DR. Timur Yılmaz
Güzelliğin bilimi : nöro-estetik
https://twitter.com/drtimuryilmaz
“Estetik” güzel ve çirkin penceresinden bakar. Bilim ise doğru, yanlış. Özete kaçmak gerekirse ikisi de birbirinden pek hoşlanmaz . Doğal olan bu. Ortak bir yönleri , kesiştikleri bir yer varsa; şüphesiz "insan beyni". Bundandır ki sinir biliminin estetik ile uğraşan dalı “nöro-estetik”(neuroaesthetic) , sanatın bir bilimi var mı dır? Neden bazı şeyleri güzel buluruz? Evrensel bir kanunu var mıdır? Güzeli seçen bilinç mi bilinç dışı mıdır? Gibi soruların cevabını da içinde tutabilir. Kararlarımız , duygularımız, anılarımız , kişiliklerimiz , bilincimiz, davranışlarımız gibi “güzellik algımız "da mercek altında.
Sanatın beyin ile ilişkisine ilk dikkati çeken ikisinin paralel tarihçesi. Arkeolojik kazılar atalarımızın beyin hacmi ve uğraştıkları sanat seviyesi arasında bir bağlantı buldular. Çene küçülüp, beyin hacmi arttıkça insanlar önce eşya yapma, sonra onda simetriyi arama, sonra sembolizim ile ona anlam yükleme ve en son estetik arayış şeklinde “sanat” yolculuğuna çıkmışlar. Yani insan beyninin hacmi ile sanat algısı arasında bir orantı var.
Antropolojistler ise güzellik algımızın bambaşka bir biyolojik yanını araştırıyorlar. Güzellik algısını doğal seleksiyon da hem seçen hem de seçilen için bir avantaj olarak görüyorlar . Güzellik bu sayede sağlık, doğurganlık, güç, zeka gibi başka önemli konuların bir göstergesi. Erkek tavus kuşunun kuyruğu, erkek aslanın yelesi ve insanlardaki sakal ikincil cinsel karakterlere iyi birer örnek. Neden ikincil? çünkü bu özelliklerin doğrudan cinsellik ve veya doğurganlık üzerine etkileri yok. Eş seçimi üzerinden etkili.
Kocaman güzel rengarenk bir kuyruğa sahip tavus kuşu dişisine “bak ben sağlıklıyım, genlerim iyi ve iyi besleniyorum yoksa bu kuyruğu bu kadar güzel ve büyük yapamazdım” diye mesaj gönderiyor. Yada yelesi kararmaya başlamış bir erkek aslan dişilerine “tecrübe , dayanıklılık” gibi , yavruları için gerekli özellik önermektedir. İnsanlarda da buna benzer güzellik algısı ve stratejileri mevcut .
Yapılan çalışmalar insanların baktıkları yüzün güzel olup olmamasına karar verirken farkında olmadan(bilinç dışı) dikkat edilen özellikler bulmuş. Birincisisimetri. Simetrik yüz hatlarına sahip insanlar bu testlerden daha yüksek puan alıyorlar. Bunu sosyal ve evrimsel olarak açıklamak gerekirse sebebi çok basit. Simetrik bir yüz daha sağlıklıdır ve özellikle cildi tutan yada ciltte belirti gösterebilen yüzlerce hastalığın kendisinde olmadığının kanıtıdır. Tersi de geçerli; dikkat ederseniz kötü karakterler yüzlerinde yara ile temsil edilirler. Rusların ünlü atasözü “çirkin kadın yoktur az votka vardır” birçok yeni çalışma ile mercek altına alındı. Gerçektende alkolü olduğumuz zaman asimetriyi daha az fark ediyoruz.
İkincisi ortalama gen havuzundan farklı olma, yani melez olduğunuzun göstergesi. Türk erkeklerin sarısın mavi göz seviyor olamaları, vietnam savaşından sonra dünyada ilk defa sayıları binleri bulabilen zenci-çekik göz kırmalarının yüzleri bunlara birer örnek. Burada melez DNA neden önemli onu kısaca anlatmak istiyorum. Bütün bu eşeyli üreme serüvenine milyonlarca yıl önce başladık ve temelinde şu prensip için ortadan ikiye bölünmekten vazgeçmiştik: “bakteriler ve tek hücreli canlılar eşeysiz ortadan ikiye ayrılarak ürüyorlardı ve bu çok kolay bir yöntemdi. Yeni oluşan iki hücre bir önceki ile tıpa tıp aynıydı . Bu ilk başta sorun gibi gözükmeyebilir ancak evrimsel olarak bakıldığında DNA sarmalının hep aynı şekilde hiç değiştirilmeden devam ediyor olması o türü, dış etkenlere uyum sağlama ve hayatta kalma açısından çok zayıf bırakıyordu. Eşeyli üreme bundan dolayı bir avantaj sağladı . Yani insanlar melez ırkları daha güzel bulurken aslında ileride doğacak çocukları için daha geniş bir gen havuzu buldukları için o kişiyi güzel buluyorlar..
Üçüncü özellik ise yüzlerimizdeki hormon etkileri. Erkekler kadınlarda doğurganlık ve genç yaş ile ilgili olan yüz hatlarını beğeniyorlar. İri gözler, dolgun dudaklar, küçük bir çene ve yüksek elmacık kemikleri. Kadınlar ise erkeklerde testosteron etkisi olan sert hatlı çene, yüksek kaşlar ve sağlıklı dişlere önem veriyorlar. Burada yine dikkat ederseniz güzellik algımız aslında sağlık, doğurganlık gibi birçok güzellik dışı etki söz konusu.
Güzellik puanı yüksek olan yüzlerin ortak yönleri bunlar. Fark ettiyseniz kozmetik sanayisi asimetriyi düzeltmek ve göz büyüklüğünü daha iri göstermek için makyaj teknikleri geliştirmiş. Maxfactor ismindeki ünlü markanın kurucusu bu işe kadınların kafalarına geçirdiği hassas bir yüz simetri ölçüm cihazı kullanarak başlamış.
Şimdi hangi yüzlere daha çok güzellik puanı verdiğimizi ve bunun altında yatan biyolojik , sosyo-evrimsel sebepleri öğrendik. Peki güzel bir yüze bakarken beynimizde hangi alanlarda bir uyarılma söz konusu. Yapılan çalışmalar görme merkezinden “anterior insular korteks” ve “orbitofrontal korteks” e görme alanından uyarımların iletildiğini gösteriyor. Bu bölgelerde hemen haz ve ödül merkezlerine iletide bulunuyor. Bu bölgelerdeki uyarılma şekillerine bakarak bilim insanları siz bir resme bakarken onu güzel bulup bulmadığınızı anlayabiliyorlar. Daha da ilginci siz bir resme güzel mi? değil mi? şeklinde bakmıyorken bile beyninizin güzellik açısından sürekli olarak karşıdaki yüze baktığı ve puan verdiği görüldü. Buda neden toplumsal araştırmalarda güzel insanların aslında estetik ile ilintili olmayan konular da bile avantajlı olduklarını anlamlandırıyor. Güzel insanların daha zeki ve dürüst olduğu düşünülüyor bu çalışmalarda ve yine güzel insanların maaş ortalamaları daha yüksek. Daha az ceza aldıkları da gösterilmiş.
Bunun sebebi beynimizin güzellik ile ilgili merkezlerin memeli beyinde yerleşmiş olması ve “benlik” kavramının yerleştiği yerlere göre çok daha eski ve güçlü olmasıdırı. Hayvanlar , dil-yazı-hukuk-devlet-din-ırk gibi kuramlar bizler tarafından yaratılmadan çok daha önce bu gezegende yaşıyorlardı ve bizde bu uzun yolculuğun şimdilik son basamağı olduk. Verimli bir üreme ile ancak hayatta kalabildik. Canlılar bunu; erkek ve kadın da biraz farklılıkla beraber benzer bir “güzel eş seçimi” stratejisi geliştirerek ancak yapabildiler.
Güzellik anlayışımız aristrokatik bir üst benliğin değil, mağra çağından kalma atalarımızın güdüleri tarafından şekillendirilmekte. İstediğiniz kadar güzellik algısını yönlendirmeye çalışın , biyolojik güzellik algımız ile uyuşmuyorsa etkin olamayacaktır. Podyumlarda bir dönem güzellik ikonu olan aşırı zayıf mankenler doğurgan-sağlıklı ilkesine uymadığından ancak birkaç yıl moda olabilmişlerdir. Halbuki binlerce yıllık yazılı tarihimizin birçok döneminde asırlar boyu etki bırakmış ve günümüzde halen etkisi devam eden birçok görsel eserde östrojen-progesteron hormon profiline uygun kilolu kadın karakterler mevcuttur. Leonardo’nun Venüsü buna muazzam bir örnektir.
Peki sinir bilimi ve nöro-estetik ile yakın zamanda neler değişebilir? İnsanlar, devletler, şirketler güzel algısının manüpilasyonü ve yönetimi ile ilgilenecekler midir? Tabiki de evet… Sanal güzellik algısının gerçek olandan bu kadar daha önemli olduğu bir çağda kişiler cep telefonlarına satın aldıkları uygulamalar ile fotoğraflarını, ürünlerini, ilişkilerini, işlerini, fikirlerini; yani hayatlarını “istedikleri gibi” diğer insanlara servis edeceklerdir. Müşteri-Pazarlama ve halk-siyaset ikilileri bunu kendi çıkarı için kullanacaktır. Nöro-pazarlama ile güzellik, elde etme ve haz duyma ile ilgili birçok yöntem zaten kullanılmakta idi ancak bu sefer çok daha güzelmiş gibi hissedeceksiniz. Sanatçılar sinir bilimi kurumlarına başvuracaklar ve eserlerini yeni teknolojik imkanlar ile taçlandıracakarlardır.
İnsan , insan üstü bir varlığa doğru evrimleşirken bunu sadece bilim ve etik çerçeve de “daha doğru daha iyi” bir varlığa dönüşerek değil; daha güzel bir varlığa da dönüşecektir.
Ancak üçünüde başarabildiğimiz zaman fani insan dönemi nihayet bitecektir ve bitmelidirde. Dünya ve Uzay yeni insanın doğuşunu bizimle birlikte seyredecektir.
https://www.facebook.com/doktortimuryilmaz/?ref=bookmarks
https://www.instagram.com/dranimale/?hl=tr