İŞTE MHP KURULTAYI KARARINI VERECEK YARGITAY HAKİMLERİN HİKAYESİ
Gözler AKP İktidarının ezeli destekçisi Devlet bahçeli'ye muhalif adayların aldığı mahkeme kararı ile başlattığı Kongre sürecinde düğümü çözecek Yargıtay hakimlerinde.
Tüm ülkenin geleceğini ilgilendiren MHP Olağanüstü Kurultay sürecinin sonuçlanmasına çok az bir süre kaldı. Siyaset Kulislerinde nefesler tutuldu ve Yargıtay'ın vereceği karar bekleniyor. Peki bu hassas ve tarihe geçecek olan kararı verecek hakimler kimler, siyasi görüşleri ne? Odatv'den Müyesser Yıldız'ın analizi şöyle.
Sadece MHP'liler değil, AKP başta olmak üzere tüm partiler ve vatandaşlar Pazar günü olağanüstü kurultayın yapılıp, yapılmayacağını bekliyor.
Nihai karar mercii de Yargıtay 18. Hukuk Dairesi. Muhalifler, dosyanın öne alınması talebinde bulunurken, MHP Genel Merkezi daha Yargıtay kararı açıklanmadan olağanüstü kurultayın yapılmasını engellemek için polis ve jandarmaya başvurdu. Bunun üzerine Meral Akşener, Yargıtay'ın bir an önce karar vermesini isteyerek, şöyle meydan okudu:
“Ben de Meral Akşener’sem, o kongrenin önünde duracağım. Eski İçişleri Bakanı olarak orada duracağım. Çağırılan kolluk güçleri bakalım kendi eski İçişleri Bakanlarını nasıl karşılayacaklar? Ben orada olacağım. Ama biliyorum siz de orada olacaksınız... Hadi bakalım gücünüz yetiyorsa iptal ettirin.”
Özetle herkes adeta nefesini tutmuş Yargıtay'ın kararını bekliyor. Beraberinde ortalıkta pek çok söylenti de dolaşıyor.
Kararın çıktığı, 3'e 2 oyla kurultay yapılmasına onay verildiği veya 1 üyenin muhalefet şerhi koyduğu, heyette milliyetçi üyelerin ağırlıkta olduğu gibi...
Öncelikle teknik detayları ve Yargıtay'daki “siyasi” havayı aktaralım.
Birincisi; Dosyalara bakacak heyetler önceden belirlenmiş olsa da bağlayıcılığı yok. Daire Başkanı yeni bir heyet teşkil edebilir...
İkincisi; Hukuken 15 Mayıs'tan önce bir karar verme mecburiyeti bulunmuyor, zira süre sınırı yok...
KAÇ AKP'Lİ KAÇ CEMAATÇİ VAR
Üçüncüsü; MHP dosyasına bakacak 5 kişilik heyetin ismi sır gibi saklanıyor. Sadece Başkanın Mustafa Aysal olduğu biliniyor... Erdoğan'a yakın olduğu öne sürülen Başkanla beraber 9 kişiden oluşan 18. Hukuk Dairesi'nin “siyasi görüş” dağılımı konusunda da, “4 isim AKP'ye yakın. 2'si Cemaatçi, 2 sosyal demokrat ve 1 de milliyetçi görüşte olan var” yorumu yapılıyor.
Adeta “sıkıyönetim” ilân edilen, ancak iktidar cenahından sık sık telefonların geldiği konuşulan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin karar vermesi için 2 iş günü kalmış gözüküyor.
Lâkin gerçekte son 24 saate girildi. Ya yarın karar verilecek ya da Pazar'dan sonraya kalacak. Zira Cuma günü Yargıtay Büyük Genel Kurulu olduğu için hiçbir dairede dosya görüşülemeyecek.
KARARIN AKIBETİ
Bu konuda ne düşündüğüme gelince; Başından beri olağanüstü kurultayın yapılmayacağı daha doğrusu yaptırılmayacağı görüşünü savundum.
Düne kadar, “Bu ülkede muhalefet boşluğu var” diye şikâyet edip, MHP'nin “kandan beslendiğini” öne süren Erdoğan destekçisi kalemlerin birden bire “Bahçelisever” olması, “paralel yapının” MHP'yi ele geçirmeye çalıştığını haykırması,
Aynı şekilde Bahçeli'nin iktidara “dokunulmazlıkların kaldırılması, terörle mücadele” gibi konularda “tam ve hukuki destekten” söz etmesi,
Bahçeli'nin, MHP'deki gelişmelere endeksli olarak seçim ihtimalinin gündeme geleceği iddialar üzerine, “Erken seçim bu ülkeye ihanettir” demesi, Yargıtay'dan beklenen karar için de “Yargıtay kararına saygılı olacaklarını” söylemesi,
Ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 1 mesai günü kalmışken, “Dosyanın Mayıs ayı içinde müzakere edilerek gerekli kararın verileceğini” açıklaması, bu düşüncemi daha da pekiştirdi.
Kanaatimce, 15 Mayıs'tan önce Yargıtay'dan herhangi bir karar çıkmayacak ve MHP yeni bir karmaşaya sürüklenecek.
“Yargıtay'dan olumlu bir görüş beklemiyorum” dediğim MHP'li muhaliflerden, “Çok karamsarsın” şeklinde tepki gördüm. Ben de karamsar değil, gerçekçi olduğum cevabını verdim.
14 yıldır merkez sağda tek bir oluşuma izin vermeyenlerin,
ANAP-DYP birleşmesini çeşitli manevralarla engelleyerek, 2007'de oy patlaması yapanların,
Merkez sağ liderliği için adı geçenleri bir şekilde susturanların,
Yüzde 1'lik, 2'lik kendilerine her türlü hakareti eden HAS Parti'yi ve DYP'nin eski Genel Başkanı Süleyman Soylu'yu saflarına katanların,
1 Kasım seçimlerinden önce Saadet Partisi'yle dahi pazarlığa oturanların,
Hasılı bir oy için her şeyi yapanların,
“Yeni Türkiye” projesinde yüzmüş yüzmüş kuyruğa gelmişken, MHP'nin ayağa kalkıp, alternatif olmasını uzaktan seyredeceğini düşünmek -dilerim yanılırım ama- Polyannacılık değilse, nedir?
MHP'LİLER POLİSLE KARŞI KARŞIYA GELİNCE
Görünen Yargıtay karar vermese de muhalifler Pazar günü Büyük Anadolu Otel ve Kongre Salonu’nda olacak.
Peki MHP Genel Merkezi'nin talebi doğrultusunda ve herhalde iktidarın da onayıyla güvenlik kuvvetleri, salonun kapısının açılmasına izin verilmediğinde neler yaşanacak? Muhalifler, “peki” deyip dönecek mi, yoksa polis ve jandarmayla mı çatışacak?
Muhalifler kamuoyu nezdinde “mağdur” gözükse de olası böyle bir çatışma, yeniden MHP'nin taşlı, sopalı, sandalyelerin havada uçuştuğu, AKP'nin de geçmişte sık sık hatırlattığı o manzaraları canlandırmayacak mı? Bu görüntülerin kazananı ve kaybedeni kim olacak?
Sonrası? Muhaliflerin yeni bir parti kurması veya mevcut partilerden birisi bünyesinde “erken seçime” hazırlanması mı?
Ya Erdoğan ve AKP, Bahçeli'den gerekli desteği alıp, erken seçimi gündemden çıkartır, sadece HDP'lilerden boşalacak yerler için ara seçime giderse? Seçime kadar da kim öle kim kala, değil mi?
Diyeceğim, 1 Kasım'dan sonra “Demiri tavında dövmeyip”, “Aman Genel Merkezin eline koz vermeyelim” diye gayet hukuki ve temkinli davranan muhalifler epey geç kaldığından, MHP'deki tartışmalar daha çok su kaldıracağa benziyor.
Kaynak: