EYY FREEDOM

EYY FREEDOM

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.

Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin aday arayışlarını değerlendirerek; "Şu anda işte o malum cetvelin bir kez daha ele alındığını, devreye sokulduğunu görüyoruz" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. 

Başbakan Erdoğan, konuşmasında Freedom House'un Türkiye'yi basın özgürlüğü konusunda 'özgür olmayan ülkeler' sıralamasında göstermesini eleştirdi. Başbakan Erdoğan, kuruluşun İsrail'i özgür basına sahip ülkeler arasında göstermesini de eleştirerek şunları kaydetti; "Türkiye'de özgürlüklerin kısıtlandığı, basın özgürlüğünün daraltıldığı, Türkiye'nin otoriterleştiği, daraltıldığı, diktatör bir yapı oluştuğunu iddia edenler, ağır bir propaganda sürecine girmelerinin arkasında nelerin yattığını anlama bakımından bu rakamı veriyorum. Bu algı operasyonudur. Türkiye'de basın özgürlüğü yok diyenler bir zahmet her gün yayınlanan ulusal gazeteleri önlerine sersinler ve sadece manşetlere baksınlar. Mesela Pazar günü çıkan 40 ulusal gazeteyi önlerine koysunlar. O manşetleri okusunlar. Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde oradaki nezaketsizliğe bizim gösterdiğimiz tepkinin manşetlere nasıl yansıdığını bu basın özgürlüğü yok diyenler bir okusunlar. Özellikle yurt dışında Türkiye'deki basın üzerine ahkam kesenler, o manşetleri gördüklerinde inanıyorum ki küçük dillerini yutacaklardır. Zira o manşetleri dünyanın hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokratik rejimde göremezsiniz. Hiçbir ülkede manşetler üzerinden devletlerin ve hükümetlerin bu kadar edep, adab dışı, özellikle hukuk dışı tahkir edildiğine asla şahit olamazsınız. Öyle TV kanalları var ki, Gezi olaylarında gördük, açık açık yalan söyleyerek 24 saat gençleri kışkırttılar. Halkı sokağa dökmek için her türlü çirkinliğe başvurdular. Dünyanın hiçbir ülkesinde, ne Avrupa'da ne Amerika'da bu şekilde yayın yapılmasına, tahrik yapılmasına, terör pompalanmasına izin verilmez. Ama bizde öyle bir özgürlük anlayışı var ki mahkemeler bunu seyrediyor. Üstüne üstlük içeride ve dışarıda 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diye propaganda yapılıyor. Şimdi bir kuruluş, dünya ülkelerini özgür, kısmen özgür, özgür değil diye tasnif ediyor. Bu örgütün raporlarında İsrail basın özgürlüğü noktasında dünyanın en özgür ülkelerinden biri olarak gösteriliyor. Sevsinler seni. Şu hale bak. Hatta Ortadoğu'daki en özgür ülke İsrail. Türkiye, basın özgürlüğünde bu örgütün raporlarına göre 1980'lerde yani 12 Eylül'ün sonrasında bugüne nazaran daha özgür bir ülkeymiş. Türkiye öyle ülkelerin altında gösteriliyor ki listeyi gösterseniz inanın kahkahadan birbirinizi kırar geçirirsiniz. Hergün yayınlanan 40 gazetenin önemli bir kısmı, ulusal. Devlete ve hükümete sistematik olarak hakaret edecek sonra da siz Türkiye'yi alacaksınız basının özgür olmadığı ülke olarak göstereceksiniz. O bizim için atılan manşetlerden tek bir tanesi, bizden daha özgür olduğu iddia edilen ülkelerin gazetelerinde atılsın bakalım. O gazetenin, gazetecilerin başına neler gelir."

"BENDEN BUNU DİNLE EY ÖRGÜT, ÇÜNKÜ SEN DE BİR ÖRGÜTSÜN"

Erdoğan, Freedom House'un Türkiye'de 44 gazetecinin tutuklu olduğunu iddia ettiğini hatırlatarak kuruluşa şöyle seslendi; "Şimdi benden bunu dinle ey örgüt, çünkü sen de bir örgütsün. Bu 44 kişiden 19'u zaten tahliye oldu. 6 kişinin yargılanması halen devam ediyor. Bu listede adı yer alan 1 kişinin adı kayıtlarda bile yok. 18 kişi ise yargılandı ve haklarında hüküm verildi. Bugün bir kez daha bu 18 kişinin, hapisteki gazeteciler diye CHP Genel Başkanı başta olmak üzere, çünkü bunlar beraber çalışıyorlar, içeride dışarıda istismar edilen bu kişilerin hüküm aldıkları eylemleri hatırlatıcağım. Bakın bunlar nelerden hüküm giymişler; Tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak, kişiyi hürriyetinden yoksun etmek, konut dokunulmazlığını ihlal etmek, silahla kasten yaralamak, nasıl gazeteci? Terör örgütüne elaman sağlamak, 18 yaşından küçük çocukların örgüte katılımını organize etmek, polis memuru öldürmek, helikoptere bombalı saldırıda bulunmak, resmi evrakta sahtecilik, sahte kimlik kullanmak, banka soymak. İçeride CHP'nin dışarıda malum örgütlerin gazeteci dedikleri kişilerin hüküm aldıkları suçlar işte bunlar. İçeride olduğu kadar dışarıda da Türkiye'ye tepeden bakanlar var. Bunların Mısır'daki darbe darbe dediklerini duymazsınız. İçerideki kibir abidelerine boyun eğmeyeceğimiz gibi, dışarıdaki kibir abidelerine de boyun eğmeyiz. Bu algı operasyonlarıyla hiçbir yere varamazlar. Bu uluslararası örgütler, çevreler, sergiledikleri çifte standartla Türkiye'nin saygınlığına gölge düşüremezler. Sadece kendi itibarlarını yok ederler. Türkiye'yi gerçekten anlamak isteyenler varsa gelsin halkın içinde girsin, gerçek Türkiye fotoğrafını burada yerinde görsün. Ama bilgi kaynağı CHP olanlar Türkiye'yi yanlış tanır, açıklamalarıyla gülünç duruma düşerler."

"TOPLUM GÜVENLİĞİ KAVRAMINI DARALTIYORUZ"

Erdoğan, hasta ve engelli mahkumlara ilişkin bir düzenleme tasarladıklarını kaydederek; "Hastalık ve engellilik nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyecek olan hükümlüler, toplum güvenliği bakımdan eğer tehlike oluşturmuyorsa ceza erteleme hakkından yararlanıyordu. Toplum güvenliğine tehlike kavramını somutlaştırıyor, kavramı daraltıyor, böylece bu haktan yararlanmayı kolaylaştırıyoruz" diye konuştu. 

"BİZ SİYASET MÜHENDİSİ DEĞİLİZ, ÇİZİM YAPMIYORUZ"

Afyonkarahisar'daki istişara toplantılarında Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin değerlendirmeler yaptıklarını dile getiren Erdoğan, bu durumun AK Parti ile muhalefet arasındaki farkı da ortaya çıkardığını savundu. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü; "1. Dünya Savaşı'nda cetvel felaketini yaşadık. Biliyorsunuz 100 yıl önce coğrafyamızda sınırlar adeta cetvelle çizilir gibi çizildi. Cumhuriyet döneminde tek parti yıllarında cetvelle kafa taslarının ölçüldüğüne şahit olduk. Cetvelle kriterler belirlendi. Vatandaşlar makbul ve makbul olmayan diye ayrıldı. Şu anda işte o malum cetvelin bir kez daha ele alındığını, devreye sokulduğunu görüyoruz. Bu aralar nedense MHP'nin Genel Başkanını bu merak sardı. Pek geometriyle de alakası yok ama, kılavuzu da biraz yanlış. Geometrik şekillerle siyaset konuşuyor. CHP Genel Müdürü de cetvelle çizilmiş gibi aday kriterleri ortaya çıkarıyor. Siyaset geometri değildir, siyaseti geometriye hapsetmek isteyenler hep yanıldılar. Siyaseti geometri gibi görenler vatandaşa da geometri işlemi yaptılar. Dümdüz, birbirine benzeyen, iç açılarının toplamı hepsinde 180 yapan standart vatandaşlar üretmek istediler. İşte bu cetvel zihniyeti yüzünden Türkiye ret, inkar ve asimilasyon zulmüne maruz kaldı. CHP Genel Müdürü 'Siyasi parti liderlerinin Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyorum' Sen nasıl siyasetçisin ya, önce sen kimsin ya, önce haddini bil ya. Bir defa, siyaseti inkar eden siyasetçi olabilir mi? Demek ki CHP'de oluyor. Atatürk hem CHP genel başkanıydı hem Cumhurbaşkanıydı. Milli Şef aynı şekilde. Süleyman Demirel, siyasetten geçti, bir şey mi oldu? Turgut Özal geçti bir şey mi oldu? Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısıydı, Dışişleri Bakanlığı yaptı, kötü mü oldu? 30 Mart'ta acayip bir fırtına esti, bunların çatısını matısını uçurdu gitti, hiçbir şey kalmadı. Şimdi biz, evde çocuklarda soruyor 'Dede şapkadan nasıl bir tavşan çıkacak?' diye. Şimdi biz de merakla bunu bekliyoruz torunum, oğlum diyoruz. Geometrik ölçümlerin nasıl bir şekil çıkaracağını ilgiyle izliyoruz. Biz siyaset mühendisi değiliz, çizim yapmıyoruz."

Kaynak:Haber Kaynağı