Hocaefendi “Bir macerayla milleti felakete sürükleyenler Allah'a hesabını veremezler” diyerek uyarılarda bulundu. İnsanlara değil, kötü fiillere karşı tavır alınması gerektiğini vurguladı.
Gülen Hocaefendi:Milleti felakete sürükleyenler Allah’a hesabını veremezler. Fethullah Gülen' ait bu sözler Bugün gazetesinde bu başlıkla yayınlandı. Yazıda Gülen'in bir sohbeti ve Dünyanın büyük gazetelerine verdiği IŞİD'e ilişkin "kınama" ilanlarda yer aldı. Böylelikle "Fethullah Gülen Işid'e destek oldu" şeklinde medyada yer alan haberlere yanıt verilmiş oldu. İşte Bugün'ün bu günkü nüshasında yayınlanan o haber

 BU GÜN GAZETESİ HABERİ ŞÖYLE

Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘Millet meselelerinin maceraya tahammülü yoktur’ başlıklı sohbetinde önemli hususlara dikkat çekti. Hocaefendi’nin sohbetinden satırbaşları şöyle:
 
Osmanlı’da her milleten insan uzun bir dönem bir arada ve huzur içinde yaşadı. Devlet-i Âliyye 11 milyon safkan Türk, 200 milyonu aşkın insan var. Bunların içinde Hristiyanlığın, Musevîliğin, inanmayanların her çeşidi var. O insanlar yağdan kıl çeker gibi o problemleri çözdü, işin üstesinden geldi. Onlar da tehlikeye karşı göğüs gerdi, surlar oluşturdu, Devlet-i Âliyye’nin ayakta kalmasına yardımcı oldular. Demek ki oluyor bu mesele, olmaz değil. 
 
KÖTÜLÜĞÜ COŞTURUR
 
Meselenin üzerine siz de kötülükle giderseniz şayet, kötülüğü coşturmuş olursunuz. Aksine yumuşak dil, hal, tavır, üslupla meseleyi halledersiniz. Meseleyi sulh ile halletmek mümkünse kabaca davranışlara girmeyeceksiniz. Meseleyi kan dökmeden, kan döküp kini ve nefreti körüklemeden halletmekti maksat. Bu kendini değil, milletin geleceğini düşünme, maceraya adım atmama, insanların başına gaile salmama. Ciddi devlet adamlığı maceraperestlikten uzaklığı zaruri kılar. 
 
MİLLETİ FELÇ EDER
 
Bir macerayla milleti felakete sürükleyenler Allah’a hesabını veremezler. Mevcut muhafaza edilmezse, mefkud avlanamaz. Mevcutla elde edilecek şeyler elde edilir. Mevcudu bitirdiğiniz zaman, her şeyinizi bitirmiş olursunuz. Meselenin maceraya tahammülü yoktur. Büyük işlerde bazen küçük ihmaller çok büyük gailelere, falsolara sebebiyet verir. Bir falsoya sebebiyet vermesi, bir milletin kuvve-i maneviyesini kırma, onu felç etme demektir. 
 
O VEBAL İLE HAŞROLURLAR
 
Hiç kimsenin buna hakkı yoktur. Böyle bir şey yapanlar, bütün o milletin vebaliyle ahirette haşr u neşr olurlar. Böyle maceraperestlerin cennete girmeleri katiyen düşünülemez. Böyle bir macerayla milleti felakete sürükle-yenler, bir yönüyle bizim ikbal müla-hazalarımızı karartanlar, istikbal düşüncelerimiz üzerine zift sıkanlar, Allah huzurunda yüz bulamazlar, varacakları yer de gayyadır onla-rın, Müslüman görünseler bile.

'IŞİD İNSANLIK SUÇU İŞLİYOR'

Fethullah Gülen Hocaefendi, Avrupa'nın önde gelen gazetelerinde yayınlanan ilanla IŞİD terörünü kınadı. Dünyaca ünlü İngiliz Guardian gazetesinde yayınlanan ilanda, IŞİD örgütünün son kurbanları İngiliz Alan Henning, Herve Gourdel, James Foley, David Haines ve Steven Sotloff için başsağlığı diledi. ‘IŞİD zulmü en ağır şekilde lanetlenmeli’ başlıklı ilan, 2 Ekim'de Fransa'nın muteber gazetesi Le Monde'da, 22 Eylül'de Belçika’nın ‘De Morgen’ ve Hollanda’nın ‘de Volkskrant’ ve 'NRC Handelsblad' gazetelerinde de yayımlandı.

DEHŞET VERİCİ SUÇLAR
 
IŞİD'in insanlık suçu işlediğini belirten Gülen, “IŞİD üyeleri, şayet birtakım güçlerin piyonu olarak veya kendi şahsi çıkarları doğrultusunda hareket etmiyorlarsa, bağlı olduklarını iddia ettikleri İslam dininin ruhunu hiç kavrayamamış cahillerdir denilebilir. Her halükarda, yaptıkları terörizm olup bu eylemlere bulaşanlar adalete teslim edilerek işledikleri dehşet verici suçların hesabını vermelidirler” ifadelerini kullandı. 
Gülen'in İŞİD'i kınayan ilanı 17 Eylül'de ABD'nin önde gelen 5 gazetesi New York Times, Washington Post, Chicago Tribune, Wall Street Journal ve Los Angeles Times gazetelerinde yayımlanmıştı.

AYRIŞTIRMALARA KATLANIYORUZ

Şu an­da­ki o me­sâ­vi­ye, o ya­kı­şık­sız­ca, den­siz­ce sal­dı­rı­la­ra kar­şı da, yi­ne mil­le­ti­mi­zin vah­de­ti, bir­li­ği, bü­tün­lü­ğü adı­na, ay­rış­tır­ma­la­ra kar­şı kat­la­nı­yo­ruz. Küf­ret­se­ler, söv­se­ler, ha­ka­ret­ler­le kir­let­me­ye ça­lış­sa­lar, zift saç­sa­lar, her gün el­li tür­lü ya­lan­la üze­ri­mi­ze gel­se­ler de milletin birliği ve bü­tün­lü­ğü adı­na ge­rek­li olan şey ne ise onu ya­par, o den­siz­ce şey­le­re mu­ka­be­le­de bu­lun­ma­yız. “Her­kes ka­rak­te­ri­nin ge­re­ği­ni sergiler” der, “Has­bu­nal­la­hu ve ni’­mel ve­kîl” ile so­luk­la­nı­rız, “ni­’me­’l-mev­lâ ve ni­’me­’n-na­sîr” di­ye­rek o so­luk­lan­ma­yı taç­lan­dı­rı­rız; “Has­bi­yal­la­hu lâ ilâ­he il­lâ hû aley­hi te­vek­kel­tu ve hu­ve rab­bu­’l-ar­şi­’l-azîm” di­ye­rek Al­la­h’­a sı­ğı­nır, işi­mi­zi O’­na ha­va­le ede­riz.

KAYNAK BUGÜN