Bülent Esinoğlu
NAMAZ KILIYORSAN HALKI BİLİYORSUN, KILMIYORSAN
Bir başka “aydın kime denir tartışması” daha var.
Zaten aydın kime denir diye süren bir tartışma vardı. Bu tartışmanın kaynağında; aydının halktan yana mı, yoksa egemenlerin ekmeğine yağ sürmekten yana mı düşünceleri bu tartışmaları sürdürüyordu.
Son tahlilde, aydınların çoğunluğu iktidarlara ve egemen sınıflara yakındır. Zaten yakın olmayanlarda bedelini her zaman öderler.
Ben beni bildim bileli, bir başka tartışma dada sürer gider. Kim halkı tanıyor veya biliyor?
Halkı bilmek veya tanıyor olmanın ölçüsü nedir, o pek açık söylenmez, ya da söylenemez.
Sizin halkınıza dair birçok hususu bilmenizin, bir kıymeti har biyesi yoktur.
Mesela, işsizliğin hangi yüzdelere vardığını, sanayi üretiminin nasıl olduğunu, tarımdaki üretkenliğin durumunu, eğitim düzeyini, dış dünyanın halini velhasıl halkın refah düzeyindeyaşaması için nelerin gerekli olduğunu bilmeniz, hiçbir işe yaramaz.
Halkı tanımanız için; namaz kılan halkımızla namaz kılmanız, onunla birlikte hayat sürmeniz gerekir.
Eğer siz namaz kılmıyorsanız, İslam-i külliyatı bilmiyorsanız, siz halkı tanımıyorsunuzdur.
İslam dünyasında halkı tanımanın ölçüsü budur.
Halkı tanımanın ölçüsü; namaz kılmak ve oruç tutmaktır.
Hatta namaz kılıyor, oruç tutuyorsanız ama çağdaş görüşlere yatkınlığınız varsa, siz gene de halkı tanımamışsınızdır.
Basit bir ön yargı gibi görünüyor olsa da, bu ölçüt ayırımcılığın temel güdüleyicisidir.
Televizyonlarda boy gösteren bazı aklı evvel kişiler,(isim vermeden) “kardeşim bunlar halkı hiç bilmiyorlar ki, bak şu söylediği lafa bak” gibi örneklemeler yaparlar.
Sanırsınız ki, “halkı tanımıyorlar” diye eleştirdiği kişilerden kendisi çok farlıdır. Kendisi de, eleştirdiği kişi de, egemenlerin elinde maşadır.
Sanki maden ocaklarında 20 sene çalışmış, ya da tarlada, güneşin altında yanmış, dolayısıyla uygulamadan gelen bilgilerle, diğer bilgileri birleştiriyor ve diğerini eleştirebiliyor.
İster İslami siyaset adına konuşan aydın olsun, ister çağdaşlık adına konuşan aydınlar olsun, %90’i maddi üretimin içinden gelmezler.
Elbette aydınımızın kültürel üretimini inkâr edecek halimiz yoktur.
Halkı hiç bilmiyorlar diye şikâyet eden kişi, üretim ve halkın içinden gelen birisi olsa içim yanmaz.
Halk diye tanımladığı camide karşılaştığı kişilerdir.
Nasıl oluyor da, aynı ülkede yaşıyoruz, aynı halk ile iç içeyiz de, o halkı tanıyor ve biliyor ama ben bilemiyorum.
Bir kesime, siz gökten indiniz siz halkı bilmezsiniz suçlaması ayırımcılığın esas anahtarıdır.
60-70 yaşınıza gelirsiniz. Çalışma hayatını tamamlamışsınızdır. Ama siz hala halkı bilmiyorsunuzdur. Adam 20-30 yaşında ama halkı biliyor! Çünkü halkla namaza gidiyor!
Arınç hayatının 20 yılını Mecliste geçirmiştir. Ama halkı ondan daha iyi bilen yoktur. İki de bir, “bunlar halkı hiç bilmezler” suçlamasında bulunur.
Halkın içinden gelmek, halkı bilmek ifadeleri; aslında siz İslam-ı bilmiyorsunuz, halk İslam onun için oy alamıyorsunuz anlamındadır.
BOP Projesinin tertipleri ile iktidara gelince, her şeyi kendilerinin yaptığını sanıyorlar. Bunun da kendilerinin iyi Müslüman olmakla başardıklarını ifade etmeye çalışıyorlar.
Başarının sırrını da, “halkı bilmeye”, yani namaz kılmaya indirgiyorlar.
Siz halkı falan tanımıyorsunuz. Siz Amerika’yı iyi tanıyorsunuz. Siz Amerika ve Amerikalıyı iyi bildiğiniz için iktidardasınız.
Ben senin elinden televizyonları alayım. Bak bakalım halkı tanıyor musun o zaman görelim.