ERDOĞAN YİNE SUİKAST DÜZENLEDİLER DEDİ
İstiklal marşı okurken yine çuvalladı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Köşk seçimi öncesi Maltepe'deki yeni miting alanında halka hitap etti.
Konuşmasına İstiklal Marşı'nı okuyarak başlayan Başbakan Erdoğan, Gazze'ye dikkat çekerek, "Bugün burada, İstanbul'da, Maltepe'deki bu muhteşem meydanda, sadece 10 Ağustos mitingimizi yapmıyoruz. Bugün buradan, Irak'a 'Biz buradayız' diyoruz. Bugün buradan; Suriyeli, Somalili, Mısırlı, Libyalı kardeşlerimize, "Biz işte buradayız' diye haykırıyoruz. Buradan Gazze'nin çocuklarına selam gönderiyoruz. Gazze'nin mazlumlarına, masumlarına selam gönderiyoruz. İstanbul'un annelerinden, Türkiye'nin tüm annelerinden Gazze'nin annelerine dayanışma mesajları gönderiyoruz. Biz, işte buradayız Gazze" diye konuştu.
Başbakan ayrıca, konuşması devam ederken, miting alanında rahatsızlanan ve sedye ile önünden geçirilen bir kadının da elinden tutarak, bir süre sohbet etti.
"AKITTIKLARI KANDA BOĞULACAKLAR"
Konuşmasının başında Gazze'deki İsrail saldırılarına değinen Erdoğan, "Şimdi rahatsız eden bir cümleyi söylüyorum: Hitler, Almanya'da nasıl ari bir ırk oluşturmaya çalıştıysa, İsrail devleti de, şu an orada, aynı hedefin peşinden koşuyor. Bana Türk-Amerikan Dostluk Grubu mektup yazıyor. Mektubunda da, güya beni tehdit ediyor. Aynı şekilde yazılı cevabını alacaklar, o ayrı. Ama ben şimdi buradan sesleniyorum: Kadınları öldürüyorlar ki, Filistinli doğurmasınlar. Bebekleri öldürüyorlar ki, büyümesinler. Erkekleri öldürüyorlar ki, vatanlarını savunmasınlar. Kundaktaki bebeklerden bile korkuyorlar. Parklarda, sahillerde oynayan çocuklardan dahi korkuyorlar. Hastanedeki yaralıdan, tekerlekli sandalyedeki engelliden dahi korkuyorlar. İnanın öldürdükçe daha da korkacaklar. Kan akıttıkça, akıttıkları kanda boğulacaklar. Hiçbir zulüm ebedi değildir. Gün gelecek, zulümlerinin hesabını mutlaka verecekler. Hesap gününün gelmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu bebek katillerinin, bu İsrail yönetiminin, er ya da geç yaptıklarının hesabını, hukuk içinde vereceğini biliyoruz" dedi.
"FİLİSTİN'DE 10 GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ, NEDEN SUSUYORSUN?"
Başbakan Erdoğan, Filistin'de hayatını kaybeden basın mensuplarına dikkat çekerek, "Filistin'de şu ana kadar, bu son saldırıda, 10 gazeteci hayatını kaybetti. Bizim oradaki Anadolu Ajansı büromuza 2 kez saldırı yapıldı. Gazeteciler yaralandı. Hiç dünyadan tepki var mı? Ey uluslararası basın, ey basın örgütleri, neredesiniz? Türkiye'de terör suçluları için, gazeteciler tutuklu diye ayağa kalkarsınız, Filistin'de ölen gazetecileri neden görmüyorsunuz? Ey Kılıçdaroğlu, senin gidecek yerin var mı ya? Ey Bahçeli, senin gidecek yerin var mı ya? Şimdi yanınıza bir tane de sipariş, ithal bir monşer aldınız. Üçlü bir koalisyon. Ama ne diyorlar? 10 tane parti beni destekliyor. Kardeşlerim, kırk çürük yumurtadan, bir sağlam yumurta etmez. Kılıçdaroğlu, İsrail'de basın özgür diyordun. Kendi ülkeni dünyaya şikâyet ediyordun. Filistin'de 10 gazeteci öldürüldü, neden susuyorsun? Konuş, konuş, niye susuyorsun?" ifadelerini kullandı.
"MAVİ MARMARA OLAYINDA DA BUNLAR İSRAİL'İN YANINDA YER ALMADI MI?"
Gazze'deki olaylar ile ilgili hükümetin tutumunu eleştiren muhalefete cevap veren Erdoğan, şunları söyledi:
"7 Temmuz'da Gazze'de katliam başladığından itibaren, Türkiye'de de muhalefet hükümete karşı saldırılarını, yalan ve iftiralarını artırdı. Dışarıda bazıları kadar, içeride de bazıları bizi susturmak, bizi oyalamak, bizim Gazze'den dikkatimizi çekmek, yani İsrail'in işini kolaylaştırmak için hücuma geçtiler. Kim bunlar? Siz bunları iyi tanıyorsunuz. Pensilvanya ve onun medyası, bu işte başı çekiyor. Çünkü onların otoritesi o. Bu Pensilvanya ihanet çetesi, biliyorsunuz otoriteden izin almadan, talimat almadan iş yapamaz. Mavi Marmara olayında, bunlar İsrail'in yanında yer almadı mı? 7 Temmuz'da bir kez daha otoritelerinden talimat aldılar, bize karşı hücuma geçtiler. Başka kim? Pensilvanya'nın oyuncağı olan CHP, MHP bir de onların monşer adayı. Ne diyorlar? Gazze'yi bırak, Türkmenlere bak. Ama benim Türkmen kardeşlerim bunlara gereken cevabı, önceki gün bir kez daha verdiler. Çünkü onlara verdiğimiz desteği, onlar çok iyi biliyorlar. Onlar bu işin farkında. Adana'da Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize insanı yardım götüren o TIR'larını kim çevirdi? Pensilvanya. Emniyet ile maalesef Silahlı Kuvvetler'in içerisindeki grup, paralel yargı, el ele verdiler ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın mensuplarını yerlerde süründürerek de dövdüler. Bunların hepsinin kayıtları bizde."
"BUNLARIN MİLLİYETÇİLİĞİ DE, HALKÇILIĞI DA SAHTEDİR"
Konuşmasında Ekmeleddin İhsanoğlu'nu da eleştiren Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Bu monşer aday, zaten bu işlerden hiç anlamaz. Suudi Arabistan, bunu çekin diye bize söyledi. Mevcut Cumhurbaşkanımız Abdullah Bey'e söyledi. Dışişleri Bakanımıza söyledi. Bu adamı alın buradan, dedi. Biz de dedik ki, seçim yapıldı, seçimle geldi. Seçimle geleni alma imkânımız, malum yok. Biz sizi bu noktada gücendirmek istemeyiz ama böyle bir imkân yok. Bu bize ne dedi, biliyor musunuz? 'Benim arkamda durmuyorsunuz' dedi. Tamam da, sen başarısızsın, beceriksizsin. Seni bundan dolayı istemiyorlar. Bu bir vaka. Diyor ki 'Bana nişan taktılar.' Sana gidesin diye nişan taktılar ama, artık o kadar oyaladın ki, süre doldu. Ondan sonra da zaten ayrılmak durumunda kaldı. Utanmadan, sıkılmadan bir ifade kullanıyor. Bize ahlak dersi vermeye kalkıyor. Sen önce ahlak dersini, beraber şu anda hareket ettiğin kişilerle konuş. Sen bizi nasıl olur da IŞİD'in saldırılarından, yani 10 Haziran'dan, bunlardan bizi kalkıp da sorumlu tutarsın? Bu MHP'nin milliyetçiliği fasondur, fason. Bunların milliyetçiliği de halkçılığı da sahtedir, sahte."
"HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYASI"
Erdoğan, İhsanoğlu'nun İstiklal Marşı'nı Çanakkale Destanı ile karıştırdığını belirterek, "Babası merhum Akif'in arkadaşıymış. Baban çok muhterem bir insan da, sana faydası yok ki. Sonuç, İstiklal Marşı'nı bile tanımayan, bilmeyen bir monşer. İstiklal Marşı ile Çanakkale Şiiri'ni birbirinden ayırt edemeyen bir monşer. Üstelik, bir de bunu inkar ediyor. Sadece monşer değil. CHP'nin genel müdürü gibi, bu da çarkçı. Bir çarkçı Kemal'imiz vardı, şimdi bir de artık, çarkçı Ekmel'imiz var. İki etti. Dün Hatay'da konuşuyor. Dünyayı ne kadar tanıdığını, uluslararası ilişkilerde ne kadar usta olduğunu, övüne övüne anlatıyor. Bu da çok enteresan. Çekoslovakya Devlet Başkanı arkadaşım diyor. Yahu Ekmel, Çekoslovakya diye bir devlet mi kaldı? Artık Çek Cumhuriyeti var, Çekoslovakya diye bir devlet var mı ya? Sen nasıl tanıyorsun bunları? Çekoslovakya iki ayrı devlet oldu, 21 sene oldu. Yarın da çıkıp, Yugoslavya derse şaşırmayın. Öbür gün çıkıp Sovyetler Birliği derse, ona da şaşırmayın. CHP genel müdürü ile MHP Genel Başkanı milleti eğlendiriyordu. Şimdi yanlarına bir kafadar daha buldular. Hisseli Harikalar Kumpanyası. Ne diyor? Cumhurbaşkanlığı makamı devletin sigortasıdır. Daha seçime bir hafta var. Monşerde sigortalar attı." diye konuştu.
"BUNLARDAN DAVACIYIZ"
Başbakan, konuşmasında paralel yapıya da değindi; "Devletin içinde paralel devlet olmaz. Yenikapı'da ne dedim? İnlerine gireceğiz dedim. Dedim mi? Girdik mi? Daha bitmedi. Bu işin başı. Devam edecek. Daha çok çözülecek işler var. Çünkü bunlardan davacıyız. Beni dinlediler. Bakanlarımı dinlediler. Uluslararası görüşmelerimizi dinlediler. Hiçbir hâkim, hiçbir savcı, bir başbakanın, bir bakanının uluslararası görüşmesini dinleme hakkına sahip değildir" dedi.
"Sizin manşetleriniz bize işlemez" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sizin tehditleriniz bize işlemez. Sizin kurşunlarınız, sizin suikast planlarınız, sizin işaret ettiğiniz darağacı yolları bize işlemez. Allah'a hamdolsun işlemedi. Muhtar bile olamaz diye manşetler attılar. O manşetler bize tesir etmedi. Nice suikast girişimlerinde bulundular. O tehditler bizi yolumuzdan çevirmedi. Pınarhisar'a girdik ve çıktık. Bir es demiştik. Bir mola, bir durak demiştik. Nerede kalmıştık diyerek ara verdiğimiz noktadan yeniden başladık."
Kaynak: