ERDOĞAN KONUŞTU 3 AYDIN CEZAEVİNDE

ERDOĞAN KONUŞTU 3 AYDIN CEZAEVİNDE

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 'Terörün tanımı yeniden yapılmalı. Akademisyen de terörist olabilir' demesinden bir gün sonra barış isteyen 3 akademisyen tutuklandı.

İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen akademisyenler Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy tutuklandı. 3 akademisyenin TCK'nın 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklanmasına karar verildi.

BU SUÇA ORTAK OLMAYACAĞIZ BİLDİRİSİ

"Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza atan 1128 akademisyen arasında yer alan Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy, 10 Mart'ta Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Şube'de yeniden bir basın açıklaması yaparak barış talebinde ısrarcı olduklarını açıklamışlardı. Bu açıklamanın ardından akademisyenler hakkında, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından gözaltı kararı çıkarıldı. Dün gözaltına alınan akademisyenler bugün çıkarıldıkları savcılık tarafından "Terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi. İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği'nde sorgulanan akademisyenler, aynı suçlamayla tutuklanmalarına karar verildi.
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği kararında, bildiriye imza atan akademisyenlerin, yeniden aynı metni okudukları, PKK terör örgütü ve tüm terör örgütlerinin de bu bildiriden sonra asker, polis, sivil demeden tüm vatandaşların can ve mal güvenliğine karşı saldırılarını artırarak eylemlerine devam ettiği ileri sürüldü. 

"BESE HOZAT'IN AÇIKLAMALARIYLA BU BİLDİRİNİN BİRBİRİNE PARALEL OLDUĞU..."

Kararda 22 Temmuz 2015'te Ceylanpınar'da iki polis memurunun şehit edilmesinin ardından PKK terör örgütünün eylemlerini artırdığı, mahallelerde hendekler kazılarak, öz yönetim ilanları yapıldığı PKK terör örgütü yürütme konseyi eş başkanı Bese Hozat'ın da yayın organları aracılığıyla 22 Aralık'ta "Aydın ve demokratik çevreler öz yönetimlere sahip çıksın" açıklamasını yaptığı, bu bölgelerde güvenliğin sağlanması amacıyla operasyonlar yapıldığı, operasyonların devam ettiği sırada 11 Ocak 2016 tarihinde şüphelilerin de aralarında bulunduğu 1128 kişinin, "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiri yayınladıkları anlatıldı. Yayınlanan bildirinin PKK terör örgütüne destek nitelikte olduğu belirtilen kararda, "PKK adına açıklama yapan Bese Hozat'ın açıklamalarıyla bu bildirinin birbirine paralel olduğu" vurgulandı.

"AYNI METNİ TEKRAR OKUDULAR..."

Şüphelilerin bu bildiriden sonra basın açıklaması düzenleyerek aynı metni tekrar okudukları ve metinde geçen hususları tekrar ettikleri, sözde barış talebi adı altında silahlı terör örgütü propagandasını alenen yaptıkları, bu bildiriden sonra tüm terör örgütlerinin ve PKK terör örgütünün asker, polis, sivil demeden tüm vatandaşların can ve mal güvenliğine karşı saldırılarını artırarak eylemlerine devam ettiği" kaydedildi. Asıl şiddeti yaratanın terör örgütü oluğu ve bu durumun bilindiği halde bildiri de terör örgütüne yönelik hiçbir eleştri ve kınamanın yapılmadığına dikkat çekilen kararda, "şüphelilerin terör örgütünün eylemlerini destekler mahiyette tavır içerisinde olduklarının açık olduğu" ifade edildi. 

"ŞÜPHELİLERİN TERÖR ÖRGÜTÜYLE AYNI FİKİR VE EYLEM BİRLİKTELİĞİ İÇİNDE OLDUKLARI..."

Kararda, "Operasyonların amacının vatandaşların öncelikle yaşam ve güven hakkını sağlamak olduğu, bu hakkı tehdit eden terör örgütü mensuplarının silahlı saldırılarını sona erdirmek için başlatılan operasyonlardan dolayı esasen savunma pozisyonunda olan devletin katliam yaptığından bahsedip, asıl saldırıları gerçekleştiren terör örgütü mensuplarının eylemlerine değinilmemesinden şüphelilerin terör örgütüyle aynı fikir ve eylem birlikteliği içinde olduklarının delili olduğu yayınlanan bildirinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği" belirtildi.

"ADLİ KONTROL UYGULAMASININ BU AŞAMADA YETERSİZ KALACAĞI..."

Kararda, "Şüphelilerin, üzerlerine atılı suçu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, bu suçun yasada ön görülen cezasının alt ve üst sınırı, kaçabilecekleri yönünde şüphe bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, adli kontrol uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı" gerekçesiyle "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklanmalarına karar verildiği belirtildi.

SUÇLAMALARI REDDETTİLER

Akademisyenlerin ifade işlemi 5 saat sürdü. İfadelerinde suçlamaları redden akademisyenlerden Muzaffer Kaya, 10 yıldır üniversitelerde ders verdiğini, kendisine sorulan sorularda bahsi geçen Bese Hozat'ı tanımadığını belirterek, imzaladığı bildiride devletten bazı taleplerde bulunduklarını söyledi.

"DEVLET BARIŞ SÜRECİNİ BAŞLATTIĞINDA DESTEĞİMİZİ BELİRTMİŞTİK"

Akademisyen Esra Mungan, "2015 yılında bir şahsın beyanı doğrultusunda talimat alınarak beyanda bulunduğumuz iddiası zaman olarak çelişkilidir Bizim beyanlarımız barış sürecinin güçlendirilmesine yöneliktir. Devlet 2013 yılında barış sürecini başlattığında biz bu sürece destek vermek istediğimizi belirtmiştik. 11 Ocak 2016'daki basın toplantımızı yeninde başlayan çatışma sürecinin sonlandırılması için yaptık" dedi.
Şüpheli Kıvanç Ersoy da Bese Hozat ismini ifadesi sırasında öğrendiğini, böyle bir talimat almadığını bu yönde de bir hareketi olmadığını söyledi. Ersoy, kendi iradeleri dışında başka kimseden talimat alarak bir şey yapmalarının söz konusu olmadığını, Mimar Sinan Üniversitesinde çalıştığını ,tutuklanması halinde yarın ders vereceği öğrencilere karşı sorumluluğunu yerine getiremeyeceğini söyledi. Akademisyenler ayrıca 10 Mart açıklaması nedeniyle haklarında gözaltı kararı verildiğini ancak savcılıkta 10 Mart'la ilgili bir soru sorulmadığını söyledikleri kaydedildi.

TUTUKLANAN 3 AKADEMİSYEN SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİRİLDİ

"Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza attıkları gerekçesiyle gözaltına alınan akademisyenler Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy sevk edildikleri İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Adliyeden cezaevine götürülmek üzere çıkarılan akademisyenler kelepçesiz halde getirildikleri Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildi.

TUTUKLANAN 3 AKADEMİSYEN CEZAEVİNDE

"Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza atan 1128 akademisyen arasında yer alan Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy, 10 Mart'ta Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Şube'de yeniden bir basın açıklaması yaparak barış talebinde ısrarcı olduklarını açıklamışlardı. Bu açıklamanın ardından akademisyenler hakkında, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından gözaltı kararı çıkarıldı. Dün gözaltına alınan akademisyenler bugün çıkarıldıkları savcılık tarafından "Terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi. İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği'nde sorgulanan akademisyenler, aynı suçlamayla tutuklanmalarına karar verildi. Tutuklama kararının ardından Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirilen akademisyenlerden Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy saat 00.00 sıralarında Metris Cezaevi'ne konuldu. Esra Mungan ise saat 23.30 sıralarında Bakırköy Kadın Cezaevi'ne konuldu.

AVUKAT EYÜPOĞLU: TUTUKLAMALARIN HUKUKİ DAYANAĞI YOK

AKADEMİSYENLER Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy'un, İstanbul Nöbetçi 5'inci Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklanmasının ardından, açıklama yapan akademisyenlerin avukatlarından Meriç Eyüpoğlu, tutuklama kararının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını iddia etti.

Akademisyenleri desteklemek amacıyla İstanbul Adalet Sarayı'na gelen akademisyen ve öğrencilere de açıklama yapan Eyüpoğlu şunları söyledi: 

“Uzun bir gözaltı ve savcılık sürecini geride bıraktık. Aslında içinde yaşadığımız politik iklimde hem de talimat en yukarıdan verilmişken tutuklama kararının sürpriz olmadığını biliyoruz. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz buradakiler olarak. Ama yine de belki hukuki olarak bu süreci etkileyebiliriz diye elimizden geleni yaptık. Müvekkillerimiz ifadelerini verdiler, biz örnek kararları sunduk, hukuki gerekçeleri tartıştık ama gerçekten hukukun kalmadığını bir kez daha gördük. Söz konusu olan, politik bir karardır. Sözkonusu olan yakalama kararı da zaten politikti.

Bilindiği gibi müvekkiller, kendileri, kendi imkanlarıyla emniyete gittiler. Haklarında herhangi bir işlem yapılmasına zaten gerek yoktu. Adresleri bilinen kişiler, nerede çalıştıkları belli. Her zaman ulaşılabilecek durumdalardı. Buna rağmen haklarında yakalama kararı verildi. Sonrasında da yine aynı koşulları taşıdıkları halde, hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde gerekçesiz bir şekilde tutuklama kararı verildi. Tabii ki itiraz edeceğiz, tabii ki hukuki süreci takip edeceğiz ama yanısıra bunun aslında hukuki bir dayanağı olmayan bir karar olduğunu yukarıda ifade ettiğimiz gibi burada da ifade ediyoruz."

Kaynak:Haber Kaynağı