FEYZİ İŞBAŞARAN'DAN FLAŞ AÇIKLAMA
Ne münasebet, Şefkat Çetin Bey ile tanışıklığım yok. Seni de tanımıyorum' dedim. Bu avukat denen kişi, "Peki, size iyi geceler" dedi, ayağa kalktı ve saldırması bir oldu."
Serpil KIRKESER
Sosyal paylaşım sitesi Twitter'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle 10 gün önce İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanarak Üsküdar Paşakapısı Cezaevi'ne konulan eski AK Parti Milletvekili Feyzi İşbaşaran, avukatı aracılığıyla basın mensuplarına yazılı bir açıklama gönderdi. 10 gündür tutuklu bulunan İşbaşaran, gözaltına alındığı gün yaşadıklarına mektubunda ayrıntılı olarak yer verdi.
İki sayfalık açıklamasında, 7 Aralık sabah 05:30-06:00 sıralarında İstanbul'da otelinin kapısının polisler tarafından çalındığını ve Beyoğlu Taksim Asayiş Amirliği'ne gittiklerini anlatan İşbaşaran, şunları söyledi:
ADNAN OKTAR ŞİKAYETİ
"Meğer konu, Adnan OKTAR (Adnan Hoca) denilen biri ve müridleri hakkında tweetler uydurup (copy paste) yayınlamış ve hakkımda savcılığa başvurmuşlar. Beni mahkemeye çağırmış, ben de gitmemişim. Anadolu Yakası Kartal Adliyesi'ne gittik, Savcı'ya ifade verdim. Savcıya, 'Bana bir tebligat gelmedi. Tebligatı kim ve ne zaman almış? Görebilir miyim?'dedim. Savcı tebligatı dosyada aradı, bulamadı. Savcılıkta ifadem bitti. Adliye'den çıktık, taksiye yöneldim. Polisler 'Biz de karşıya geçiyoruz, sizi bırakalım' dedi. Olur dedim. Yolda polislere bir telefon geldi, polis konuştu ve bana dönüp 'Tekrar Beyoğlu Taksim Asayiş Amirliği'ne gideceğiz, imzalamanız gereken bir belge varmış' dedi. Peki dedim. Beyoğlu Taksim Asayiş Büro Amirliği'ne öğle saat 11:30 gibi gittik. O saatte görevli Başkomiser, "Cumhurbaşkanlığı'ndan savcıyı aramışlar, savcı da bizi aradı, sizi gözaltına alıyoruz" dedi. Sabah sabah Cumhurbaşkanı ile ne işim var? Benim otelden alınma nedenim, Adnan Oktar. Başkomiser, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret etmişsin' dedi. Benim yazdığım tweetler ortada. 7 Aralık 2014 sabah 07:15'te yazmışım. Cumhurbaşkanı'na bir hakaret yok dedim."
"İYİ GECELER DEDİ, AYAĞA KALKTI VE SALDIRMASI BİR OLDU"
Feyzi İşbaşaran, "Beyoğlu Taksim Asayiş Amirliği 12:30'da telefonuma ve üstümdeki her şeye el koydu. Polis beni 24 saat avukatım ve ailemle görüştürmedi. Avukatım 8 Aralık Pazartesi günü kendiliğinden Çağlayan Adliyesi'ne geldi. Ayrıca önemle belirtilmesi gereken bir husus da, telefonumda el koyma kararı olmasına rağmen telefonum açık tutulmuş ve telefonuma gelen aramalara cevap verildiğini yakınlarımdan öğrenmiş bulunmaktayım. Gece saatlerinde beni arayan oğlumla polis memurunun görüşmüş olduğuna dair ilgili telekomünikasyon firmasının kayıtları da mevcuttur" dedi.
AVUKATINIZ GELDİ DEDİLER
İşbaşaran, şöyle devam etti:
"Gece saat 03:00 gibi polis geldi. 'Avukatınız geldi, görüşmek istiyor' dedi. Ben de avukatım geldi diye düşündüm. Polis beni bir odaya aldı, içeride sivil giyimli 30 yaşlarında biri oturuyordu. Polislerin hepsi sivil giyimli olduğu için, odada oturan kişiyi de polis sandım. Avukatım nerede diye sordum. Masada oturan sivil giyimli kişi, 'Biraz bekleyelim, polis fotokopi işini bitirsin, çağırırız' dedi. O arada polis odada fotokopi çekiyordu. 10 dakika sonra polisin fotokopi işi bitti. 'Avukat benim, bu da benim kimliğim, adım İsmail Aslan, beni MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin gönderdi' dedi. Ben de kendisine, “Şefkat Çetin ile tanışıklığım yok. Birbirimizi basından tanıyoruz. Gecenin bu saatinde neden bana avukat göndersin? Teşekkür ediyorum, benim avukatım var, yarın adliyeye gelir' dedim. Bu avukat denilen kişi önüme A4 kağıt koydu, “Şefkat Çetin Bey beni bu saatte gönderdi, kendisine teşekkür mektubu yazar mısınız?' dedi. Ben de kendisine, 'Ne münasebet, Şefkat Çetin Bey ile tanışıklığım yok. Seni de tanımıyorum' dedim. Bu avukat denen kişi, "Peki, size iyi geceler" dedi, ayağa kalktı ve saldırması bir oldu."
"DUDAĞIMA 7-8 DİKİŞ ATILDI"
"Bağırmam üzerine polisler içeri girdi, kelepçeleyip bir odaya kilitlediler. Beni de hastaneye götürdüler. Dudağıma 7-8 dikiş atıldı. Hastaneden sonra Beyoğlu Taksim Asayiş Büro Amirliği'ne geldim. Polis, nöbetçi savcıyı aradı, 'Bu saldırgan avukatı ne yapalım?' diye sordu. Nöbetçi savcı, 'Serbest bırakın, ifadesi için sonra çağırırım' dedi ve telefonu kapattı. Polis de bu saldırganı bıraktı. Bu olay sonrasında sayın Şefkat Çetin ile bu şahsın hiçbir alakası olmadığı ve adının kullanıldığı ortaya çıkmış olup, MHP kanallarınca da bu konuya ilişkin gerekli açılamalar yapılmıştır."
"ÇAĞLAYAN ADLİYESİ'NDE SALDIRIYA UĞRADIM"
İşbaşaran, "8 Aralık Pazartesi sabah 10:00 gibi Beyoğlu Taksim Asayiş Büro Amirliği'nden Çağlayan Adliyesi'ne gitmek için yola çıktık. Kapıda AKP Milletvekili Metin Külünk (Yolsuzluk yapma özgürlüğümüz de olmalı diyen vekil) öncülüğünde 150 kadar AKP'li bağırıyordu ve polis aracına saldırdılar. Güçlükle oradan ayrıldık. Bu defa da Çağlayan Adliyesi'nin kapısında saldırıya uğradım. Bu provokasyonların ardından nihayet savcıya çıktık" dedi.
"EMİR CUMHURBAŞKANI'NDAN GELMİŞTİ"
Savcının ifadesini aldıktan sonra hakkında garip bir karar verdiğini söyleyen İşbaşaran, "Savcı tutuklu yargılanmak üzere 5. Sulh Ceza Hakimi'ne sevk etti. 5. Sulh Ceza Mahkemesi'ne ifade verdim (yeni kurulan tek hakimli mahkemelerden biri, buna da özgürlük hakimi demişler). Avukatım hakimin önündeki ekranı görüyordu. Tutuklanma kararım çoktan verilmişti. Formalite gereği ifademe başvurulduğunu anladım, çünkü emir Cumhurbaşkanı'ndan gelmişti. 5. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi'nin hakkımdaki tutuklama kararı yalnız Türkiye'de değil, dünyada bir ilk oldu. Yani ortada hukuk diye bir şey yok" ifadesini kullandı.
"POLİSTEN BİR ORDU KURDUNUZ"
"12 yıllık hükümetin başındaydınız" diyen İşbaşaran, "Mutlak çoğunlukla TBMM'yi parmağınızda oynattınız. Yüzde 50'yi yüzde 1,75 ile geçerek Cumhurbaşkanı oldunuz. Cumhurbaşkanı seçim propagandanızı, nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağınızı tüm dünya gördü ve görüyor. Şimdi eski hükümetinize paralel bir hükümeti AK-SARAY'da kuruyorsunuz. Yargıyı ele geçirdiniz, Sulh Ceza adı altında 'tutuklama mekanizmaları' kurdunuz. Ordunun 'Başkomutanı', polisin 'amiri' ihaleleri paylaştınız. Müteahhitlerden toplanan paralarla 'havuz medyası' oluşturdunuz. İstihbarat, dinlemeler, ajanlar, provokasyonlar, ne ararsanız var. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de güvenlik yasası çıkarttınız. Polisten bir ordu kurdunuz. İnsanlara sokakta ateş etme yetkisi veriyorsunuz. ABD'nin sıkı dostu BOP Eşbaşkanı'ydınız, AB için ne çok uğraşmıştınız. AB'den müzakere tarihi alındığında, otobüsün üstünde halkı selamlayıp kutlamalar yaptınız. Ortadoğu, Arap ülkeleri ve komşu ülkelerin lideriydiniz. Bir bakın bakalım, kimse yanınızda kaldı mı? Yıllarca peşinden koştuğunuz AB'ye bugün karşı olduğunuzu açıklıyorsunuz. Dünya, Türkiye'deki rejime 'dikta', size 'diktatör' diyor. Bunun nedenini düşünmüş olmanız lazım" ifadelerini kullandı.
"BERKİN ELVAN'I TERÖRİST İLAN ETTİNİZ"
İşbaşaran açıklamasında, "Gezi'de masum, hak ve özgürlükler talebinde bulunan gençler ve kadınlara karşı meydan meydan mitingler düzenlediniz. '% 50'mi evlerinde zor tutuyorum' söyleminiz bir devlet adamı söylemi değildir. Gencecik çocuklar sokaklarda katledildi. 14 yaşında katledilen Berkin Elvan'ı terörist ilan ettiniz. Annesini Alevi diye meydanlarda yuhalattınız" dedi.
"KUL HAKKI YİYENİ..."
"Tam zafer kazandım derken, 600 yıllık Osmanlı ve 92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük soygun iddiası patladı" diyen İşbaşaran, şöyle devam etti:
"Bazı bakanlarınızın çocukları ve size yakın işadamları gözaltına alındı. Soygun iddiasına adı karışan bakanlarınızı görevden almak zorunda kaldınız. Oğlunuz Bilal Erdoğan ile ilgili de gözaltı kararı verilmişti. Netice itibariyle kendiniz, aileniz, bakanlarınız, partiniz bu soygun iddiasının tam göbeğindeydi. Binlerce polisi, savcıyı, hakimi görevden alarak kapatmaya çalıştınız. Kim size karşı çıkmışsa 'paralelci' yaptınız. Kürdü, Alevisi, solcusu, her kim size karşı çıkmışsa 'paralelci' adı altında sağa sola savurdunuz. Bu 'paralelci' işini o kadar sevdiniz ki, şimdi Başbakanı olduğunuz eski hükümetinize 'paralel' bir hükümeti AK-SARAY'ınızda kuruyorsunuz. Bugün 17 Aralık 2014 Mevlana Hazretlerinin vefatının yıldönümü. Yani Şeb-i Aruz. Mevlana 'Kim olursan ol gel' diyor ama, kul hakkını yiyeni ne Mevlana ne Hazreti Muhammed ne de Allah kabul eder."
"ÇOCUKLARIMA BIRAKACAĞIM EN BÜYÜK MİRAS ŞEREFTİR"
Feyzi İşbaşaran açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
"Ben 30 yıldır siyasetteyim. Başbakan, Cumhurbaşkanı (ÖZAL) Başdanışmanlığı, İstanbul ve Elazığ Milletvekilliği, yıllarca Anavatan Partisi MKYK üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. Bana hiçkimse hırsız demedi, diyemez de. Çocuklarıma bırakacağım en büyük miras şereftir. 34 yıl önce üniversite öğrencisiyken 12 Eylül darbesinin lideri Er Kenan Evren (rütbesi düşürüldü) beni Mamak Cezaevi'ne atmıştı. 34 yıl sonra Tayyip Erdoğan beni tutuklatıp Paşakapısı Cezaevi'ne attı. Bu açıklamayı da bu cezaevinden yazıyorum. Tayyip Erdoğan şimdi kendisini ve rejimini daha iyi düşünmeli. ABD'ye, AB'ye, Ortadoğu ve Arap ülkelerine kızıyorsunuz, çünkü tüm dünya Türkiye'deki gidişattan endişeli ve art arda açıklamalar yapıyorlar. Tayyip Erdoğan hem kendisini hem de Türkiye'yi yalnızlığa sürükledi. Buna da 'Değerli Yalnızlık' diyorlar. Üzülerek belirtmeliyim ki, bu bir liderin tükenişi ve bir ülkenin çöküşe doğru sürüklenmesinin başlangıcıdır. Her çözüm diye başladığı maalesef çözümsüzlük haline geldi. Allah Türkiye'nin yardımcısı olsun. Saygılarımla, Feyzi
İŞBAŞARAN Paşakapısı K. Cezaevi - İstanbul."
Kaynak: