ERDOĞAN'DAN ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Esad konusu ileri sürdüğü şartlar içerisinde en sonuncu oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan'ın statüsü ile ilgili olarak, "Başmüzakereci, vesaire gibi böyle bir şey… Bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afganistan'dan İstanbul'a dönüşü sırasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bazı önemli ayrıntılar gözden kaçırılmazsa Erdoğan'ın Ortadoğu politikasında ve Barış süreci konusunda eski bakış açısından uzaklaşma eğilimi içerisinde olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyor. İşte ayrıntılar.
İNCİRLİK ÜSSÜ
IŞİD ile koalisyon çalışmaları sürüyor. İncirlik üssüyle ilgili bazı açıklamalar yapıldı, gelinen nokta nedir? Türkiye taleplere nasıl yanıt verecek. Resmen böyle bir talep geldi mi? Türkiye talep gelmesi durumunda ne yapacak? şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle yanıt verdi:
4 ŞART İLERİ SÜRDÜ
"Bizim biliyorsunuz, 4 başlık aslında söyleyeceğim var. Birtanesi, uçuşa yasak bölge meselesi, iki, güvenli bölge meselesi, üç, eğit - donat meselesi, dört rejim meselesi. Bunlar olmadığı sürece Türkiye olarak bizim orada yer almamız mümkün değil. " Erdoğan'ın açıklamasında dikkat çeken bir ayrıntı Esad meselesine çok fazla girmemesi oldu. 4 başlık derken en sonuncusu olarak "dört rejim meselesi" diyerek geçiştirdi. Bu da Erdoğan Esad konusunda artık ısrarcı olmayacak yorumlarına neden oldu.
PYD BİZİM İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜDÜR
Son günlerde bir şeyler dolaşmaya başladı. Nedir o? PYD'ye silah desteği vermek ve PYD'ye verilecek silah desteğiyle IŞİD'e karşı burada bir cephe oluşturmak. Tamam da PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür. Bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan NATO'da beraber olduğumuz Amerika'nın böyle bir desteği, açıktan açığa söyleyerek bizden 'evet' ifadesini, yaklaşımını beklemesi çok çok yanlış olur, böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye de biz 'evet' diyemeyiz.
BİZDEN İSTENEN NEDİR BELLİ DEĞİL
İncirlik meselesi ayrı bir mesele. İncirlik'te bizden istenen ne? O henüz belli değil. Bunu gördüğümüz anda değerlendiririz. Bizim güvenlik birimleriyle otururuz bunları konuşuruz, uygun gördüğümüz bir şey varsa buna 'evet' deriz, ama uygun değilse buna 'evet' dememiz de mümkün değil.
Biz niçin güvenli bölge istiyoruz? Güvenli bölge bir işgal hareketi değil ki güvenli bölge sadece kendi topraklarından kaçıp Türkiye'ye sığınan vatandaşa, Suriyeli vatandaşa kendi topraklarına dönme imkanını verme. Ama onlara bir güvenlik temin etmemiz lazım, bir güvence sağlamamız lazım ki onlar topraklarına döndükleri zaman nasıl ki şu anda bizde kamplarda kalıyorlar, kamplar sınır boylarında değil mi? Sınır boylarında. Orada belli kilometre mesafede, bu tabi dağ arazi var, düz ovalar var, bunların hepsi ayrı ayrı. Bazı yerde 5 kilometre olur, bazı yerde 15 kilometre olur, 25 kilometre olur, bunları ilgili birimlerimiz çalışacaklar. Bunlar zaten Amerikalı ilgililerle bizim Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yetkilileri, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bunları zaten görüşüyorlar. Bu konuda da bunun adımları atılır. Şu anda bakıyorsunuz, Dışişleri Bakanları sözcüleri gerek Amerika'da gerek Avrupa'da bir şeyler söylüyorlar, bunların bir kısmından haberimiz var, bir kısmından haberimiz yok, ama haberimiz olan konularla ilgili biz o 4 başlığı önemsiyoruz. Buralardan taviz vermek mümkün değil. Hele hele biz PYD'ye silah verelim... Sen şu anda arazide rejime karşı, IŞİD'e karşı mücadele verenlere niye bu güne kadar vermedin bu desteği. Madem böyle bir destek vereceksin arazide şu anda rejime karşı da IŞİD'e karşı da savaş verenler var, onlara ver. Geçenlerde onlardan bir tanesi 74 kadar lider kadroda insanı biliyorsunuz kendi içinden vurulmak suretiyle 74'ü de kimyasal silahla öldürüldü, hiç duyuldu mu, buna karşı herhangi bir şey söylendi mi? Tam aksine. Şimdi biraz gerçekçi olmamız gerekiyor.
PYD DENDİĞİ ZAMAN
Kalkıp da 'PYD' dendiği zaman, ben o zaman bu işten ciddi manada 77 milyonun sorumlusu olarak rahatsız olurum. Tıpkı 'Kobani'ye sahip çıkıyoruz' diyerek ülkemi karıştıranların Kobani dışındaki bölgelerde 250 bin insanın öldürülmesinden rahatsız duymadığı bir tabloyu görüyoruz. Burada Türkiye olarak biz Ayn el Arap'tan yani Kobani'den ülkemize gelenlere kapımızı kapamadık, kapımızı açtık ve 200 bin insan şu anda ülkemizde. Daha ne yapacaktı bu iktidar? Yapılması gerekeni yaptı."
IŞİD'İN KOBANİ'DEN ÇEKİLMEYE BAŞLADIĞI İDDİASI
Kobani'den IŞİD'in çekilmeye başladığı bilgisi geldi mi? sorusu üzerine Erdoğan şunları söyledi:
"Bilgiler geliyor, bunları alıyoruz bu bilgileri. Bir taraftan çekilirken öbür taraftan belli bir yeri işgal edebiliyor, bütün bunların dışında 'şu anda niye Suriye, illa da niye Kobani diye sormak lazım. Irak'ın üçte biri gitti, acaba bu üçte birde niye hiç rahatsız değil bunlar. Varsa yoksa Kobani, neden? Bunlar manidar. İngiltere sadece Irak diyor. Niye sadece İngiltere sadece Irak diyor da Suriye de demiyor. Biz hep söylüyoruz şu anda bizim bin 290 kilometre sınırımız var. Bütün dert bizde, kalkıp bu dostlar hiçbirisi 'senin derdin nedir, senin ihtiyacın nedir' böyle bir şey sormuyor. 4.5 milyar dolar harcama yapmışız, bunların hiçbirinden böyle bir şey duyulmuyor. Bize gelen nedir? 200 milyon dolar civarında bir para. BM Mülteciler Konseyi'nden gelen para 20-25 milyon dolar, tek burada aklımda kaldığı kadarıyla Suudi Arabistan'ın bize 50 milyon doları gelmişti, diğerleri irili ufaklı şeyler."
"BAŞMÜZAKERECİ, BUNLAR ÇOK BÜYÜK TEHLİKE"
Çözüm Süreci'nde yeni bir aşamaya gelindi. Yeni aşamada da Öcalan'ın konumuna ilişkin bazı tartışmalar başladı. Talepler var, statüsü değişebilir, başmüzakereci statüsü verilsin gibi. İlerleyen aşamalarda şartlarında iyileşme söz konusu olabilir mi? şeklindeki soruya Erdoğan'ın cevabı şöyle oldu:
DEVLET HERŞEYİ YAPTI
"Taleplere yeni yanıt verilmesi söz konusu mu? Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş olan bir insan var. Bu insani şartların iyileştirilmesine yönelik yapılması gereken her şeyi bu devlet yapmıştır. Bundan daha ilerisi zaten olamaz. Herhalde kalkıp özel villa tahsis edilecek hal yok. Şu anda orada 2 odası var, 2 odasının dışında televizyonu… Bunların hiçbirisi yoktu, bizim iktidarımız döneminde bunları verdik. Bunun dışında oradaki 5 tane diğer mahkumla görüşebilme imkanı var, bunun dışında daha ne olacak.
KENDİ ARALARINDA FARKLI HAVADALAR
Başmüzakereci, vesaire gibi böyle bir şey… Bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış. İstihbarat Müsteşarımız gidiyor, zaten kendisiyle görüşülmesi gereken konuları görüşüyorlar. Ama son zamanlarda bir şeyler değişti. Şu anda bakıyorsunuz İmralı farklı bir havada, dağ farklı bir havada, Parlamento'daki temsilcileri farklı bir havada, böyle bir ayrışmanın, bölüşmenin olduğu yerde ülkemi karıştıranların hali de ortada.
AKİL İNSANLAR TOPLANTISI
Yarın akil insanlarla Başbakanımız toplantısı olacak, hafta içinde kendileriyle konuşur, görüşürüz. Benim Cumhurbaşkanı olarak kanaatim kesinlikle bugüne kadar olan 11 yıllık tecbüremle budur. Böyle bir genişletilmesi şusu, busu… Ne kadar genişletilecekse zaten genişletilmiş, imkan her şey verilmiş. Sağlık noktasında tedavi falan her şey aksatılmadan yapılıyor."
Öcalan'ın başka bir cezaevine nakil edilmesi iddialarıyla ilgili olarak, "Onun sıkıntıları başkadır. Orası cezaevi değil dikkat ederseniz" dedi.
"PARALEL DEVLET YAPILANMASI ULUSAL GÜVENLİĞİMİZİ TEHDİT EDEN UNSURLARDAN BİRTANESİDİR"
Paralel yapıyla mücade konusunda bir açıklamanız oldu. MGK'yı işaret ettiniz, yeni bir adım adılacağı yönünde bazı yorumlar yapıldı. Fethullah Gülen'in terör örgütü olarak kabul edileceği, paralel yapının bu şekilde yer alacağı ve bunun Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde yer alacağı şeklinde açıklamalar yapıldı. MGK'da paralel yapıyla mücadele konusunda nasıl bir adım bekleniyor? sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Milli Siyaset Belgesi içerisinde belli konu başlıkları yer alır. Bunlardan birtanesi ki en önemlisidir o; ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar. Burada paralel yapı veya paralel devlet yapılanması ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlardan birtanesidir. Bu ay yapılacak olan MGK toplantımızda ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar gündemimizde yerini alacaktır. Ve sonunda zaten müzakerelerden sonra da basın açıklamasında tavsiye kararları vesaire hepsi çıkacaktır. Müzakerelere bağlı olarak tavsiye kararında yerini alırsa o zaman hükümet bu konuyla ilgili Bakanlar Kurulu karanını eğer bu tavsiye kararı istikametinde alması halinde o zaman bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içinde yerini alır.
MİLLİ GÜVENLİK SİYASİ BELGESİ
Kaldı ki Milli Güvenlik Siyaset Belgesi 5 yılda bir yenilenir. Önümüzdeki yıl 5 yıllık süre doluyor, 5 yılda bir tekrar yenilenmesi söz konusu, ama burada illa 5 yılda bir beklenmesi kaydı da yoktur. Fevkalade hallerde bunu daha önceye de çekmek mümkündür, içerideki bazı değişiklikleri yapmak mümkündür. Bu neyi getirir, bu yargının da uluslararası camianın da bu tür olaylara bakınışı değiştirir, önemli bir adımdır bu. Dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı olduğunu söyleyen ülkeler bu tür şeylerde o ülkenin gerek Bakanlar Kurulu gerekse Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli bir kurumunun almış olduğu kararı veya tavsiyeyi gözardı etmezler.
Yeni bir süreç şudur; o da yargıdaki süreçtir. Yargıda atılacak olan yeni adımlar var, yeni adımlarla ilgili olarak da birçok şikayetler var, biriken dosyalar… Görüyorsunuz birçok şeyler açığa çıkmaya başladı. Şu ana kadar birçok belgeyi veremeyen insanlar artık o belgeleri vermeye başladılar. Bu belgelerin verilmesiyle ben inanıyorum ki yargı çok daha farklı adımları atacaktır. Kararlarını da buna göre verecektir."
Kaynak: