İLBER HOCA'DAN YENİ ŞAFAK'A BİR KAPAK DAHA

İLBER HOCA'DAN YENİ ŞAFAK'A BİR KAPAK DAHA

İktidar sever basının canla başla gündem değiştirerek AKP ve Erdoğan'ın siyasi sonunun geldiğini unutturmaya çabalaması, belgeler icat ederek bir "Kabataş" benzeri mizansen daha ortaya atması İlber Ortaylı duvarına çarpmıştı.

 

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, İsmet İnönü’nün Atatürk’ü zehirlettiğini ileri süren, iddiasını doğrulatmak için kendisini arayan Yeni Şafak’ı aradığına pişman etmesinin ardından çarpıcı bir ayrıntıyı gündeme getirdi. Ortaylı, iktidar yanlısı gazetenin zehirlenme iddiasına dayanak gösterdiği belgenin araştırılmasını istedi.Gazetecileronline sitesinin Milliyet Gazetesine dayandırdığı haberin ayrıntıları oldukça ilginç. İşte o haber

2. KUMPAS İLBER ORTAYLI'YA ÇARPTI

Yeni Şafak, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın “Fuat Avni” hesabıyla yazışarak cemaatle haberleştiği, Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast düzenleneceği iddialarına dayanak olarak gösterilen belgelerin uydurma olduğunun, CHP’ye havuz medyası üzerinden kumpas kurulduğunun ortaya çıkmasının ardından geçen pazartesi günü Atatürk’ün İnönü tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü ileri sürmüştü. Bu da CHP’yi yıpratmaya dönük komplo kuşkusunu gündeme getirirken Prof. Dr. Ortaylı iddiaya sert tepki göstermişti.

O TARİHTE KULLANILMAYAN SÖZCÜK BULDU

İlber Ortaylı’nın Milliyet’te bugün yayınlanan yazısı ise Yeni Şafak’ın Atatürk’ün zehirlendiğine kanıt olarak gösterdiği belgenin, havuz medyasının belgeleri gibi uydurma olabileceğini gösteriyor. Ortaylı, belgede o tarihte kullanılmayan bir sözcüğün bulunduğunu, kelime ve üslup hataları olduğunu duyurdu.



Atatürk ile İnönü arasında zaman zaman gerilim olduğunun bilindiğini, gerilimin ana nedeninin, bazı çevrelerin çokça tekrarlığı gibi Gazi’nin özel sektörcülüğünün, İnönü’nün devletçiliğinin olmadığını vurgulayan Ortaylı’nın çarpıcı yazısı şöyle:

İŞTE İBRETLİK YAZI

Bizim memlekette tarihyazımı ve bilhassa doğru tarih bilgisine erişim, en çok belgelerin değerlendirilmesi ve kullanılmasından dolayı gelişemiyor. Bu alanda birbirine zıt iki eğilim var ve bu iki eğilim tarihyazımını güçleştiriyor.

Birinci eğilim, belge fetişizmidir. Çoğu zaman bir belge bulduğunu yahut kullandığını iddia eden kişi bir vekâyînâmede veya bir hatırattaki bir pasajı esasla ilgisi olmadan kullanıyor. Siyaku sibak ilişkisi dediğimiz bu kullanımda paragrafın yahut deyimin alıntı yapıldığı metinle ilişkisi dikkate alınmaz. Bunu mukaddes metinler için bile yaparlar ve üniversal bir sapkınlıktır. Bu nedenle ön planda kutsal metinlerin çok istismar edildiği geç Orta Çağ dönemi ve Rönesans Avrupa’sında bu tip kaçıklarla çok mücadele edilmiştir.

ÜSLUP VE KELİME HATALARI HEMEN GÖZE ÇARPIYOR

İslam dünyasında bu tip eğilimler daha çok Kuran’dan müstakil olarak bir ayetin kullanılması, daraltılıp başka biçimde yorumlanması veya sahih olduğu konusunda şüpheler olan bazı hadislerin zikredilmesiyle yapılır. (Hiç şüphesiz ki hepsi de diğer bilginler tarafından gereken biçimde eleştirilmiş, çok azı etkin, hatta maalesef yanıltıcı yönlendirmelerde bulunmuştur.) Bizde son 40-50 yılda daha kötü eğilimler ortaya çıktı. Yakın tarih alanında çarpıcı (!) yorumlar yapmak isteyenler sahte bilgi üretmeye başladılar.

Bu belgelerin çoğunda ilk anda göze çarpan üslup ve kelime hataları vardır. İsmet Paşa’yla ilgili yayımlanan son belgede ise TBMM antetinin altında “Özel” yazıyor. O devirde “Hususi”denirdi. Daha başka hatalara değinmeyi lüzumsuz görüyorum. Şükrü Kaya ile İsmet Paşa’yı işbirliği yapar diye düşünmek Kruşçev ile Kennedy’yi General de Gaulle’e karşı birleştirmekten daha da gülünçtür. Hal böyleyken ısrarla ve gülünç sorularla insanı rahatsız ediyorlar. Bu tip belge üretimi artmıştır. (Acaba TBMM Başkanlığı böyle bir antetli kağıt ve belge için ne diyor?) Savcılığın soruşturması gerekir. Yakın tarihin mekteplerde okutulmasını öne sürenlere durumu gözden geçirmelerini öneririm. Bu veya daha başka anlayıştaki ama ciddiyet düzeylerini bir türlü yükseltemediğimiz okullar, çocuklara hangi yakın tarihi öğretecek?


Yeni Şafak'ın belgesi

İsmet Paşa (İnönü), Atatürk’le birlikte uzun süre Genelkurmay başkanlığı, başvekillik yaptı. Tercih edilen bir hükümet başkanıydı. Aralarında zaman zaman gerilim olduğu biliniyor. Gerilimin ana nedeni bizde bazı çevrelerin çokça tekrarladığı gibi Gazi’nin özel sektörcülüğü ve İsmet Paşa’nın devletçiliği değildi. Daha ciddi sebepler olduğu biliniyor. Mesela 1935 Trakya olayları iki devlet adamını ve dava arkadaşını epey karşı karşıya getirmişti. Fakat esasta İsmet Paşa’nın kanuna bağlılığı, bürokratik örgütlenmeyi ciddiyetle ele alışı, yeni cumhuriyetin hangi yolda ilerlemesi gerektiği konusundaki ikazlarını Atatürk kaçınılmaz bir şekilde kabul etmiştir.

CELAL BAYAR, İSMET PAŞA’YA HEP SAYGILI DAVRANDI

İkisinin çekişmesi 1937 eylülünde doruk noktasına ulaştı. TBMM üzerindeki denetim konseyi fikri Atatürk ve İsmet Paşa’nın çekişme nedenidir. İsmet Paşa bu tarihte başbakanlıktan alındı ama yerine tayin edilen devlet ve fırka (parti) fikrine sahip Celal Bayar, onun kabinesini olduğu gibi Atatürk’ün önüne koydu. Sadece Refik Saydam affını istedi, bütün değişiklik de bundan ibaretti. Celal Bayar, İsmet Paşa’ya uzaktan veya yakından saygılı davrandı. Hiçbir karşı tavır almadan o reisicumhur seçilince de istifasını verdi.

Son zamanlarda Türk basınının belirgin bir kanadında İstiklal Savaşı’nın komutanları ve sonraki hükümet ve devlet adamları arasında bir nevi satranç turnuvası tertipleniyor. Bu gülünç tavır birtakım uydurulmuş belge ve dedikodularla da temellendirilmek isteniyor. Ciddi tarihçiliğin yayılmadığı ve alışkanlık kesbedilmeyen Türkiye’de, toplumumuzda bunun sakıncalı bir gelişme olduğu açıktır.

Kaynak:Haber Kaynağı