İnsan Malzememiz Bozuldu

İktidar gücü konuşuyor. Yine gür çıkıyor o ses. “İçinde bulunduğumuz ders yılından itibaren, seçmeli de olsa, okullarımıza Kur’an-ı Kerim dersini koyduk. Çünkü sizler de herhalde farkındaysanız, insan malzememiz bozuldu. Annesini babasını öldürebilen evlatlar, hepimizin vicdanını kanatmıyor mu?” Yerden göğe kadar haklı o gür ses.

     İnsan Malzememiz Bozuldu

        İktidar gücü konuşuyor.
       Yine gür çıkıyor o ses.
    “İçinde bulunduğumuz ders yılından itibaren, seçmeli de olsa, okullarımıza Kur’an-ı Kerim dersini koyduk. Çünkü sizler de herhalde farkındaysanız, insan malzememiz bozuldu. Annesini babasını öldürebilen evlatlar, hepimizin vicdanını kanatmıyor mu?”
   Yerden göğe kadar haklı o gür ses.

 Dün semt pazarındaydım. Bir tezgâhtan domates alıyordum ki, orta yaşlarda bir kadın, birden boynuma sarılıverdi hasretle. Sima tanıdık ama çıkaramıyorum. Derken, yıllar önce beraber çalıştığımız konfeksiyon atölyesinden arkadaş olduğumuzu yine o hatırlattı. Biraz da sitemle sordu “Nasıl hatırlamazsın” diye.
“Değişmişsin” dedim. “Bürümcek takmışsın kafana. Sen böyle değildin ki.”
Gözlerinde, yenilmişliğin derinliği vardı. Kırılmış gibi baktıktan hemen sonra,  kahkaha attı. “Sorma” der gibiydi.  
Kapı komşusuymuş. O girdi lafa aceleyle.   Konuşurken, küstah gülümsemeler vardı dudak kıvrımlarında. Hatta kanlı zafer kazanmış bir ordunun üstünlüğü. Hüküm koyucuydu.
 
 “Benim komşum bana uyacak. Uymak zorunda.” Dedi.
   Kalakaldı arkadaşım acı gülümsemeyle.       
  Yenilmişliğin derin ifadeleri vardı gözlerinde.

  İktidar gücü konuşuyor.
İktidar gücü konuştukça artıyor toplumsal baskılar.

Mahalle baskısı.
Komşu baskısı.
Kadın kimliği üzerinden din adına baskılar arttıkça, artıyor cinayetler.
Suskunluklar artıyor.
O basmakalıp klişe sözlerle kopyalanıyor toplum.
Sorgulamalar azalıyor.
İnançlar kısırlaşıyor.

 “İnsan malzememiz bozuldu.”

Yerden göğe kadar haklı o ses.
Sadece ana baba değil, son on yılda katlanarak arttı namus cinayetleri de.
 Niçin arttı?
 Söylemiyor.
 Ahlakın, namusun, edebin, bir bez parçasında olduğu, bunun da en kutsal ibadetlerden biri sayıldığı algısını kim yarattı bu toplumda?
Niçin insanca konuşmuyor?

Camiler: Haremlik Selamlık.
Kur’an Kursları: Haremlik Selamlık.
Tekkeler: Haremlik Selamlık.
Haremlik Selamlık pohpohlanıyor habire.
Dudak kıvrımlarına küstah gülümsemeler oturmuş gür seslerle götürülüyor orta çağa toplum. Hem de göz göre göre.
Devlet okulları da alıyor nasibini, o İktidar gücünün gür sesinden.
 Dörtlü artılar kanunuyla, Haremlik Selamlık, Devlet Okulları’na giriyor artık.
 Haremlik Selamlık pohpohlandıkça artacak cinayetler.
 O İktidar, asıl gerçeği niçin söylemiyor?
 Hayvan ve insan arasındaki farkındalığı niçin anlatmıyor?
 Sahi, nasıl yaşamamız gerektiğini, asıl kim emrediyor?

Küresel güç bunu mu istiyor?
Oysa savaşların, ölümlerin, açlığın da önce kapanarak Allah’a yalvarmakla son bulacağına inanan, elleri göğe açılan milyon, hatta milyar çocuk ellere de hep bombalar yağıyor, kurşunlar. Ya da açlıktan ölüyor o dünya ülke çocukları da.
 Sahi siz kime neye inanıyorsunuz?
Gerçi, ben de çözmüş değilim nice sırrı. Araştıracağım. Ama haftaya, daha bir donanımlı yazıyla çıkma arzusundayım karşınıza. 

Önceki ve Sonraki Yazılar