POLİSE BIRAKILMALI"
“Kısa süre içerisinde, boyutları nereye kadar varıyor? Nerede, ne gibi eksikler var bakacağız. Herkes X-Ray’den geçmek dahil aranmalı. Özel güvenlik bir kenara konulmalı. Sadece adalet saraylarında değil, birçok kurumlarda artık özel güvenlik bana göre tarih olmalıdır. Hatta stadyumlarda, hastanelerde görev tümüyle polislere bırakılmalı. Hastanelerde de zaman zaman mafyanın birçok teşebbüsleri oluyor. Onun için oralarda taşın altına vücudunu koyacak insanlara ihtiyaç var. Emniyet teşkilatımız bu konuda deneyimiyle, tecrübesiyle bu işleri yapacak güç ve kabiliyettedir.”
"BUNLAR KORKAR, KAÇAR"
“Ben daha açık söyleyeyim. ben, özel güvenliğin tamamen kaldırılmasını arkadaşlarıma teklif edeceğim. Onların çoğu emekli zaten. Biz şu ana kadar özel güvenlikten çok ciddi neticeler alamadık ki. Elinde taşıma ruhsatı olan silahı olan varsa, hepsi geliyor buralarda görev alıyor. Veya elinde sadece cop var. Bunlar olaylara zaten müdahale edemez. Korkar, kaçar. Şimdi ben böyle söyledim diye rahatsızlık duyanlar olabilir. Bunların içinde yaşı vesairesi müsait olanlar varsa zaten emniyete alımlar yapılıyor, gider emniyete müracaat ederler.”
KADERİN ÜSÜTÜNDE KADER VAR
"Ben halkıma, milletime özellikle şunu söylüyorum. Bir kere bu tür olaylar bizi ürkütmemeli. Bizi korkutmamalı. Bir kere şuna inanmamız lazım. Hep şu mısrayı söylerim: Kaderin üstünde bir kader vardır. Biz bunu bileceğiz. Buna inanacağız. Eğer buna inanamazsak, zaten hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Ürkmeyelim, korkmayalım. Siz gazetecilere de çok tehditler gelebilir. Biz yıllar yılı ne tehditler aldık. Son tehditleri hep sizlerle de paylaştık. Bunların hepsi belli bir planın yansımalarıdır. Bunları yaparlar, yapacaklar. Ama biz de görevimizi yapacağız. Cesur olacağız. Hiç çekinmeye gerek yok. Mücadelemizi de kararlılıkla sürecek.
"GÖRDÜĞÜM ANDA İRKİLDİM"
Dediğiniz türden bir görüntü sosyal medyada yayınlanabilir mi? Bu bir ihanettir. Savcının günahı ne? Berkin Elvan’ın faili mi? Öyle bir durum mu var? Yok. Tam tersine o olayın failini bulmaya yönelik davayla ilgilenen bir savcıya o tür bir hareket yapılamaz. O tür bir hareketi yapana adeta sahip çıkan ne siyasetçi, ne medya, hiçbir zaman vatansever olamaz. Yani şimdi ben Cumhurbaşkanı olarak kalkıp Slovakya’dan Türkiye’yi arayacağım, “Bunlar yayından kalksın” diyeceğim, olur mu? Ben fotoğrafı gördüğüm anda irkildim. Birileri de (Kılıçdaroğlu) utanmadan “Basını oraya sokmadılar” diyor. Siz şehidin faillerini o fotoğraf karesiyle faş edeceksiniz. Bunu faş edenleri de kalkıp cenazeye sokacaklar. Ben de olsam sokmazdım.
"AVUKATLARIN ÜSTÜ ARANMALI"
"Ben yıllardır avukatların üstünün aranmasını savunan birisiyim. Bunları söylediğimiz zaman bize diğer siyasetçiler hep saldırmışlardır. Nitekim bugün de işi avukatlara ‘Cüppelerinizi çıkarın ve rahat rahat içeri girin, size kimse bir şey yapamaz’ noktasına getirmişlerdir ki ben, o düşüncede değilim. Artık adalet saraylarına, neresi olursa olsun, dünyanın genelinde bu böyledir, avukatların da aranarak girmesi lazım. Aranmadan asla. Diğer görevliler de aranmalı.”
"CÜPPELİLERİ SAVUNUYOR"
Ana muhalefet partisinin başındaki zat, Twitter hesabından bir açıklama yapıyor, “Savcının göz göre göre rehin alınmasını izleyen hükümet, orada duruyor" diyor. Ama aynı parti, cüppeli olanlara müdahale edildiği zaman da adeta yırtınıyor, “Cüppeli olanlara nasıl müdahale edersiniz?” diye. Yani, yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor.
"CENAZE GÜNÜ NEREDEYDİN"
“Bir ülkenin milli istihbarat teşkilatı, vazifesi olmayan işlerle uğraşırsa, cumhuriyetin savcılarının odası davul zurnayla basılır” diyor. Şu ifadeye bak. Şu anda davul zurnayla ana muhalefetin başı sokaklarda dolaşıyor. Bu kadar çirkin ve çılgınca bir yaklaşım. Bakın çok enteresan, “Toplumda hangi görüşten olursak olalım, hangi inançtan olursak olalım, teröre karşı ortak tavır sergilemek zorundayız” diyor. Peki cenaze günü neredeydin? Bu sorunun cevabını vermen lazım.
"BURAK CAN'I ŞEHİT ETTİLER"
"Teröre lanet okumak hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bir savcının katledilmesi, hele hele Berkin Elvan üzerinden katledilmesi hiç kimsenin içine sindireceği bir olay değildir” diyor. Berkin Elvan’ı “Bakkala ekmek almaya gidiyor” diye tanımlayan sen değil miydin? Aynı örgüt o gün Burak Can’ı şehit etti. Ailesi Özgecan'ın ailesi gibi insanlık dersi verdi.
"YARAYI DEŞMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Bu yaklaşım, vatanperverlik yaklaşımı değildir. İktidarıyla bu acıyı paylaşamayan bir muhalefetle bir yere varılmaz. Bugünler birleşme günlerimiz olması gerekirken, yarayı daha da deşme operasyonu yapıyorlar.
"MUHALEFET SAF TUTAMADI"
Savcımızın, cenaze merasiminde isterdim ki bütün siyasi partilerin genel başkanları beraber saf tutsunlar, birliği göstersinler. Bakın gösteremediler. Teröre karşı lafla değil icraatla bir birliğin, beraberliğin duruşu olurdu.
AKŞAM/Murat Kelkitlioğlu-Bükreş