ERDOĞAN SARAYINDAN HERKESE ÇATTI
Yapılan anket ve kamuoyu yoklamalarında her geçen gün daha kötü sonuçlar alan AKP'nin iktidar umutlarını gittikçe kaybetmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çok hırçınlaştırıyor.
Son günlerde meydana gelen gelişmeler üzerine muhalefet ve Tüsiad tarafından eleştirilen AKP ve Erdoğan, sarayından neredeyse tüm eleştiri odaklarına sert yanıtlar verdi. Duasında "Ermeni soykırımı" diyerek dünyada büyük bir destek gören Papayı'da ağır bir biçimde eleştiren Erdoğan, Ağrı'da yaşanan olaylarla ilgili, "Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Ya siz kendinizi ne sanıyorsunuz, siz bu devleti milleti ne sanıyorsunuz?" dedi.
ZEHİR ZEMBEREK KONUŞMA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve beraberindeki heyeti kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerini ağırladığı programda hitap eden Erdoğan, "Güvenlik kuvvetlerimiz kendilerine açılan bu ateş karşısında derhal misliyle karşılık veriyorlar. Burada bir provokasyon varsa bu devletin değil, terör örgütünün güdümündeki partinin kurguladığı bir provokasyondur. Yaralanan jandarma personelimizin kendi haline terk edildiği böyle bir iddia var ya. Güya orada jandarma yaralı halde bırakılmış onları kendi mensupları gelip almış. Bunların hepsi kayıtlarla resimlerle elimizde mevcut. Bunların tümü külliyen yalandır. Yaralıları almak üzere bölgeye giden helikopterlerimize ateş açıldığı için askerlerimiz hastaneye zor şartlarda ulaştırılmıştır" dedi.
"YANLIŞIN BEDELİNİ ÖDEYECEK OLAN TÜSİAD'IN BAŞKANI DEĞİL, TÜRKİYE'DİR"
Türkiye'de gerek ihracat noktasında gerek ekonomiyle ilgili konularda en hassas olması gereken kurumların içinde TÜSİAD'ın geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ancak TÜSİAD Başkanı yaptığı açıklamalarla adeta istikrar ve güveni baltalamaya çalışan temsil ettiğini iddia ettiği iş dünyasını tedirgin eden bir tavır içinde bulunuyor. Türkiye'nin tüm gerçekleri gibi ekonomiyi de okumaktan aciz birtakım siyasetçileri anladık. Onlar sorumsuzluk yapıyorlar. Onların menfaat ölçüleri farklı, peki en azından iş dünyasının hassasiyetlerine vakıf olması gereken TÜSİAD'ın başkanına ne oluyor? Bu üslup yanlış. Enflasyonun düştüğünden bahsedecek kadar maalesef enflasyon ölçülerini göremiyor. Bu yanlış. Cari açıktaki olumlu gelişmeleri göremeyecek kadar maalesef gözler adeta bu işlerde ama. Türkiye'de bir istikrarsızlıktan bahsetmek kadar istikrarsız bir zihniyet olabilir mi? Bu ülkede bir istikrarsızlık olursa bu yanlışın bedelini ödeyecek olan da TÜSİAD'ın başkanı değil, Türkiye'dir. Onun için TÜSİAD gibi kurumun başında olan insanlar ağızlarından çıkanı kulaklarının duyması gerekir. Ben bazı konularda çok hassasımdır. TÜSİAD Başkanı'nın geçmişte Türkiye'ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Onu arkadaşlarımın inceleyeip ortaya çıkarması mümkündür. Hangi işle iştigal etmişse o iş sebebiyle yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralarda ne tür bedeller ödettiler, bunun üzerinde iyi durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere biz fırsat vermeyeceğiz. Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen bunun hesabını verir" dedi.
"BU HADİSEYE DEVLET TERÖRÜ DİYECEK KADAR ALÇALAN MİLLETİNE ALENEN İHANET İÇİNE GİREN KİŞİLER GÖRDÜK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Savcımızın şehit edilmesini tek ses ve tek yürek olarak protesto edemeyenler bu olayı hükümetin ve şahsımın aleyhine kullanabilmek için olmadık hezeyanlar ürettiler. Bu hadiseye devlet terörü diyecek kadar alçalan insanlıktan çıkan ülkesine ve milletine alenen ihanet içine giren kişiler gördük. Teröre terör, teröriste terörist diyemeyecek kadar bunları ifade edemeyecek kadar gözlerine perde inmiş kalpleri kararmış olanları üzüntüyle ve ibretle takip ettik" diye konuştu.
"BURADA ÖZEL OLARAK PLANLANMIŞ BİR OPERASYON SÖZ KONUSU DEĞİL"
Ağrı Diyadin ilçesindeki saldırı ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ağrı'da yaşanan hadise şudur. Diyadin ilçesinin bir köyünde ağaç dikme adı altında bir etkinlik yapılacağı bilgisi ilgili kurumlara ulaşıyor. Daha önce benzer adlarla yapılan etkinliklerde vatandaşlara seçimlerdeki tercihleri konusunda baskı yapıldığı haberleri alındığı için valiliğimiz söz konusu etkinliğe izin vermiyor. Buna rağmen hem etkinlik alanına gelmesi muhtemel katılımcıların güvenliğini sağlamak hem de bölücü terör örgütü mensuplarının istismarına izin vermemek için güvenlik kuvvetlerimiz bölgede tedbir alıyorlar. Görev yapan jandarma birimlerimizden birinin üzerine bölücü terör örgütü mensupları tarafından ateş açılıyor. Burada özel olarak planlanmış bir operasyon söz konusu değil" dedi.
"BUNLARIN TÜMÜ KÜLLİYEN YALANDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü, "Sadece bölgeye gelen vatandaşların güvenliklerinin sağlanmasına ve bölücü terör örgütü mensuplarının bu etkinliği istismarının önlenmesine yönelik tedbir alınıyor. Güvenlik kuvvetlerimiz kendilerine açılan bu ateş karşısında derhal misliyle karşılık veriyorlar. Burada bir provokasyon varsa bu devletin değil, terör örgütünün güdümündeki partinin kurguladığı bir provokasyondur. Yaralanan jandarma personelimizin kendi haline terk edildiği böyle bir iddia var ya. Güya orada jandarma yaralı halde bırakılmış onları kendi mensupları gelip almış. Bunların hepsi kayıtlarla resimlerle elimizde mevcut. Bunların tümü külliyen yalandır. Yaralıları almak üzere bölgeye giden helikopterlerimize ateş açıldığı için askerlerimiz hastaneye zor şartlarda ulaştırılmıştır. Bölgede bulunan HDP mensupları bahane edilerek bu meselenin istismarı vicdana ve ahlaka sığan bir davranış değildir. Bakıyorsunuz hemen birileri meseleyi kendi meşreplerine göre başka taraflara çekmenin çabası içine girdi."
"ÇÖZÜM SÜRECİ ASKERİ ZORUNLULUĞUN DEĞİL, SİYASİ KARARIN NETİCESİ OLARAK BAŞLATILMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve beraberindeki heyeti kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerini ağırladığı programda hitap eden Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin olarak "Ağrı'da yaşanan hadisenin devletin çözüm süreci konusundaki duruşuyla kesinlikle ilgisi yok. Bu olay bölücü terör örgütünün ve onunla aynı çizgideki siyasi partinin samimiyetsizliğinin bir defa daha ispatı mahiyetindedir. Bunu söz konusu siyasi partinin eş genel başkanının ve diğer yetkilerinin ifadelerinde açıkça görmek mümkün. Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Çözüm süreci askeri bir zorunluluğun değil, siyasi bir kararın neticesi olarak başlatılmıştır. Hiçkimse yanlış değerlendirmesin. Devlet gücünü yitirmedi. Sadece bizim milletimizle vardığımız mutabakat neticesi yöntem değiştirdi" dedi.
"SİZ KENDİNİZİ NE SANIYORSUNUZ?"
Çözüm sürecine değindiği konuşmasında Erdoğan, devletin gücünü yitirmediğini belirterek "Çözüm süreci ülkemizin ve milletimizin geleceği bakımından hayati öneme sahiptir. Bu sürecin başladığı günden beri Kandil'de yuvalanan bölücü örgüt elebaşlarının ve onların güdümündeki siyasi partinin güven vermeyen samimiyetsiz bir tavrı içinde olduklarını biliyoruz. Sürecin en ciddi sorunu hep bu bakımdan görüşme noktasındaki sıkıntılar olmuştur. Bizler bugüne kadar hep acaba bu işi nasıl çözeriz, bir demokratik açılım dedik. Arkasından milli kardeşlik ve beraberlik projesi dedik. Onun arkasından da çözüm süreci dedik. Bu adımları atarken parlamentodaki temsilcileriyle arkadaşlarımızın zaman zaman görüşmeleri oldu. Bunların hiçbirinde maalesef verilen sözler yerine getirilmedi. Biz ülkemizin ve milletimizin selameti için bu süreci ne kadar hassasiyetle yaklaştıysak diğerleri de o derece önemsiz, sinsi bir tavır ortaya koydular. Biz asıl büyük mutabakatı Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla tüm milletimizle yaptığımız için çözüm sürecini bugünlere getirebildik. Eğer iş bunlara kalsa şu anda ortada çözüm süreci falan olmazdı. Ağrı'da yaşanan hadisenin devletin çözüm süreci konusundaki duruşuyla kesinlikle ilgisi yok. Bu olay bölücü terör örgütünün ve onunla aynı çizgideki siyasi partinin samimiyetsizliğinin bir defa daha ispatı mahiyetindedir. Bunu söz konusu siyasi partinin eş genel başkanının ve diğer yetkilerinin ifadelerinde açıkça görmek mümkün. Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Çözüm süreci askeri bir zorunluluğun değil, siyasi bir kararın neticesi olarak başlatılmıştır. Hiçkimse yanlış değerlendirmesin. Devlet gücünü yitirmedi. Sadece bizim milletimizle vardığımız mutabakat neticesi yöntem değiştirdi" diye konuştu.
"BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VERENLER, SİLAHI TUTANLAR TARAFINDAN İMHA OLMAYA YAKLAŞTIKLARINI BİLMELİDİRLER"
Çözüm sürecine ilişkin olarak silahların toprağa gömülmesi gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, "Devletin güvenlik kuvvetleri dışında elinde silahı olan herkes bu ülkenin ve bu milletin düşmanıdır. Bu silah ister Ağrı'da olsun isterse İstanbul'da Okmeydanı'nda hiç fark etmez çünkü silahın olduğu yerde kan vardır, ölüm vardır, tehdit vardır, baskı vardır. Bu silahların namluları devletin güvenlik güçlerine değil bizzat millete çevrilidir. Milletten demokrasi yoluyla alamadığı gücü silahla elde etmeye çalışanlar zavallılardır, korkaklardır. Hem silaha, şiddete, baskıya karşı samimi bir tavır ortaya koymayıp hem de dmeokrasiden söz eden açık söylüyorum yalancıdır, iki yüzlüdür, riyakardır. Biz çözüm sürecini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Bu bizim milletimize sözümüz. Biz sözümüzden dönmeyiz. Ama milletin huzuruna güvenliğine, geleceğine kast eden hiçbir saldıyı cevapsız bırakmayız. Çözüm sürecinin sağlıklı şekilde devam etmesinin şartı silahların ebediyen terk edilmesidir. Silahların yurt dışına çıkarılması saklanmasından söz etmiyorum. İrlanda'da nasıl yapıldıysa toprağa gömülecek üzerine beton dökülecek ben ondan bahsediyorum. Bu yapılmadığı sürece karşı taraf sözünde durmamış olacaktır. Siyasetle silah, ateşle su gibidir. Birlikte olamazlar. Eninde sonunda biri diğerini imha eder. Silahlı bölücü terör örgütüne destek vererek kendi meşruiyetlerini zayıflatanlar bizzat o silahı tutanlar tarafından imha olmaya her geçen gün yaklaştıklarını bilmelidirler. Maalesef karşımızda çözüm sürecinde elde edilen bunca kazanımı siyaset yoluyla, demokrasi yoluyla mücadele etme cesareti bulamadığı için silaha şiddete kana feda eden aciz bir anlayış var" ifadelerini kullandı.
"PAPA'YI KINIYORUM VE UYARMAK İSTİYORUM"
Papa Francesco'nun 1915 olaylarını anmak için Vatikan'da düzenlediği ayinde sözde Ermeni soykırımıyla ilgili sözlerini eleştiren Erdoğan, "Papa'nın Ermenilerin yüz yıl önce Müslümanlar başta olmak üzere, coğrafyamızdaki herkesle birlikte yaşadıkları acıları soykırım olarak nitelemesinden fevkalade üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Malum kısa süre önce Ankara’ya ziyareti olmuştu. Görüşmelerimizde, ben farklı bir siyasetçi görmüştüm. Din adamı demiyorum, siyasetçi görmüştüm. Fakat bu açıklamalardan sonra, gerek siyasi kimliğindeki farklılık, gerekse din adamlığındaki farklılığı ben tamamıyla ne yazık ki çok çok farklı bir zihniyetin, tarihten bu yana, milyonlarca insanın kıyımına yol açan anlayışın yeniden tezahürü olarak gördüm. Tarihi olayların kendi mecrasından çıkartılıp ülkemiz aleyhine bir kampanya amacı haline getirilmesine izin vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum. Bir İtalyan AB temsilcisi gayet güzel bir açıklama yaptı 'Biz Ermeni meselesiyle ilgilenmeyiz' dedi. Biz Türkiye’nin her alandaki mevcut çıkışını izliyoruz, biz buna bakarız dedi. Tıpkı Kafkasya’da Çerkezlerin, Kırım’da Tatarların, yaşadığı trajedilere acılara yüreğimizin yandığı gibi, Ermenilerin maruz kaldıkları sıkıntıları biliyor ve üzülüyoruz. Geçen 23 Nisan’da yaptığım açıklamayı hepsi biliyor. Biz aynı yerdeyiz. Bu açıklamayı yaparken ben orada bir paragraf daha koymuştum. Ermeniler ülkemizde ölürken, yine aynı şekilde Ermeniler tarafından, farklı ülke mensupları tarafından Osmanlı’nın evlatları şehit edildi, bunları da ben orada kayda girmiştim. Biz asla acılar üzerinden siyasi rant elde etmenin çabası içinde değiliz. Bugün Ermeni meselesini tartışmak istiyorsak, hadiseyi gerçek boyutlarıyla ortaya koymamız lazım. Bu da tarihçilerin işidir. Bırakalım tarihçiler tartışsın. Biz bütün arşivlerimizi açıyoruz. Varsa Ermenistan da arşivlerini açsın, belgelerini ortaya koysun. Biz silahlı kuvvetlerimizin arşivlerini de açmaya hazırız. Ama bunlara yanaşmayacaksınız, sadece siyasi lobilerle, oralardaki maalesef Ermeni Diasporası çok çirkin ilişkilerle meydana getirmiş olduğu ilişkilerle Türkiye aleyhine netice almaya çalışacaksınız. Tarihçinin işini siyasetçiler, din adamları aldığı zaman oradan hakikat değil hezeyan çıkar. Ben tekrar ortak komisyon çağrısını yineliyor, arşivlerimizi sonuna kadar açmaya açık olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Sayın Papa’yı da bu tür yanlışlara herhalde bir daha düşmez diye kınıyorum ve uyarmak istiyorum" şeklinde konuştu.
Kaynak: