Nalan Türkeli
KATIR TEPMESİ 1. BÖLÜM
Katır tepmesi
Yıl, 1996.
"Varoşta Kadın Olmak" kitabım, piyasaya çıkalı henüz bir hafta olmuş. Ama ne hikmetse, daha ilk günden, koca ülkenin gündemine, bomba gibi düşüverdim.
Gazeteler beni yazıyor, televizyoncular, partizanlar, peşimi bırakmıyor.
Bizim yoksul mahalle deseniz, tıpkı benim gibi, şaşkınca bir sevinç yaşıyor.
Evin önü habercilerle dolup taştıkça, daha dün, "mahallenin delisi" bilinen ben, birden dünyanın en akıllı, en saygıdeğer kadınlarından biri oluverdim.
"Alis harikalar diyarında" gibiyim resmen. Ömrümde görmediğim ilgi, alaka, tepeden "pat" diye iniverince, akıl firar etti tabi. "Ne oldum delisi" olmamak ne mümkün?
Hayallerim şiştikçe şişiyor. Değil ki kendimi, "önce mahallemin, sonra da, dünyanın bütün yoksullarını kurtaracağım"
"Gecekondulu, üstelik ilkokul mezunu bir kadın, onca sefalet cehaletle, nasıl kitap yazmaya cesaret edebilmiş" merakıyla, yağmur gibi geliniyor üzerime.
Tam da o günlerde, ana muhalif parti tarafından bir söyleşiye davet edildim.
Makam otosu, mahallemizdeki yoksul evimin kapısına dayanıp, şoför el pençe beklerken, komşularım ise az ötede elleri koynunda, boyunları bükük, dudaklarında acılı, kırık bir gülümsemeyle , nasıl da melül melül bakıyorlar.
Yüreğim dağlana dağlana , gene de sırıtarak, geçip oturuverdim arka koltuğa.
Daha salona girer girmez, birden, iki yanımdan koluma girilip, şahsıma ayrılmış kürsüye, sanki uçarcasına bırakıldım.
Bütün tv kanallarının mikrofonu uzanmış halde, karşımda yüzlerce insan, bana bakıyor.
Parti delegelerinden biri, ballandıra ballandıra kimliğimi açıklar açıklamaz, gazetecilerden aşağı kalır yanı olmayan meraklılarla doldu kürsünün önü. Salon kapısından içeri giren, soluğu kürsünün önünde alıyor.
"Aaa pardon. Siz o gecekondulu yazar kadın değil misiniz?
Heyecandan tir tir titriyorum. hangi soruya, hangi cevap verilir, onu bile kestiremiyorum.
"Evet benim efendim. Bir arzunuz mu vardı acaba?"
"Rica ederim ne arzusu.? Vallahi bravo size. Oldukça cesursunuz. Sadece tebrik etmek için geldim başarınızı."
Bir başkası; yanındakini dürterek, "Ayy vallahi o. O işte, iyi bak. Televizyondaki halinden biraz daha zayıf sadece. Nalan hanım, bakar mısınız bi zahmet? Gecekondulu olup, yeniden kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Yoksa sadece birikimlerinizi mi aktardınız? Ay çok merak ediyorum. N' olur söyleyin."
Ne söylesem de rahatlasa kadın?
Aklımdan geçenlerle, söylemek istediklerim tam zıt.
"Yazacak zaman mı var? Aslında, sayfalar dolusu yazmak istiyorum. Gel gör ki, ben gecekondulu cahil bir kadın." diyecek halim yok ya kadına.
Onun yerine; "Tabi efendim. Tabi yazacağım, daha neler neler."
"Nereden geldi aklınıza yazmak?"
"Geldi işte efendim. Arada gelir bana ondan. Yani, ilham."
İlhamı söylüyorum, sıra nereden geldiği sorulduğunda, "sus oluyorum.
Hayatın, külçe gibi üzerime yığıldığını nasıl anlatayım bir çırpıda?
Biri bitirmeden, diğeri soruyor.
"Ah, ah, yazdıklarınız çok etkiledi bizi. Yaraladı, paraladı. İnanın ki, karı- koca, sabaha kadar okuyup ağladık hüngür hüngür."
Benim de burnumun direği sızlıyor aynı an. İç sesim bağırıyor avaz avaz. "Sizi acıtanlardan sadece biriyim ben. Ah, bir de benden başkalarını dinleseniz. Aynıdır umutlarımız aşağı yukarı. Anlayacağınız, bizler de muhtaçsız yaşayıp, onurumuzla ölmek isteriz." diyemiyorum. Kadının ısrarcı sorusuna karşılık; "Yaşa da gör demişler efendim. Bende, yaşayıp gördüklerimi, hele bir yazayım dedim. Dur bakalım, daha neler yaşayıp göreceğim. Ağlamayın lütfen. İnşallah güzel günler görürüz de, biraz da güldürürüm."
Soru kuyruğu uzadıkça kameralar daha bir sokuluyor.
"Aman sakın zor sorular sormasınlar" diye, içim içimi yiyor ama ne fayda.
"Çok merak ediyorum. Şimdi nerede oturuyorsunuz?"
"Şey efendim. Hala oralarda. Sizler de tahmin etmelisiniz ki, şu halimi, öncelikle oralara borçluyum."
"Vah, vah üzüldüm. Senin gibi aklı başında, yaşadıklarını kağıda aktarmasını başarabilmiş birinin, layık olduğu yerde yaşaması gerekir."
"Üzülmeyin efendim. Bütün mahalle, az kaldı kanatlarımızla uçmaya."
"Sorular bitti" diye sevinirken, kürsünün arkasından bir el, sırtımı sıvazladı. Dönüp baktım, genç ve güzel bir bayan.
Her şeyi didik didik etmeden yakamı bırakmayacaklardı.
Devam edecek...