İNTERNET YASASINDA FLAŞ GELİŞME
TİB Başkanı'na, yani bir memura. Orada, Başbakan'ın veya ilgili Bakan'ın tayin ettiği, onların emrinden çıkmayacak bir memur.
İnternet haber sitelerini Basın Kanunu kapsamına alınmasıyla ilgili yasa tasarısı alt komisyonda kabul edildi.
29 Nisan Salı günü internet haber sitelerinin Basın Kanunu kapsamına alınmasıyla ilgili yasa tasarısı Adalet Komisyonu'nda görüşülmüş ve alt komisyona sevk edlmişti.
Alt komisyonda görüşülen tasarının bazı maddelerinde değişikliğe gidildi ve çok eleştiri alan 7'inci maddesi ise kaldırıldı. Tasarı yeni haliyle alt komisyondan geçti, önümüzdeki hafta komisyonda yeniden görüşülecek.
Komisyona dışarıdan destek veren Oktay Ekşi, yasa tasarısını değerlendirdi. İnterhaber.com'dan Nesrin Yılmaz'ın haberine göre Ekşi, tasarının kabul edilen haliyle de eksikleri olduğunu ama Adalet Komisyonu'nda yeniden bu eksikleri görüşeceklerini belirtti.
Ekşi şunları söyledi:
BİR UCU HAVUÇ DİĞER UCU SOPA
Getirilen yasa tasarısı bir yanda havuç öbür tarafta sopa. İkisini bir arada içinde barındıran bir yasa tasarısı.
Şahsen yıllardan beri gazetecilerin sosyal güvence içinde görevlerini yapmalarının doğru olduğunu düşünen ve savunan biriyim ama bunu malesef kendi dünyamızda da insanlara sahiplendirmek kolay değil, işverenler zaten istemiyorlar, çalışan arkadaşlarımız memleketi kurtarmaktan kendilerini kurtarmaya vakit bulamıyorlar, sendikalar şovla meşguller böylece de sosyal haklar çok sahipsiz kalıyor.
O nedenle buradaki bu tasarının getirdiği birinci madde aslında sözümün başında ifade ettiğim havucu ortaya koyuyor, çünkü Türkiye'de yayınlanmakta olan internet haber siteleri çalışanları ama gazetecilik çalışanları, onları 212 sayılı yasaya tabii hale getirmeye amaçlıyor.
212 sayılı basın yazılı basın esasına göre düzenlendiği için ve o tarihte de radyo zaten devletin elinde, televizyon zaten Türkiye'de yok. Konuşulan tek şey, gazete, dergi ve ajans çalışanı gazeteciler. O yüzden yasa onlara dönük olarak çıkmıştı. Bu yasayı şimdi internet haberciliği dalındaki arkadaşlarımız da teşmil edelim, onlara da bu 212'nin sağladığı sosyal güvencelerden yararlandıralım diyorlar.
GEÇ KALINMIŞ BİR YASA
Bu iyi, gerekli ve hatta geç kalmış bir yasa. Ama bu vesileyle acaba internet haberciliğini nasıl el atına alır da gerektiğinde pataklarız, diğer maddeler bunu içeriyor. Bunlardan biri 5'inci, biri 7'inci madde.
5'inci maddede ipin ucunu 5651 sayılı yasanın mekanizmasına havale ediyor. TİB Başkanı'na, yani bir memura. Orada, Başbakan'ın veya ilgili Bakan'ın tayin ettiği, onların emrinden çıkmayacak bir memur.
İNTERNET HABERCİLERİ TİB BAŞKANI'NIN UŞAĞI OLACAK
Güvencesi olan biri değil, onlar istediği anda kapı dışına konabilecek nitelikte bir memur. O ne yapacak, 5651 sayılı yasa zaten Şubat ayının başında yeniden düzenlendi, eski kötü olan yasa daha kötü hale getirildi, ve tamamen TİB Başkanı sıfatlı hegamonyası altına kondu her şey. İsterse kapatabilir, isterse erişim sağlayıcı birliği diye bir yere meseleyi havale eder, ipi onlar çekebilirler.
Bu bağlantı 5651sayılı yasayla gazeteciliği aynı kefeye koyup bir araya getirince artık yargı margı onlar palavra oluyor. Yargı işini yaparsa yapar, yapmazsa zaten ona ihtiyacı yok yönetenlerin. Oradaki memur emredince her şeyi halledebilecekler. 5'inci madde, yani yürürlükteki basın yasasına eklenen fıkra TİB Başkanı sıfatlı adam, "sizin internet sitenizin başındaki yetkilinizden neyi, hangi bilgiyi isterse onu hemen onun istediği gibi vermeye mecbur". Bunu emrediyor. Böyle bir şey, basın dünyasında, yazılı basında da başka bir yerde de yok. Ama İnternet habercisiysen TİB Başkanı sıfatlı zatın tamamen uşağı haline gelmiş olacaksın.
ÖNERGEYLE MADDE DEĞİŞTİRİLDİ
Buna itiraz ettik, ben bunun maddeden çıkarılmasını talep ettim, kabul etmediler. Bir önergeyle bu maddeyi değiştirdiler fakat önerge biraz muğlak ifadeliydi. Bu sakıncanın giderildiği düşüncesinde değilim.
DİRENCİ GÖRÜNCE 7'İNCİ MADDEYİ KALDIRDILAR
İkincisi ise 7'inci madde. Bu madde daha da vahimdi. TİB Başkanı sıfatlı memur yetmiyor bir de basın yayın genel müdürünü sizin başınıza musallat edelim ki, hiç sesiniz çıkmasın, çıkamasın anlamına geliyor.
Ekip Başkanı eğer bir yayında sakıncalı bir durum görürse kendi kafasına göre, o zaman bu meseleyi yargıya intikal ettirirse, savcı suç oluştuğunu düşünerek bir iddianame hazırladıysa ve sonunda hakim de bunu kabul ettiyse, yani yargılama aşaması başladıysa o zaman artık bu işi bulaşmış olan internet sitesindeki kişinin basın kartını da almak, internet sitesine resmi ilan, resmi reklam verilmesini engellemek gibi bir yaptırım koymuşlar.
Buna da itirazımız vardı. Neyse ki bu maddede direnci görünce bu maddeyi kaldırdılar. 7'inci maddenin yaptırımlarla ilgili kısmını 6'ıncı maddeye aldılar. Yargıya gitti yargı karar verdi, kesinleşti, o zaman basın kartını elinden alma ve resmi ilanı kesme hakkı oluyor, bu madde bu şekilde geçti ama onun mücadelesini yukarıda vereceğiz.
HİÇ OLMAZSA HUKUKA DAHA UYGUN
Bu hiç olmazsa biraz daha hukuka uygun ama anlamlı değil. Bir gazeteci basın kartını gazetecilik yaptığı için taşır. Sizi kızdırırsa taşımaz diye bir şey yok. Onu öyle görmeyip de başka bir nedenle cezalandırıp basın kartını alma çarpık bir mantık.
Diğer maddelerde tanımlamayla ilgili bir iki eksik vardı. Talebim doğrultusunda değiştirdiler, yönetmeliklerle ilgili teknik birkaç eksik vardı, bu işlerin uygulamaya geçirilmesi için yönetmelik hazırlanması gerekiyordu, süresi belli değildi, önerim üzerine 6 aylık bir süreyi kabul ettiler.
Kaynak: