ÖĞRETMENLER GÜNÜ 

 

Bir yanda birikim ve yetenekleriyle değil de siyasal seçimlerle atanmış yöneticiler, bir yanda parasıyla her şeyi satın alabileceğini sanan veli ve öte yanda her şeyi bilen (!) bürokrat ve siyasacılar arasında nicedir, kimliğini koruma savaşımı içindedir öğretmen.

Öğretmenler Günü ya, yine tartışacağız şimdi:

*Öğretmene verilen eğitbilimsel donanım ve alan bilgisi yeterli mi?

*Bilgiye erişim olanakları yeterli mi?

*Kültürel etkinlikleri izleme, gazete ve kitap okuma olanağı var mı?

*Kişisel ekonomik özgürlüğe sahip mi; konut, sağlık, çocuk okutma ve benzeri sorunları aşabiliyor mu?

*İnsanlığın ortak değerlerini özümseyebilmiş mi; bunları her koşulda savunabilecek cesareti kendisinde bulabiliyor mu?

Aslına bakarsanız olup bitenin farkındadır öğretmen.

Zaten yaşamdan kopuk olan öğretim programlarının süregelen akıl ve bilimdışı düzenlemelerle daha da çağdışına düştüğünü; çağımızın gerekleriyle de, yurt gerçekleriyle de bağdaşmadığını görüyor.

Bütün okulların imam hatipleştirilmesiyle, onbinlerce denetim dışı Kuran kursuyla, cemaat okulları ve yurtlarıyla eğitimin dinselleştirilmesinin, Cumhuriyetin kazanımlarını aşındırdığını ve toplumsal yapımızda yol açtığı yıkımı kaygı ile izliyor.

Gelenekçi, baskıcı ve ezberci eğitim dizgesinin ürünü olan bir yapı içinde çocuklarımızın üretken ve olumlu bir kimlik geliştirmelerine katkıda bulunamamanın ezikliğini duyuyor. En verimli çağlarını “üniversiteye hazırlanma” kandırmacasıyla heder eden ve sonuçta üniversiteyi bitirse de, bitirmese de sokakta kalan yüzbinlerce gencimizin acısını yüreğinin ta derinliklerinde duyumsuyor.

Ana başlıklarıyla değinmeye çalıştığımız öğretmenin toplumdaki yeri ve buna koşut olarak gelişen sorunların kaynağını anlamak için bütçeden, Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanete ayrılan payları karşılaştırmak yeterlidir.

Bizde gelenektir; siyasal erk, basından sendikalara, üniversitelerden derneklere kadar hiçbir baskı gurubuna soluk aldırmadığı için, kaynakların kullanımında önceliklerin saptanması yetkisini de kendi danışmanlarına bile danışmadan kullanır. Sonuçta ortaya çıkan tabloya neden şaşırmalı ki?

Çağdışı akımların kolayca yayılma alanı bulması da, çalışmadan kazanma uyanıklığının bütün değer yargılarımızı yıkarak yükselişi de, yaşam değerlerimizdeki yozlaşma ve çürüme de siyasal erkin eğitim tercihleriyle ilgilidir.

Hazırlanmakta olan insan tipiyle bırakınız kendi ayakları üzerinde durabilen, yetenekleri geliştirilmiş, yaratıcı bir kimlik kazanmış, çağını sorgulayabilen, bilgiye ulaşmanın yollarını özümsemiş genç kuşaklar yetiştirmeyi; bir dönemin basmakalıp deyimiyle burjuvaziye kravatlı hizmetçi bile yetişmez.

Bu dizge içinde yetişecek kuşaklar yarın ne paranın dilinden anlayacaklar, ne makinenin, ne de toprağın... Belki istenen de budur. Diliyoruz ki kurtarılabilecek değerler bütünüyle elimizden uçup gitmeden, Yüce Atatürk’ün gösterdiği akıl ve bilim yoluna dönülsün. Hem kendimiz ve hem de gelecek kuşaklar için bu doğrultuda çaba harcamak her yurtseverin ülkesine borcudur.

Cumhuriyet öğretmeninin, ulaştığı her ortamı Yüce Atatürk’ten aldığı ışıkla aydınlatacağına ve her koşulda bir çıkış yolu bulacağına olan inancımla Öğretmenler Gününü kutluyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar