ERDOĞAN FRANSA'DA KONUŞTU; BEN DEMOKRATİK BİR LİDERİM DARBECİ SİSİ İLE AYNI MASADA OTURAMAM
AB tarafından Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz.
Gülten ÖZBEY-Bahar DEMİREL /FRANSA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temaslarını sürdürdüğü Fransa'nın başkenti Paris'te, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde bir konuşma yaptı.Gezi olaylarının ardından tüm dünyada büyük bir prestij kaybına uğrayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sık sık dış gezilere çıkarak gittiği ülkelerde durumunu onarma gayreti gezlerinin Fransa durağında uzun bir açıklama yaptı.
FRANSA ULUSLARARASI İLŞKİLER ENSTİTÜSÜNDE KONUŞTU
Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde 2004 yılından sonra hitap etmekten memnuniyet duyduğunu ifade Erdoğan, bugün Fransalı mevkidaşı ile gerçekleştirdiği görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkileri ve bölgesel meseleleri değerlendirdiklerini kaydederek, "İlişkilerde zaman zaman iniş çıkışlar olsa da tarihe baktığımızda genel olarak ortaklıkların işbirliğinin dayanışmanın öne çıktığını görüyoruz. İlişkilerimizdeki bir başka önemli boyut Fransa'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve Türkiye kökenli vatandaşlarımızdır ki sayısı 610 bin civarında. Çifte vatandaşlığa sahip vatandaşlarımızın sayısı da 300 bine ulaşmış durumda. Bu rakamlarla Türkler Fransa'da dördüncü büyük göçmen grubunu oluşturuyorlar" diye konuştu.
YİNE KAFA KARIŞTIRDI
Konuşmasında IŞİD yerine DAESH (IŞİD'in Arapça kısaltması) kelimesini kullanan Erdoğan, mücadelenin devam edeceğini belirterek, "Türkiye'nin asla DAESH gibi bir terör örgütüne destek vermek gibi bugüne kadar bir yanlışı olmamıştır.Terörün ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bizim mücadelemiz DEAŞ ile aynı şekilde devam edecektir. Bazıları DAESH'i İslam veya islami bir örgüt gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Kusura bakmasınlar. Anlamı 'barış' olan bir din asla teröre müsaade etmez. DAESH bir terör örgütüdür" dedi.
'AB TARAFINDAN TÜRKİYE'YE VERİLEN SÖZLERİN TUTULMASINI BEKLİYORUZ'
Fransa ve Türkiye arasındaki işbirliğinin Avrupa ve Akdeniz'deki Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlardaki birçok meselenin çözümüne katkı sağlayacağını savunarak, "Biz Türkiye olarak Fransa ile ilişkilerimizde büyük devlet vizyonunu her zaman muhafaza ettik ve ediyoruz. AB üyelik sürecimizde bize en büyük desteği ve katkıyı beklediğimiz ülkelerin başında Fransa geliyor. Biz bu desteği Chirac'ın görevi bıraktığı ana kadar hep gördük. Bu destek o süreçler içerisinde hep oldu. Nedense Sayın Chirac ayrıldı. Ayrıldıktan sonra bir farklı hava esmeye başladı. Bu da bizi üzdü tabi. Temenni ederim ki şimdi yeni bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin 1963 yılından bu yana AB kapısında bekletiliyor olması izahı mümkün olmayan bir süreçtir. Hiçbir ülkeye böyle bir uygulama yapılmamıştır. AB müzakere süreci maalesef fasıllar üzerine konan blokajlar nedeniyle ciddi bir duraklama süreci yaşıyor. AB tarafından Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Bu da bizim en doğal hakkımızdır. Fransa tarafından da bize verilen sözlerin tutulacağını ümit ediyoruz" ifadelerini kullandı.
'300 BİN İNSANIN ÖLÜMÜ GÖSTERE GÖSTERE GELMİŞTİR'
Ortadoğu'daki krizleri daha ortaya çıkmadan gören ve uyarıları yapan ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, "Irak'ta bu manzaranın oluşabileceğini Irak'ın bölünme noktasına gelebileceğini yıllar öncesinden ifade ettik. Türkiye'nin bu konuda uyarıları dikkate alınmış olsaydı buna yönelik tedbirler alınmış olsaydı Irak'ta şu anda yaşananlar yaşanmayacak barışçıl demokratik çözümler üretilmiş olacaktı. Aynısı Suriye için de geçerli. Suriye'de yaklaşan tehlike görülmediği için işte bugünkü trajik manzaraya ne yazık ki düşmüş durumdayız. 300 bin insanın ölümü maalesef göstere göstere gelmiştir. Öyle bir yaklaşım tarzı var ki anlamak mümkün değil" dedi.
'DEVLET TERÖRÜNÜ ESTİREN KİŞİ BANA GÖRE TERÖRİSTTİR'
Dünya siyasetine yerleşmiş olan iki kavramın kendisini çok rahatsız ettiğinden bahseden Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunların bir tanesi konvansiyonel silahlar meselesidir bir diğeri de kimyasal silahlar meselesidir. Bunun uygulaması karşımıza özellikle Suriye'de çıktı. Kimyasal silahların uluslararası hukuk açısından çok farklı bir konumu olabilir fakat Suriye'de kimyasal silahlarla ölenlerin sayısı binlerle ifade edildi. Konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ise üzülerek ifade ediyorum 300 bine yakındır. Konuşulan hep nedir? Kimyasal silahtır. Konvansiyonel silahları neden konuşmuyorsunuz? Kimyasal silahla öldürülürse suç değil, konvansiyonel silahla öldürülürse suç, mantık bu mu? Neticesi ölüm olan ve bu vesile ile kullanılmış olan ne olursa olsun bunun yasaklanması gerekir. Konvansiyonel silahı kullanıyorsa oradaki devlet terörünü estiren kişi ki bana göre bir teröristtir ve ortada bir devlet terörü vardır. Bu kişiye karşı ulusların birleşip Adalet Divanı'na mı gider nereye giderse bunun oraya götürülmesi lazım."
"DAESH İLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEKTİR"
Türkiye'nin DAESH'a (IŞİD) yardım ettiği yönündeki iddialardan rahatsız olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin asla DAESH gibi bir terör örgütüne destek vermek gibi bugüne kadar bir yanlışı olmamıştır. Biz 32-33 yıldır terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Terörün ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bizim mücadelemiz DAESH ile aynı şekilde devam edecektir. Bazıları DAESH'i İslam veya islami bir örgüt gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Kusura bakmasınlar. İslam anlam itibariyle anlamı 'barış' olan kelimeden türemiştir. Anlamı barış olan bir din asla teröre müsaade etmez. DAESH bir terör örgütüdür. Dikkat edin IŞİD'i de ısrarla kullanmıyorum. DAESH diyorum. Çünkü bunlar bir terör örgütüdür."
"KOBANİ'Yİ NİYE BU KADAR STRATEJİK BİR KONUMA TAŞIDILAR?"
Bölgedeki meselenin sadece Kobani olmadığını belirten Erdoğan, Kobani'nin istismarının yapıldığını savunarak "Kobani niye böyle bir stratejik konuma getirilmiştir. Ne var burada acaba? Petrol mü var, altın mı var, elmaslar mı var? Neden acaba Kobani? Bugün Kobani'yi bombalayanlar, koalisyon güçleri, dost acı söyler ama gerçeği söyler. Humus vurulmuştur sesleri çıkmamıştır. Buralar vurulurken sesleri çıkmayanlar acaba Türkiye'nin sınırındaki Kobani ile ilgili niye bu kadar stratejik bir konuma taşıdılar? Onlar için bunun stratejik önemi nedir? Benim sınırımda burası. Eğer stratejik bir konumu olacaksa benim için olmalı. Onlar için olmaması lazım. Şu anda boş bir Kobani var" diye konuştu.
"BUGÜN KOBANİ'Yİ KURTARIRSINIZ YARIN BAŞKA KOBANİLER ÇIKAR"
Batı'nın Ortadoğu'ya karşı sergilediği çifte standartlı tutumun Ortadoğu'da vicdanları derinden etkilediğini aktaran Erdoğan, "Bu çifte standartlı tutum son bulmadığı küresel adalet tesis edilmediği müddetçe Ortadoğu'da ya da diğer bölgelerde bu tahribat daha da artacaktır. Batı da bu tahribattan uzak kalmayacaktır. Yaklaşan bu tehlikeyi hepimizin görmesi gerekiyor. Avrupa'nın bu tehdidi özellikle görmesi gerekiyor. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Ortadoğu'da çizilen sınırlar oluşturulan senaryolar şu anda adeta dikişlerini patlatarak küresel sorunlara dönüşüyor. Bölgedeki her meselenin birbiri ile irtibatı var. Bugün DAESH'i ortadan kaldırırsınız yarın bir başkası çıkar. Bugün Kobani'yi kurtarırsınız yarın başka Kobaniler çıkar. PKK terör örgütüne yeşil ışık yakılırken işte bu terör örgütüne kırmızı ışık yakılması terörle mücadele konusundaki samimiyetin sorgulanmasını da beraberinde getirir" ifadelerini kullandı.
"ÇÖZÜM SÜRECİNE YÖNELİK EN BÜYÜK SALDIRI KOBANİ BAHANESİYLE SERGİLENDİ"
Konuşmasında çözüm sürecine değinen Erdoğan, "Çözüm süreci adını verdiğimiz terörü sona erdirme toplumsal barışı tesis etme süreci yapılan tüm tahrik ve provokasyonlara rağmen devam ediyor. Bu süreç daha başladığı anlarda Paris'te yapılan bir saldırı sürece yönelik büyük bir sabotaj olmuştu. Bu sabotajın süreci yaralamasını engelledik. Yaklaşık 2 yıllık süreçte benzeri birçok saldırıyı kararlılıkla bertaraf ettik. Çözüm sürecine yönelik en büyük saldırı Kobani bahanesi ile geçtiğimiz haftalarda sergilendi. 40 vatandaşımız Kobani bahanesi ile yapılan saldırılarda hayatını kaybetti. Bunların tamamı terör örgütü PKK'nın katlettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızdı. Terör örgütü gibi terör örgütünün uzantısı olan siyasi parti de kendi ideolojisi kendi fikirleri kendi yaşam tarzı dışında hiçbir oluşuma tahammül etmiyor. Kimi zaman şiddetle kimi zaman baskı ile farklılıkları ortadan kaldırmanın gayreti içine giriyor. Zor bir süreçteyiz hassas bir süreçteyiz. Ama barıştan başka bir seçeneğimiz yok. Bunu mutlaka tesis edeceğiz. Ne güvenlikten ne hukuk ve demokrasiden taviz vermeden devam ediyoruz" diye konuştu.
"İYİ NİYETİMİZ KARŞILIK BULMADI"
1915 Olayları ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, bu konunun dezenformasyondan uzak tutularak ele alınamadığını kaydederek, "Bizim bütün yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen Ermenistan ve Ermeni Diasporası sağduyulu bir yaklaşım sergilemediler. Biz bu meselenin siyasi bir mesele olmaktan çıkarılmasını siyasetin malzemesi olmaktan çıkarılmasını, bırakalım bunu tarihçiler gelsinler bu mesele üzerinde çalışsınlar. Biz arşivlerimizi açtık. Ermenistan'ın elinde varsa bu tür arşiv o da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsın. Bu belgeler üzerinde hukukçular siyaset bilimciler tarihçiler çalışmalarını yapsınlar. Onların yaptığı tespitlerle adım atalım. Bizim iyi niyetimiz maalesef karşılık bulmadı" dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, KONFERANS’TA SORULARI YANITLADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temasları kapsamında gittiği Fransa'daki Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde bir konuşma yaptı. Açıklamalarının ardından kendisine yöneltilen sorulara yanıt veren Erdoğan, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili sorulan bir soru için Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nde hizmet vermediğini anlatarak "Kusura bakmayın da Gazi Mustafa Kemal'in zamanında veya daha sonra yapılmış olan ki şu anda kullanılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği köşk değildir. Şu anda benim oturduğum yer, hizmet verdiğim yer, Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği yer değildir. Biz bu yeni yaptırdığımız yere geçerken başbakanlık binamız hizmete elverişli olmadığı için başbakanımızı şu anda benim hizmet verdiğim yere alacağız. Şu anda yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da cumhurbaşkanlığının hizmetlerine mevcut yer el vermediği için zaten oraya taşınmıştır" dedi.
"İSRAİL YÖNETİMİNİN ANLAYIŞI İLE BARIŞIK OLMAK BİZİM AÇIMIZDAN MÜMKÜN DEĞİL"
İsrail ve Türkiye ilişkileri ile ilgili sorulan bir soruya Erdoğan, "İsrail bölgede halkı Müslüman olan ülkeler olarak ilişkileri en ileri olan ülke Türkiye'ydi. İsrail böyle bir dostunu kaybetti. Gerek malum Mavi Marmara olayı diye uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götüren gemiyi vurmalarından sonra aramızdaki münasebetler olumsuz gelişti. Biz kendilerine o zaman 3 maddeden oluşan şart sunduk. Bunun bir tanesi özür dilenmesiydi. İki tazminat konusuydu. Üç, Filistin'e ambargonun kaldırılmasıydı. Özür dilendi. Tazminat için belli bir noktaya gelindi. Ambargonun kalkmasını beklerken Gazze vurulmaya başlandı. Filistin vurulmaya başlandı. Böyle İsrail halkı ile bir sorunumuz yok. Bizim ülkemizde Musevi vatandaşlarımız var. Sorunumuz yok ama İsrail yönetimi ile bizim sorunumuz var. Şu andaki İsrail yönetiminin anlayışı ile barışık olmak bizim açımızdan mümkün değil" diye yanıt verdi.
"DARBECİ İLE YAN YANA OLAMAM"
BM Genel Sekreteri Ban'ın verdiği yemekte Sisi ile aynı masaya oturmadığı konusunu 'Darbeci ile yan yana olamam' diyerek açıklayan Erdoğan, "Benim demokrasi derdim var. Ben demokratik bir liderim. Mısır'da da demokrasi mücadelesinde Mursi yüzde 52 oy ile Mısır'a başkan seçildi. Mısır'a başkan seçilen Mursi, şu andaki Sisi'yi kendine Milli Savunma Bakanı yaptı. Kendisi aynı zamanda Genelkurmay Başkanı konumunda. Milli Savunma Bakanı yaptığı Sisi, kalktı darbe ile Mursi'yi indirdi. Burada Batı çok büyük bir yanlış yapmıştır. Ben Batı'ya sesleniyorum. Siz demokrasiden yana mısınız, darbeden yana mısınız? Ben uygulaması ile Batı'nın kusura bakmasınlar darbeden yana olduğunu gördüm. BM Genel Kurulu'nda verilen yemekte bizi liderler arasında bir masaya oturtacaklar. Sordum masada kimler var. Dediler ki Sisi de o masada. Sisi o masadaysa ben o masaya gitmem dedim. Niye? Çünkü benden meşruiyetini alacak bir darbeci ile yan yana olamam. Şu anda Batı da bir yol ayrımında. Eğer demokrasi diyorsak demokrasi ile ilgili mücadelemizi kalemlerimizle de vereceğiz, söylemlerimizle de vereceğiz, duruşumuzla da vereceğiz" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN SÖZDE SINIRLARA EVET DEMESİ, MÜMKÜN DEĞİL"
Ortadoğu'daki yeni sınırlar ile ilgili sorulan bir soru için Erdoğan, "Türkiye'nin burada oluşabilecek sözde sınırlara evet demesi mümkün değil. Bu konu ile ilgili olarak atılan adımlar çok önemli. Irak'ta maalesef zihinsel sınırlar başka ülkeler tarafından atılıyor bu da önemli. Burada DAESH’ın da (IŞİD) böyle bir adım atmadığını da kimse söyleyemez. Bu da bunu bir fırsata dönüştürmüş olabilir. Bu bir terör örgütüdür. Bu terör örgütünün orada böyle bir netice alabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Aynı şekilde Suriye'de de böyle netice alabileceğine yine ihtimal vermiyorum. Sonunda ben inanıyorum ki Irak'ta Irak halkı galip gelecektir. Suriye'de de Suriye halkı galip gelecektir ve topraklarına sahip çıkacaklardır" ifadelerini kullandı.
"PEŞMERGELER ÜLKEMİZE DAVULLU ZURNALI GELDİ"
Peşmergelerin Türkiye'den geçişini farklı bir şekilde aktaran Fransız medyası ile ilgili sorulan bir soru için Erdoğan, "Biz peşmergelerin Türkiye'den geçmesi için gayret sarf ettik. Biz Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'den geçmesi ile ilgili gayret sarf ettik. Nitekim Özgür Suriye Ordusu Türkiye'den geldi ve Kobani'ye girdi. Peşmergeler Türkiye'ye geldiler ve tüm mühimmatı ile araç gereçleri ile ülkemize geldiler. Ve bir de davullu zurnalı geldiler, onu da söyleyeyim. Peşmergeleri uçakla biz Şanlıurfa Havalimanımıza aldık. Orada hala istirahat ediyorlar. Fakat şu anda bu akşam itibariyle 2 gündür bizdeler Erbil'den şu anda haber bekliyorlar. Çünkü gelen konvansiyonel silahların Kobani'ye girmesinin uygun olmadığına dair aldıkları bir haber üzerine Kobani'ye henüz girmiyorlar. Biz daha da fazlasını peşmergelerden bekliyorduk. Özgür Suriye Ordusu'ndan da daha fazlasını bekliyorduk. Oradaki gidip savaşacakların sayıları ortalama 100'er kişi diyebilirim. 100 Özgür Suriye Ordusu'ndan 100 peşmergelerden. Batı medyasına bu ifadeleri niçin böyle söylediğimi böylece anlamış olun. Bu kadar hassas bir konuda Türkiye'yi zor durumda bırakmak için peşmergeye müsaade etmiyor, Özgür Suriye Ordusu'na müsaade etmiyor. Böylece yalan yanlış doğru olmayan haberler yapıyorlar" şeklinde konuştu.
"ŞU AN HİZMET VERDİĞİM YER, GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN HİZMET VERDİĞİ KÖŞK DEĞİLDİR"
Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına ilişkin Atatürk Orman Çiftliği'ndeki yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nde hizmet vermediğini aktararak "Kusura bakmayın da Gazi Mustafa Kemal'in zamanında veya daha sonra yapılmış olan ki şu anda kullanılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği köşk değildir. Şu anda benim oturduğum yer, hizmet verdiğim yer, Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği yer değildir. Onun yanında Pembe Köşk diye adlandırılan yerdir. Biz bu yeni yaptırdığımız yere geçerken başbakanlık binamız hizmete elverişli olmadığı için başbakanımızı şu anda benim hizmet verdiğim yere alacağız. Pembe Köşk'ü büyük ihtimalle Gazi Mustafa Kemal ile alakalı Ankara'da bir müze haline getirmek ve oturduğu yeri ondan kalan bütün objeleri de orada toplamak sureti ile Pembe Köşk'ü daha anlamlı kılabilecek bir adımı da böylece atmış olacağız. Şu anda yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da cumhurbaşkanlığının hizmetlerine mevcut yer el vermediği için zaten oraya taşınmıştır. Biliyorsunuz artık Yeni Türkiye var. Yeni yer yine bizim imari üslubumuza, Türkiye bir medeniyetin varisidir. Nasıl ifade ediyorsunuz Atatürk'ün mirasları diyorsunuz, işte biz Selçuklu bakiyesi üzerine bir Osmanlı bakiyesi üzerine gelmiş bir ülkeyiz. Bizim bir mimari anlayışımız var. Gayet güzel bir eseri ortaya çıkarmış olduk" dedi.
Kaynak: