İŞTE OBAMA'NIN ORTADOĞU'DAKİ YENİ DOSTLARI
İlhan Tanır Washington'dan yazdı.
Obama’nın dış politika tercihleri, göreve geldiğinden itibaren büyük bir merakla beklenmişti. Obama’nın bir önceki başkan George W. Bush’dan farklı olacağı beklenmesine ve bilinmesine rağmen, Türkiye’yi de ilgilendiren coğrafyada yapacağı seçimler, ağırlık vereceği öncelikler tabiatıyla hem Türkiye hem de bölge ülkelerini yakından ilgilendiriyordu.
Obama’nın okyanus ötesindeki ilk seyahatinin, ilk ikili ziyaretini Türkiye’ye yapmaya karar vermesi, Türkiye’nin yıldızının parlayacağı işaretlerini fazlasıyla barındırıyordu. Sonraki yıllarda da, Arap Baharı da dahil olmak üzere, birçok inişli-çıkışlı olaylar yaşanmasına rağmen Obama’nın ortadoğu politikalarında türkiye önemli ve avantajlı konumunu uzun süre muhafaza etti.
Şimdilerde çok eskilerde kalmış rüya gibi hatırlansa da, 2011 ve 2012’de Obama’nın dünyada en çok konuştuğu liderlerin başında geliyordu Ankara’daki Başbakan erdoğan. Bütün bu iyi şans ve görüntü, Suriye krizinin zamana yayılmasıyla değişti ve dönüştü. Bir taraftan Esad’a git demesine rağmen harekete geçmeyen, diğer taraftan iran ile tarihi nükleer müzakereler için masaya oturan beyaz saray’ın ortadoğu’daki öncelikleri yavaş ama kararlı şekilde değişim gösterdi.
Ankara’nın bir an önce esad’ı düşürmek için yabancı cihadçılar da dahil olmak üzere her alternatifi ehven-i şer görmesi, washington’un ise kararsız bir şekilde suriye krizini seyretmeyi tercih etmesi, ortadoğu coğrafyasında Türkiye’yi ters yüz eden, boşa düşüren bir pozisyona soktu. Bunun üstüne de, washington’u büyük bir hayal kırıklığına uğratacak şekilde, türkiye’deki sivil protestolara ağır şekilde cevap veren, muhalifleri şeytanlaştıran ve ‘hainleştiren akp hükümetinin düşünüldüğü gibi bir dost olmadığı ortaya çıktı.
Kendinden büyük beklentileri olan, ciddi zaman ayrılmış erdoğan’ın da muhalefete bakışı, diğer ortadoğu rejimlerden temelde farkı olmadığı anlaşıldı. Geçen yıl bu zamanlar beyaz saray, tumturaklı basın konferansları ile esad rejiminin muhalif ve sivil halka karşı kimyasal silah kullandığını ilan ediyor, bundan dolayı şam’ın ‘kırmızı çizgiyi’ aştığını söylüyordu. Bundan dolayı da, abd muhalifl ere yardımı artıracaktı.
Bu yardımın şekli ile ilgili olarak ise beyaz saray’dan bir türlü detay gelmiyordu. Yine geçen yıl ağustos ayının 21’inde bu kez daha büyük ve şiddetli bir kimyasal silahın yine esad’ın kuvvetlerince kullanıldığını iddia eden beyaz saray, şam’a karşı saldırıya hazır hale geçiyordu. Kasedi hızla ileriye alıp, bugüne geldiğimizde ise abd yönetiminin tekrar bazı hava saldırılarını düşündüğünü ama bu kez, esad’ın düşmanı olarak kabul edilen (esad ve ışid arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık olsa da) işid’in musul ve çevresindeki güçlerine karşı saldırıya hazır bekliyor.
Geçen hafta the daily beast’den josh rogin’in bildirdiğine göre, obama yönetimi içerisindeki bazı üst düzey yetkililer, şam’da rejim değişikliğinin artık abd’nin çıkarlarına uygun olmadığını ileri sürüyor. Bu görüş, obama yönetiminin resmi görüşü olmasa da, bir yıl içinde bunca ciddi bir değişimin yaşanmasını göstermesi açısından harikülade önemli. Yine rogin’in yazdığına göre, beyaz saray, esad yönetimi ile birlikte ışid’e saldırarak, gayr-i resmi bir ittifak da kurabilir. Irak’da ise, abd ve iran, suriye’nin aksine çok daha açık bir biçimde aynı kampta bulunuyor.
Buna şii maliki hükümeti ve hatta rusya da ekleniyor. Obama yönetimi, ırak’daki ışid kuvvetlerine bir müdahale yapmak için ise, maliki hükümetinin gitmesini veya açık adımlar atarak, kürt ve sünnileri de içine de alacak bir ‘bileşik’ hükümetin kurulmasını talep ediyor.
Maliki’nin geçen hafta açıkça ‘gitmeyeceğim’ demesinden ve sunnilerin de meclis’den çekilmesinden sonra, ABD’nin ırak’da da, suriye’de olduğu gibi uzaktan olanları seyretmeyi devam edeceğini beklemek çok da abartılı olmaz gibi. Diğer taraftan, bu hafta Posta212’de haber olduğu gibi, ABD’nin liderliğini yaptığı batı ülkeleri ile İran arasında uzun süredir devam eden nükleer müzakereler son dönemecine girmiş oldu.
20 Temmuz’a kadar sonlanması gereken bu müzakereler, eğer ciddi ve umut veren gelişmeler yaşanırsa, bir uzatmaya da gidebilir. Her halükarda, yılların verildiği bu müzakerelerin bozulmaması için, ABD’nin ne Suriye ne de Irak’da, iran’ı küstürecek adımlar atmamaya kararlı olacağı beklenmeli. Zaten neredeyse iki yıldır süre giden iran’ın suriye’ye müdahalesine de abd’nin ses çıkarmamasının bir başka nedeninin, bu süregiden nükleer müzakereleri kesmemek olduğunu düşünen birçok uzman bulunuyor. Bu bağlamda, ABD yönetimi, iran, ırak, suriye ve lübnan’daki hizbullah gibi şii güçlerle arasını iyileştirirken, Türkiye, S. Arabistan, Ürdün gibi Sunni güçlerle ise ciddi problemler yaşıyor izlenimi veriyor. Üstüne, ‘sunni militan ve terörist örgüt’ IŞİD ise en görünür düşman hale gelmiş durumda. Abd’nin görünürdeki yeni dostları ve şimdilerde arası limoni olduğu eski dostlarının tablosu böyle.
Kaynak: