Erdoğan: “yıkıntılar Altında Kalan Vatandaşlarımız Ve Onların Yakınları Serzenişlerinde Sonuna Kadar Haklıdır”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye bu depremde, dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Çalışmaların bu kadar kısa sürede tamamlanabilmesini de buna borçluyuz. Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve onların yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Hepsinin de acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi sonuna kadar kendilerine açıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye bu depremde, dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Çalışmaların bu kadar kısa sürede tamamlanabilmesini de buna borçluyuz. Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve onların yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Hepsinin de acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi sonuna kadar kendilerine açıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de parti grup toplantısında konuştu. Erdoğan, şunları söyledi:
“ASKERLERİMİZİ, POLİSLERİMİZİ, JANDARMALARIMIZI, BEKÇİLERİMİZİ YÖNLENDİRDİK: Devlet ve millet olarak felaket haberini alır almaz, yıkımın ve kışın zorluklarını aşarak, deprem bölgesine koştuk. Bakanlarımız felaketten birkaç saat sonra, depremin vurduğu şehirlerimize ulaşarak, çalışmaları koordine etmeye başladı. AFAD’tan madencilerimize kadar, tüm arama kurtarma ekiplerini; uluslararası yardım çağrımıza binaen, 90 ülkeden gelen arama kurtarma ekiplerini, tüm ekipman ve personelleri ile belediyelerimizi, askerlerimizi, polislerimizi, jandarmalarımızı, bekçilerimizi, sağlıkçılarımızı, karayolcularımızı, ormancılarımızı, DSİ’cilerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı ve gönüllülerimizi, herkesi bölgeye yönlendirdik. Yaklaşık yarım milyon insanımız, depremzedelerimizin imdadına koştu. Ülkemizin ve milletimizin tüm imkanlarını seferber ettik.
VATANDAŞLARIMIZ VE ONLARIN YAKINLARI SERZENİŞLERİNDE SONUNA KADAR HAKLIDIR: Ancak yıkım öylesine büyüktü ki, her binaya tek bir arama kurtarma personeli bile göndersek aynı anda hepsine yetişebilmek mümkün değildi. Halbuki öyle yerler vardı ki yüzlerce arama kurtarma personelinin birlikte çalışması gerekiyordu. Türkiye bu depremde, dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama kurtarma ekibini bir araya getirmiştir. Çalışmaların bu kadar kısa sürede tamamlanabilmesini de buna borçluyuz. Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve onların yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Hepsinin de acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi sonuna kadar kendilerine açıyoruz.
HEP BERABER ‘TÜRKİYE YÜZYILI’NIN İNŞASINI SÜRDÜRECEĞİZ: Bize düşen gönülleri teskin etmek, acıları paylaşmak, yaraları sarmak, evler başta olmak üzere maddi kayıpların telafisini yapmaktır. Milletimiz bu hasbi gayreti görmekte, depremzede vatandaşlarımız da yeni bir gelecek kurma çabamızda yanımızda yer almaktadır. Yeter ki birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıkalım. Bunu başardığımız müddetçe, deprem felaketinin yol açtığı yıkıntıların üstesinden gelerek umutlarıçoğaltarak, ufukları açarak hep beraber Türkiye Yüzyılının inşasını sürdüreceğiz.
14 MİLYON İNSANIMIZIN GIDA VE BARINMA İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAK İÇİN HIZLI VE ETKİN BİR ORGANİZASYON KURDUK:Ölenleri geri getirmek elbette elimizde değil. Ama geride kalan vatandaşlarımızı hayata bağlamak için yapılabilecek her şeyi yapmanın gayreti içindeyiz. Depremden en çok etkilenen 11 ilimizdeki evleri yıkılan, kullanılamaz hale gelen veya artçı sarsıntılar sebebiyle evlerine giremeyen 14 milyon insanımızın gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için hızlı ve etkin bir organizasyon kurduk. Sağ olsun milletimiz asrın felaketi karşısında asrın dayanışmasını gösterdi.
KATAR’DAN GELEN KONTEYNERLER…: Gerek yerli konteynerler, gerekse Katar’dan gelen konteynerler süratle belirlenen yerlere yerleştiriliyor… Anayolları trafiğe açık tutarak; yardım ekiplerinin bölgeye gelişini, depremzedelerin de bölgeden tahliyesini kolaylaştırdık…
VATANDAŞLARIMIZI ADRES GÜNCELLEMELERİNİ YAPMAYA DAVET EDİYORUM: Bir hususun altınıçizmek isterim. Felaketin ardından başka illere taşınan ve nüfus kayıtlarını oraya aldıran vatandaşlarımız ile ilgili bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladık. Kararname ile adres kayıtlarını gittikleri yerlere aldıran vatandaşlarımızın deprem ile ilgili kendilerine sağlanan haklarda herhangi bir kayba uğramayacaklarını güvence altına aldık. Vatandaşlarımızın 14 Mayıs seçimlerinde oy kullanabilmeleri için ister ev olsun, ister yurt, misafirhane, sosyal tesis, otel veya öğretmenevi… Hiç fark etmez ikamet kayıtlarını oraya aldırmaları gerekiyor. Adres değiştirme işlemleri 17 Mart Cuma günü gece yarısına kadar tamamlanmalıdır. Vatandaşlarımızı; milli iradenin sağlıklı bir şekilde tecellisine katkı vermek üzere demokratik haklarını kullanabilmeleri, bu konuda herhangi bir kayba uğramamaları için adres güncellemelerini yapmaya davet ediyorum.
BİZ, KENTSEL DÖNÜŞÜMDEN BAHSEDİYORUZ. SİZ KENDİNİZİ RANTSAL DÖNÜŞÜM OLARAK TANIMLIYORSUNUZ: Milletimize, depremde yıkılan şehirlerimizi bir yıl içinde yeniden ayağa kaldırma sözümüz var. Hasar tespit çalışmalarında sona gelinmek üzeredir. Önümüzdeki bir yıl içinde 319 bin konut, toplamda ise 650 bin konut yaparak, hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz… Buradan tabi ana muhalefete de seslenmek istiyorum: Biz, kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Siz kendinizi rantsal dönüşüm olarak tanımlıyorsunuz. O ayrı konu.”
Erdoğan’ın konuşmasının bu bölümünde, yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin video gösterimi yapıldı. Erdoğan, daha sonra, konuşmasınışöyle sürdürdü:
“DEPREMLER, ARAMIZDAKİ TARTIŞMALARI BİTİRMEMİZİ BEKLEMİYOR: Biz işte bu mücadelelerle bugünlere geldik. Ülkemizin dört bir yanında başlattığımız kentsel dönüşüm projelerinin bir kısmının nasıl yalan ve iftira furyası ile engellendiğini hiçbir zaman unutmayacağız. Vatandaşlarımızı modern yuvalara kavuşturma çabalarımızın ideolojik bağnazlıklar sebebiyle nasıl sabote edildiğini iyi hatırlıyoruz. Depremler, bizim kendi aramızdaki tartışmaları bitirmemizi beklemiyor. Bir an önce şehirlerimizi; sağlam, güvenli, dayanıklı binalarla dönüştürmezsek hep beraber o yıkıntıların altında kalabiliriz.
KENDİMİZİ DEPREM TURİSTLERİİLE KIYASLAYAMAYIZ: Böylesine devasa bir yıkım ve beraberinde getirdiği sayısız sıkıntı sebebiyle; kimi eksikler, aksaklıklar elbette olabilir. Bunların hepsini de gideririz ve gidereceğiz. Biz kendimizi asla, hiçbir sorumluluk üstelenmeden; ortada dolaşıp sadece konuşan; sadece ezberlerini, yanlarını, kinlerini tekrarlayan, deprem turistleri ile kıyaslayamayız.
ARZU EDİLEN MUHALEFETİ GÖRMEDİK:İlk günden beri biz hep, ‘seçim döneminde de gündemimiz, deprem yaralarını sarmak olacak’ diyoruz. Anlaşılan o ki birileri bu sözü yanlış anlamış. Biz Hatay, Kahramanmaraş, Malatya… Deprem bölgesine sadece insanlarımızla dertleşmeye, çalışmaları yerinden takibe, tespitlerimiz doğrultusunda gereken talimatları vermeye gideriz. Bundan sonra da depremde zarar gören il ve ilçelerimizi ziyarete gidecek, yapılan her işi bizzat yerinde görecek, depremzedelerimizle kucaklaşmayı sürdüreceğiz. Deprem bölgesine seçim kampanyası başlatmaya gidenler, bizim oradaki insanlarımızla aramızdaki muhabbeti, güven ilişkisini anlayamaz. Bu zatın, seçim kampanyasını, deprem yıkıntılarıönünde başlatarak yaptığı utanmazlığı, siyasi ihtirası, siyasi arsızlığı bir kenara bıraktık diyelim. Peki, gittiği yerde depremin ilk saatlerinden beri gece gündüz orada çalışan bakanlarımıza, valilerimize, kamu görevlilerimize iftira atmasına ne diyeceğiz? Üste başımız sağ olsun yazıp, altında oradaki acılı insanların yüzlerini kızartarak, başlarını eğdirecek sözler etmek, kimin hangi derdine derman olabilir. Yarısı yalan, yarısı yanlış bir konuşma; depremde canı yanan hangi kardeşimizin yüreğini ferahlatır. Bugüne kadar sayısız defa tekrarlanmış bühtanları bir kez daha gündeme getirmek, ülkenin ve milletin hangi meselesine çözüm getirir… Biz maalesef arzu edilen muhalefeti görmedik, göremiyoruz. Depremin sorumlusu kim, sorusunu sorabilecek kadar, hayattan kopuk birisine ne desek boş. Böyle birisinin derdi; ne bu ülkedir, ne bu millettir, ne de oradaki depremzedelerdir. Biz bir yılda şehirlerimizi ayağa kaldırmanın peşindeyiz. Onun derdi ise başkalarının emeğinin üzerine konmak için asılmışüç beş firma. Veya bütün bunların yanında bir de flama. Esasen tek başına bu tablo bile kimin nerede durduğunu, kimin ufkunun ve çapının ne olduğunu göstermeye yeterlidir.
Daha ortada fol yok, yumurta yokken; bunların kendilerini kaptırdıkları ihtiras rüzgarları, sergiledikleri kibir, takındıkları bencilce tavır karşısında insanlık adına, oradaki mazlumlar ve mağdurlar adına biz utandık. Bakalım ilerleyen günlerde, daha neler görecek, neler duyacak; ne tür kepazeliklere şahit olacağız. Yazıktır, günahtır. Milletimizin geleceğini emanet ettiği siyaset kurumunu bu seviyeye düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.
BU ASİL MİLLET BUNLARI YUTMAZ, CEVABINI DA 14 MAYIS’TA SİZE VERİR: Gerçi bunların her işi aynı. Bir yıl önce altı parti bir araya gelip, güya seçim ittifakı kurdular. Defalarca toplandılar, konuştular, dağıldılar, dağıldılar, konuştular, dağıldılar. Amaç neydi? Seçim ittifakının gereği olarak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve milletvekili listelerindeki muhtemel iş birliğinin çerçevesini çizmek. Milletvekili listesi, seçim takvimi başlayınca… Olabilir, burada sıkıntı yok. Ama Cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi, yürütmeyi temsil edecek, dolayısıyla millete karşı söyleyeceği sözü olan kişidir. Soruyorlar, ‘Kaç yardımcın olacak?’ Ne diyor? ‘Yani Cumhurbaşkanının bir yardımcısı olabilir, beş olabilir, 10 olabilir, 15 olabilir, 500 olabilir, bin 500 olabilir.’ Ben bir tane başkan yardımcısı atadığımda, ne demişti, ‘Bir başkan yardımcısı ile bu ülke nasıl yönetilecek?’ Şimdi geldik bugüne 1’den, 1500’e kadar başkan yardımcısı atanabilirmiş. Altılı masanın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak, bu dağıtımı yapabilmek için de yeteri sayıda başkan yardımcısı olması lazım. Bu anlayışla, zannediyor ki benim milletim gafil. Bu asil millet bunları yutmaz, cevabını da 14 Mayıs’ta size verir.
Altılı koalisyon aylar boyunca Cumhurbaşkanı adayını belirleyemeden toplayıp, dağılırken; hep ne dediler: ‘adayımız hazır, ama yıpranmasın diye açıklamıyoruz.’ Şimdi yardımcıları da yine, yıpranmasın diye açıklamıyorlar. Sonuçta artık kaçacak, erteleyecek, tapu taca atacak yerleri kalmayınca, artık bu isimleri de açıklamak için herhalde tekrar tekrar bir araya gelecekler. Ama bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki, demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Masanın altıüstüne geldi. Birileri önce masadan kalktı, sonra her nasılsa tekrar oturdu veya oturtuldu. Bu kavgada söylenen sözlerin, ithamların, hakaretlerin, tehditlerin çetelesini tutanlar, herhalde epeyce kalın bir dosya sahibi olmuşlardır. Nedeni ve nasılı bizi ilgilendirmeyen bu rezil kavganın ardından, CHP’nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak, zar zor adaylarını ilan ettiler.
İNŞALLAH KENDİSİNE GEREKEN KOLTUĞU VERECEĞİZ: Bu uzun sürecin sonunda, erkenden açıklansa pek bir yıpranacak, pek bir örselenecek, sona saklanması sayesinde tüm bunlardan kurtulacak bir isim çıktı. Aylardır Cumhurbaşkanı adayı olduğunu bizzat izhar eden, tüm yöneticilerine söyleten, medyada yazdıran CHP Genel Başkanı. Sonunda ‘Bay Bay Kemal’ karşımıza çıkacak, bizimle er meydanında yarışacak cesareti gösterdi. 14 Mayıs’a kadar altılı koalisyonun adayı ile demokratik bir şekilde yarışacak, ondan sonra da inşallah kendisine gereken koltuğu vereceğiz. Emeklilikte Yaşa Takılanlar ile ilgili kanunu da çıkardık. Siyaseten emeklilikte bu kanuna gerek yok ise de yine bu durum kendisine örnek ve teşvik olur diye umuyorum.”
Erdoğan’ın konuşmasının bu bölümünde bir video daha izletildi. Erdoğan, daha sonra şunları söyledi:
“HÜKÜMET VE CUMHUR İTTİFAKI OLARAK YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR: Depremzede kardeşlerimizin kafalarını karıştırma gayretlerini üzüntü ile izledik, izliyoruz. Adaylık ve liste kavgasından fırsat bulup, deprem bölgesine turistik gezi mahiyetinde uğramasını da garipsemiyoruz. Kabul edemediğimiz şey, oradaki insanların acılarına yaptığı saygısızlıktır, umutlarını baltalamaya kalkışmasıdır. Bizim hükümet ve Cumhur İttifakı olarak yapacak çok işimiz var. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzdan en küçük bir sapma, en küçük bir taviz göstermedik. Bir yandan depremin yaralarını sararken, vizyon projelerimizi hayata geçirerek, milletimizi hayallerine kavuşturuyoruz. Türkiye’nin otomobili, TOGG. Ne diyordu, hani araba? Fabrika yerinde. Vaat ettiğimiz gibi TOGG, yarından itibaren ön sipariş almaya başlıyor. Durmuyoruz, üretiyoruz.
HERKESLE İŞ BİRLİĞİ YAPMANIN YOLLARINI ARAYACAĞIZ: ‘Önce vatanım ve milletim’ diyen herkesle iş birliği yapmanın, ortak bir zeminde buluşmanın yollarını arayacağız. Ülkemizi adım adım hedeflerine yaklaştıracağız. Yönümüzü doğruya doğru dönerek, Türkiye için hemen şimdi kararlılığı ile hareket ederken, bir kez daha durmak yok yola devam diyoruz.
HERHANGİ BİR KAZAYA ASLA MEYDAN VEREMEYİZ: Bu inançla; Cumhur İttifakı’nın her bir mensubundan, AK Parti’deki tüm dava arkadaşlarımdan, bizimle yol yürüyen tüm kardeşlerimden 14 Mayıs’a kadar gece gündüz çalışmalarını bekliyorum. Ülkemize 20 yılda kazandırdığımız eser ve hizmetleri, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasının dinamosu haline dönüştüreceğimiz yeni bir döneme girerken; herhangi bir kazaya asla meydan veremeyiz. Kendimize karşı, çocuklarımıza ve gençlerimize karşı; Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında hayallerine kavuşmayı bekleyen herkese karşı borçluyuz. Bu borcu da ancak 14 Mayıs seçiminden zaferle çıkarak ödeyebiliriz.”
Kaynak: ANKA Haber Ajansı