KILIÇDAROĞLU TÜRGEV İÇİN "TAM BİR YÜZ KARASI"

KILIÇDAROĞLU TÜRGEV İÇİN "TAM BİR YÜZ KARASI"

Kılıçdaroğlu çok sert konuştu... Yine Başbakan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen telefon konuşma kayıtlarını okudu.

4 Bakanla ilgili yolsuzluk iddialarıyla ilgili komisyonunun kurulmasından bu yana 50 gün geçti. 50 gündür fezlekeler CHP’li üyelerin eline geçmesin diye engelleniyor.

Cemil Çiçek’e soruyorum. O fezlekeleri nereye kadar saklayacaksın? Bunun hesabını nasıl vereceksin? Sen TBMM’nin mi AKP Grubu’nun mu başkanısın?

Bülent Arınç daha önce şunu söylemişti: “Zannediyorum ki bu hafta içerisinde AKP grubu da soruşturma komisyonuna vereceği üyeleri bu hafta bildirmiş olacaktır. Verilmezse kasıtlı bir gecikmeden bahsedilmiş olabilir. Bunu sorumlusu da AKP grubudur.”

Sayın Arınç’a soruyorum bildirilmedi. Kim kasıtlı. Bu çifte standardı herkesin bilmesini istedim.
17 Aralık’tan sonra iki havuz çıktı ortaya. Biri medya havuzu diğer rüşvet havuzu. Rüşvet havuzu TÜRGEV… Başbakan’ın çocuklarının içinde oldukları TÜRGEV  Vakfı. Devletten ihale alanların rüşvetlerini yatırdıkları yer.
Daha önce bu vakfa Royal protokol adlı bir şirketten 99 milyon 999 bin 990 dolar geliyor. Bu konuyu açıklamama rağmen şu ana kadar bir Allah’ın kulu çıkıp ‘şunun için para geldi’ demedi.

Her konuya itiraz eden Recep Tayyip Erdoğan bu konuda neden konuşmuyor. TÜRGEV’e Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına çalışan vakıf statüsü verdiler. Tam bir yüz karası.

TÜRGEV BİR RÜŞVET HAVUZU

TÜRGEV'e bakanlar kurulu kararıyla kamu yararına çalışan vakıf statüsü verildi. Tarihimizde ilk kez bir rüşvet havuzuna bu statü verildi. Tam bir yüz karası. Nüfuz ticareti suçtur. Ceza kanununda tanımlanmış. Bulunduğu makamı kullanarak yandaşlarına güç sağlamaktır. Eğer Bilal Erdoğan başbakan oğlu olmasa buraya bağış yapılır mıydı? İhale alan buraya bağış yapıyor. Rüşvet veriyor. 

ERDOĞAN ÇOCUĞUYLA RÜŞVET ALAN VE RÜŞVET VEREN KONUMUNDADIR

Erdoğan çocuğuyla beraber rüşvet alan ve rüşvet veren konumundadır. 26 Şubat 2014'te yayınlanan bir konuşma var. Erdoğan diyor ki, "Sakın o parayı alma"... Bilal: Ben almayacağım. Erdoğan: Yok yok alma, kendisi bize ne söz verdiyse onu getirecekse getirsin. Getirmeyecekse gerek yok. Başkaları getiriyor da o niye getirmiyor. Laf mı? Bunlar ne zannediyor bu işi ya. Ama şimdi kucağımıza düşecekler merak etme." diyor. Bilal Erdoğan da her zaman olduğu gibi "Tamam babacığım" diyor. 

BU AÇIK BİR RÜŞVET PAZARLIĞI

Bu açık bir rüşvet pazarlığı. 10 milyon dolar yetmez diyor ne söz verdilerse onu ödeyecekler diyor. Şimdi kucağımıza düştüler diyor. Bir babanın oğluna ne kadar rüşvet alacağını söylediği söz. Bir utanç belgesi. Kalkmış meydan meydan geziyor. İnsan biraz utanır. 

ERDOĞAN'IN İSVİÇRE'DE 8 BANKA HESABI VAR

Sıtkı Ayan bir iş adamı. Wikileaks'te adı geçen bir isim. O belgeler üzerinde fazla durulmadı. O belgelerde iki ayrı kanaldan doğrulanan bilgiye dayanarak Erdoğan'ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu söyleniyordu. Defalarca söyledik. ilgili yere başvur hesabının olmadığını çok rahat kanıtlayabilirsin dedik. Bu konuda benzer bir iddia sayın Baykal için de yapılmıştı. Sayın Baykal hemen avukatına talimat verdi dilekçe verildi cevap alındı ne sayın Baykal ne de çocuklarının İsviçre bankalarında hesabı olmadığı ortaya çıktı. Erdoğan neden böyle bir dilekçe vermiyor? 

AİLE BOYU PARA İSTİFLİYOR

Aile boyu para istiflediği biliniyor. Adımın Kemal olduğu kadar biliyorum bunu. Erdoğan, avukata para vermiyorsan sadece şu talimatı ver, İsviçre bankalarında hesabın olmadığına dair dilekçeyi verdir. Söz veriyorum avukat parasını ben ödeyeceğim. Vermezsen senin İsviçre'de çalınmış paraların var diyeceğim. Benim sözüm söz. Sen yeterki talimat ver. Avukat bulamıyorum diyorsan yetkiyi bana ver avukatı da ben bulacağım parasını da ben vereceğim. Seni temize çıkarmak için yapacağım bunu. Eğer temizsen. 

Türkiye işte bu durumda. Şimdi parlamentoya yasalar getiriyorlar. Kendi kirlerini örtmek için. Yasa yapma tekniği de değişti. Eskiden bir yasa gelirdi... Oturulur tartışılırdı ve yasalaşırdı. Medeni kanun ticari kanun borçlar kanunu gibi. Şimdi torba kanunlar geliyor. Efendim Soma'da 301 işçi hayatını kaybetti bazı haklar verilecek. Doğru... Getirdiler 61 madde... Alt komisyonda 106 maddeye dönüştü. Araya bir sürü şeyler sıkıştırıldı. Ölen insanlara da saygıları yok. Ne koydular biliyor musunuz bu kanuna? 

HUKUK DEVLETİNİ AÇIKÇA RAFA KALDIRIYORLAR

Hukuk devletini açıkça rafa kaldırıyorlar. Bir diktatör bozuntusunun bütün beklentilerini yerine getirebileceği bir hukuk düzeni kurmak istiyorlar. Yapmak istedikleri değişikliğe bakın. Diyelim ki idare karar aldı. Yaptıkları düzenleme şu. Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama görevden alma son verme naklen atama yer değiştirme görev ve ünvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal kararına ilişkin mahkeme kararlarının gereği 2 yıl içinde ilgilinin kazanılmış hakkına uygun başka bir kadroya atanması suretiyle yerine getirilir. Bir memuru müsteşarı görevden alacaksınız. O mahkemeye başvuracak. Mahkeme haklı bulursa 30 gün içinde idarenin işlemi durdurması lazım. Yaptıkları düzenleme ile 2 yıl içinde yerine getirebilir hükmü getiriyorlar. 

MAHKEME KARARLARINI YERİNE GETİRMEMEK SUÇ OLMAKTAN ÇIKIYOR>

Anayasanın 138. maddesi diyorki mahkeme kararlarının yerine getirilmesi geciktirilemez. Siz 2 yıllık bir süre öngörüyorsunuz. Nasıl bir hukuk anlayışıdır bu. Aynı maddede şunu öngörüyorlar. Eğer bir kamu görevlisi mahkeme kararına uymadı yerine getirmediyse, ne olacak? Bugünkü yasaya göre ilgili kişi haksızlığa uğradığı için suç duyurusu yapacak. Yeni düzenlemeyle mahkeme kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması yapamaz. Yani ne istersen yap. Mahkeme kararını uygulama. Bu mu hukuk devleti. 

Hukuk fakültelerine sesleniyorum. Barolar... Nerdesiniz siz? Yarın haksız olarak görevden alınırsanız nereye başvuracaksınız? Mahkemelere değil mi? Gidip bir diktatör bozuntusunun önünde diz çöküp ona mı yalvaracaksınız? Bunun adı hukuk mu? CHP herşeye itiraz ediyormuş. Peki buna itiraz etmeyip de neye itiraz edeceğiz? Neden siz çıkıp sesinizi yükseltmiyorsunuz. Bu üniversiteler nasıl üniversitedir. Hukuk devletini savunmuyorsanız neden o fakülteri kapatmıyorsunuz? Nasıl olsa bir kişinin dediği olacak. 

ÖZELLEŞTİRME YASASINI DEĞİŞTİRİYORLAR

Bununla bitmiyor değerli arkadaşlar. Özelleştirme yasasını da değiştiriyorlar. Özelleşitirmeler hakkındaki yargı kararlarıyla ilgili olarka sözleşmede belirtilen haller dışında bu kuruluşların geri alınması yönünde işlem yapılamaz. Özelleştirilen kuruluş nedir? Vergilerle bir şirket kurulmuş insanlar çalışıyor. Bunu alıyorsunuz yandaşlara peşkeş çekiyorsunuz. Beşte bir fiyatına satılan yerler var. Sonra ne oluyor? Bir kaç namuslu adam mahkemeye başvuruyor. Haksılzık var diyor. Mahkeme de karar veriyor. Bunlar devlete iade edilecek diyor. Şimdiki düzenlemeyle bunlar geri verilemez diyor. Yani mahkeme kararını işlemden kaldırıyor. Anayasanın 138. maddesi ne diyordu. Mahkeme kararı geciktirilemez. Bırakın geciktirmeyi bunlar uygulatmıyor bile!

Soruşturmalar gizli yapılır biliyorsunuz. Kimse müdahale edemez. Ama bunlar müdahale ettiler. Dosyaları kapattılar. Şimdi yeni düzenlemeyle soruşturmalara doğrudan müdahaleyi suç olmaktan çıkarıyorlar. Hangi hukuk devletinden söz ediyoruz biz? Hangi demokrasiden söz ediyoruz? Ben merak ediyorum. Bu havuz medyasında yazı yazan kalemlerin vicdanı var mı acaba? Halkın arasına çıktıkları zaman nasıl bir davranış içindeler? Türkiye tarihinde ülkeyi bu konuma getiren başka bir iktidar var mı acaba? Demokrasi ve özgürlükten söz ediyorsunuz, saydam devletten sözediyorsunuz peki nedir bunlar? Elinizi vicdanınıza koyarak bu konuda kalem oynatıyor musunuz? O halde o kalemler satılık kalemdir. Bütün havuz medyası bütün desteklere rağmen gazetesini satamıyor. Bu ayıp onlara yeter. Devletten besleniyorlar. İhalelerden para alıyorlar. O nedenle adları havuz medyası oluyor. O medyanın bu ülkeye vereceği hiç bir şey yok. Namuslu kalem olan birisinin de o havuzda yazmaması lazım. 

Kaynak:Haber Kaynağı