HEPİMİZ ENGELLİYİZ

Ülkemin her sokağına, her okuluna, hastanesine, her kurumuna hepimiz için özel gereçler gerekiyor. Tekerlekli sandalye, engelli asansörü, kaldırımlara sarı yollar ve rampalar değil gereksinimlerimiz. Doğruyu görebilmemiz ve okuduğumuzu anlamamız için özel gözlükler, içimizden geçenleri özgürce ifade edebilmemiz için geliştirilmiş mikrofonlar, kimseden çekinmeden koşabilmemiz için daha büyük bir ağız ve dil, konuşanların anlaşılması için biyonik kulaklar, ya da bunlara alternatif olarak koca bir vicdan.

Ülkenin içinde bulunduğu durumun en büyük sebeplerinden biri de özürlü oluşumuz. En büyük özrümüz de maalesef ki aklımız. Bizler kendi başına düşünemeyen, kaynak olduğu halde kendi başına okuyamayan, okusak ta okuduğumuzu birinin bize anlatmasına mutlak ihtiyaç duyduğumuz acınacak bir haldeyiz. Aciziz biz. Aciz olduğumuz için de baskı altındayız ve baskı sonucu itaat etme eğilimine yönlendirildik. İtaat ettikçe de kaybediyoruz.

Sistem değişikliğine hazırlandığımız günlerde, halkın iradesi olan TBMM etkisizleştiriliyor diyoruz. Yanılıyoruz, Parti başkanlarımızın iradesi azaltılan, bizim değil.  Seçtiğimizi sandığımız vekillerimiz aslında parti başkanları tarafından önümüze koyulan listeden yaptığımız tercih. Milletvekilleri değil parti başkanlarının vekilleri. Çıkıp feveran ediyoruz milletin iradesi diye de o mecliste oturan 550 kişi bizim değil parti başkanlarının tabiri caizse sadık adamları. Daha da ileri gideceğim, parti başkanlarının koltuklarını sağlamlaştırmaları için ileride baş kaldırmayacak, isyan etmeyecek ve sadakatlarının mükafatını mevki olarak bekleyen vekiller.

Sorunun temeli aslında çocukluğumuzda. Evet, ailemizden başlayarak anneye babaya biat, sonra öğretmene okul müdürüne biat, dekana rektöre, iş hayatına başlayınca müdüre. Yetkileri elinde bulunduran herkesin makam koltuklarını kendi adamlarına dağıtığı ülkemde, onlara biat etmek kaçınılmaz oluyor. Çoğumuzun siyasi fikirleri aslında ebeveynlerinin düşünceleri. Okumadan araştırmadan kulaktan dolma bilgilerle büyüyoruz ve kendi görüşlerimiz olmadığı için hep başımızdakiler yönlendiriyor bizleri. Biz de hep biat etmek zorunda kalıyoruz.

Dindarız muhafazakarız deriz, hurafelerden başımızı kaldıramayız, yanmayan kefene dünya kadar para verip din tüccarlarını zengin ederiz. İçimizde cennetten tapu alan bile var. Kula kul oluruz el etek öper emir alırız. Dinimizin Kutsal kitabını dayak yemeden öğrenenlerin sayısı çok azdır. Bir kişi Allah dedi mi her şeyi unutur arkasından gideriz. Onu lider yaparız kendimize. Kıldığı namazla, tuttuğu oruçla, okuduğu Kuran’la gurur duyarız da gerisini önemsemeyiz. Namaz kılmak dinin kuralı da hırsızlık, dolandırıcılık değilmiş gibi Allah deriz gerisini boş veririz. Oğlan çocuklarına tecavüz edilir, sesimizi çıkarmayız çünkü Allah derler. Hırsızlık yaparlar sesimizi çıkarmayız çünkü Allah derler. Onlar saraylarda, köşklerde, villalarda yaşayıp bize şükretmeyi, tutumlu olmayı öğretirler, biz bayat ekmekle çorbamızı yudumlarken Allah onlardan razı olsun deriz. Onlar istedikleri insana iyi derler, istemediklerini kötülerler. Bizim aklımız olmadığı için tartamayız da onlardan iyi mi bileceğiz, bizim bilmediğimiz şeyler var deriz. Önümüzü ilikler, boynumuzu büker, bazen de arkamızı dönmeden hazretlere geri geri çıkarız huzurdan. Kuluz biz Allaha değil kula kuluz biz.

Okumadık, yada okuduğumuz kitapları büyüklerimiz seçti. Araştırmamıza bile izin vermediler, onların istedikleri kadarını öğrendik, çünkü onlar sadece kendilerinin doğru olduğunu düşünüyorlardı.

Çünkü onlar da okumamıştı!

Önceki ve Sonraki Yazılar