Dört Dörtlük Diktatör
DÖRT DÖRTLÜK DİKTATÖR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine “Diktatör” denilmesine sinirlenmesine çok sert tepki gösterdi. Koç, Erdoğan’a “Dört dörtlük bir diktatör özentisisin” diye çıkıştı. Koç, yerel seçimler için AKP’ye “Hodri meydan” dedi.
Erdoğan’ın neredeyse her konuşmasında darbeden söz ettiğini, bunun darbe korkusunu yansıttığını ifade eden CHP Sözcüsü Haluk Koç’un dün Meclis’te yaptığı basın toplantısındaki çarpıcı açıklamalarından satır başları şöyle:
“DOĞALDIR UYKULARINIZIN KAÇMASI”
Maalesef Sayın Başbakan ne söylediğini bilmez durumda. Bunu da doğal karşılamak gerekiyor. Eğer siz demokrasiyi rayından çıkartırsanız, eğer siz halkın oyuyla seçilmiş bir iradeyi, baskı ile, korku ile bir tiranlığa dönüştürürseniz; siyaseti intikam alma sanatı, görevi olarak algılarsanız; medyayı kuşatıp, tek sesli hale getirir, yargıyı talimatla çalıştırıp, hak ve adalet kavramlarının içini boşaltırsanız; zalimlik, kibir, hakaret etme konusunda ustalık sergilerseniz; yetersizliklerinizi, açık yetersizliklerinizi boş ve geçersiz hayallerle donatıp, Türkiye’yi her yönden teröre davet eden bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını da bulundukları her yerde terörün hedefi haline getirirseniz; 24 saat her kanalda, milleti artık bıktıran, tiksindiren ezber cümlelerle beyin yıkamaya devam ederseniz; Allah’tan korkmayıp, kuldan utanmamayı içinize sindirip, bütün yaptıklarınıza rağmen ben dün mağdurdum, bugün mağdurum, yarın da mağdur olacağım diye ortalıkta dolaşırsanız; milyonlarca insan açlık sınırında iken, başta kendiniz, oğullarınız, yakın çevreniz bir eli yağda, bir eli balda yeni bir zengin sınıfı yarattıysanız; ülkenin bütünlüğünü tartışmaya açıp, sicilli teröristlerle siyasi kanka, siyasi muhatap olursanız, Türk Bayrağını ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini, bütünlüğünü tartışmaya açarsanız; meşru muhalefet kanallarını engeller, zorda kalınca da vurun, dağıtın, coplayın, gazlayın, tutuklayın, susturun diye korkudan gözleriniz dışarı fırlamış şekilde bas bas bağırırsanız ve talimat verirseniz; sizi alkışlamayan, övmeyen, desteklemeyen her kim ise, siyasetçi olabilir, gazeteci olabilir, yazar olabilir, sokaktaki sade yurttaş olabilir bunlar bir şekilde etkisizleştirilmesi gereken hedef olarak görürseniz, bu korkuyla yatarsınız, bu korkuyla kalkarsanız. Rüyanızda bile darbe sayıklayıp 70-80 yaşında en masumane şekilde tencere-tava çalan insanı ve 17-18 yaşında “yaşamıma karışma, bana ayar verme” diyen gencecik çocukları düşman belleyip türlü yalanlarla, türlü kışkırtmalarla toplumumuzu karşı karşıya getirirseniz tabii ki korkacaksınız Sayın Başbakan. Doğaldır uykularınızın kaçması Sayın Başbakan. Aynada firavun mertebesine yükseldiğinizi görüyorsunuz ve sürekli bu tablo içerisinde mazlumu ve mağduru oynamanın size bir yararı yok artık.
"ADAMI DELİĞE SÜPÜRÜRLER"
Sözün kısası değerli arkadaşlarım, emperyalizmin bu coğrafyada sizi işbirlikçi olarak kullanma süresinin dolduğunu anlayıp sifonun çekileceğini, deliğe süpürüleceğinizi bir şekilde hissediyorsunuz demektir. Size verdikleri misyon bitti. Tarih Sayın Başbakan işte hep böyledir. Adamı önce pazarlarlar, ondan sonra da deliğe süpürüverirler kullandıktan sonra. Yakın dünya tarihi, çeşitli ülkelerde benzer senaryolara hep tanıklık yapmıştır.
"DİKTATÖR ÖZENTİSİ"
11 yılın sonuna gelmeden önce Sayın Başbakanın dünkü ifadelerinde bir şey var. “Tutturmuşlar bana diktatör diyorlar. Eğer diktatörlük olsa diktatör diyemezsin, sallandırırlar” kendi vurgusuyla söyledim. Neyi sallandırıyorsun Sayın Başbakan? Dön uygulamalarına bak! Hiç bozulma! Kendi seyircilerinin önünde gaza gelme! Kafanın arkasındakilerle, yaptıklarınla, söylemlerinle, eylemlerinle hiç kusura bakma dört dörtlük bir diktatör özentisisin. Şak diye yapışıyor sana bu tabir.
11 yılın sonunda sakin kafayla bir dönüp kendinize şu soruları bir sormaz mısınız Allah aşkına. Biz nerelerde hata yaptık? Kimlerin çıkarları doğrultusunda hangi taleplerin ihalelerini aldık? Bu milleti biz niye kamplaştırdık, niye ayrıştırdık? Neden ortak tarihimizden sürekli husumet, düşmanlık çıkararak nefreti, kini, öfkeyi bu toplumda makbul duygular haline getirdik? Neden bu coğrafyada 11 yıldır yönettiğimiz Türkiye bugün yapayalnız kaldı? Bir sorgulayın, bir bakın.
Neden bir dönemler elini sıktığımız kucaklaştığımız, aramızdan su sızmayan ülkeler ve yöneticileri nasıl bugün kanlı bıçaklı hale geldiniz? İslam coğrafyasında akan kanda bugün senin BOP eş başkanlığı görevin ve Dışişleri Bakanın Davutoğlu Ahmed’in sorumluluğu yok mu sanıyorsun hiç.
“KIVRANMAYA BAŞLADI”
Sayın Başbakan sen Cumhuriyet Halk Partisiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile, İsmet Paşa’yla uğraşmayı bırak, dön bugün egemenlik paylaşımı talebinde bulunan ülkenin bir bölgesinde neredeyse kendi öz güvenlik güçlerini kurup, yol çevirip, kontrol yapıp dağlarda tören düzenleyen PKK’yla nasıl ilişki içindesin dön ona bak. Ülkeyi sürüklediğin yalnızlığa bak. PKK’ya sözler verdin, açıklamalar oluyor. Bir Kandil’den, bir İmralı’dan tarihler belirtiliyor. Terör gölgesi altında şantajlar yapılıyor. Akil adam tiyatrosu bitti. Söz verdiklerin konusunda adım at denince şimdi kıvranmaya başladın. Zor bir siyasi süreç.
"SİYASİ AĞIRLIĞIN KALMADI"
Ülke çokbilmiş danışmanlarının tabiriyle söylüyorum “Derin bir yalnızlıkta”. Varsa yoksa Mısır olayları, varsa yoksa Gezi Parkı eylemleri, varsa yoksa Cumhuriyet Halk Partisi, varsa yoksa Kemal Kılıçdaroğlu, varsa yoksa İsmet İnönü. Kapana sıkıştın sen Sayın Başbakan. Kuyruğu kaptırdın bir kere. İstediğin kadar hakaret et, istediğin kadar tezvirat yap, istediğin kadar tasarla, planla yalan söyle, istediğin kadar zulüm yaparken mağdur rolünü oynamaya çalış, istediğin kadar Cumhuriyet Halk Partisini saçma sapan uydurduğun yalanlarla suçla. Şunu unutma; artık sana hiç kimse itibar göstermiyor. Hiçbir ağırlığın kalmadı. Siyasi ağırlığında kalmadı
“KİMİN ELİNİ TUTTUYSAN İFLAH OLMADI”
Suriye’ye karşı müttefiktiniz Suudi Arabistan’la, Birleşik Arap Emirlikleriyle, Katar’la değil mi? Mısır’la gelişen olaylar sonrasında şimdi o ayaklarda düştü. Şu fotoğrafları hatırlatacağım size. Fotoğraflar ilginç çünkü. Suudi Arabistan Kralı o kadar itibarlıydı ki Dışişleri protokol teamüllerinin dışında kaldığı otelde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ayağına giderek, Sayın Başbakanda bir yanında süklüm, püklüm fotoğraf vermişlerdi bir zamanlar. Türk milleti unutkan ya, çok çabuk unutuyoruz ya. Şimdi Suudi Arabistan’daki haksızlıklardan, eşitsizliklerden bahsediyor. Zenginin çok zengin olduğundan, yoksulun çok yoksul olduğundan bahsediyor. Bir zamanlar kankalardı. El ele dolaşıyorlardı bu yollarda. İnsan kaldıramayacağı yükün altına girmez. Bunlar hatırlatılır adama. Şimdi ne oldu Kral Abdullah’a? Niye bozuştunuz? Sen Suriye’de Esad zulüm yapıyor derken ülkesindeki radikalcilere karşı mücadele ederlerken Suudi Arabistan’da demokrasi mi vardı da Suudi Arabistan’la beraber Suriye’ye demokrasi tavsiye ediyordunuz? Ya Mısır’daki darbenin lideri? Kimin elini tuttuysan iflah olmadı. Bin Ali, Mübarek ortada; Tunus’ta ve Mısır’da. Kaddafi, Saddam öbür dünyada. Kardeşin Esad başka bir belanın içinde. Resmi bakanının uçağı dahi Irak’a, Bağdat’a iniş izni alamıyor. Sen Sisi’yle de kankaymışsın bir zamanlar ya. Bu kankalar ne oldu Sayın Başbakan?
“ÜRKÜTÜCÜ YALNIZLIK”
Siyaset tutarlılık taşımaz ise, hele de dış politika ülkelerin kendi çıkarları üzerine inşa edilmez ise, hasbelkader o dönem o ülkeyi yöneten insanların kafasındaki saplantılarla, hurafelerle, yetersizliklerle tayin edilir ise yaşayacağımız sonuç budur.
Stratejik derinlik... Yere batsın sizin stratejik derinliğiniz. Kuyunun dibine geldiniz daha. Bir titreyin kendinize dönün ya. Ne hale getirdiniz Türkiye’yi? Yapayalnız bir Türkiye, dört tarafı sorun ve Davutoğlu Ahmet hala görevde. Madalya ver bari üstün hizmet madalyası. Sürüklendiğimiz yalnızlık değerli bir yalnızlık filan değil. Ürkütücü bir yalnızlık, tedirgin edici bir yalnızlık, riskli bir yalnızlık her boyutta. Hem siyasi, hem ekonomik.
“ADAMA SÖYLEDİĞİNİ YALATIRLAR”
Başbakan geçen yıl niyetlenmişti bir Cuma namazını Şam’da Emevi camisinde kılacaktı. Bilmiyorum gitti mi benim haberim yok. Ne zaman gitmeyi planlıyor bu konuda bir açıklamada yok. Birkaç sefer Gazze’ye gitmeye niyetlendi Nisan’da, Mayıs’ta, Haziran’da. Gazze orada duruyor. Gazze’ye nereden gireceksin? İsrail’le papaz oldun, Mısır’la ilişkiler ortada. Gazze’ye paraşütle mi gönderecekler seni? Ya da yeni bir teknoloji gelişti de ışınlayacaklar mı seni Gazze’ye? İşte Sayın Başbakan söylediklerini böyle yalatırlar adama.
“SENİ GİDİ TAKİYECİ SENİ”
(Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın katıldığı, şeriat pankartlarının açıldığı Mısır gösterisine ilişkin) Sokaklara bir bakın. Mahdum Bilal bey kahrolsun demokrasi, yaşasın hilafetin sesi pankartının arkasında yerini alıyor, gösteriler yapılıyor, şiddete başvurmadıktan sonra her türlü gösteri bizce anayasal bir haktır. Bu söylemin arkasında duruyor ve Başbakanın destan yazan polisleri bu göstericilere eskortluk yapıyor, güvenlik sağlıyor. Diğer yandan ülkenin öldürülen çocuklarına mevlit okutuluyor, anma toplantısı yapılıyor ve bir basın açıklaması yapılacak peşinden. Yaşasın demokrasi, yaşasın özgürlükler diyenlere polis diktatör özentisi Başbakanın emriyle gaz, cop, su, orantısız şiddet her türlü baskıyı kuruyor. Bundan sonra rahmetli hocanın bir nakaratıyla seslenmek lazım Başbakana. “Seni gidi demokrasi takiyecisi seni”. Kahrolsun demokrasiye polis koruması, yaşasın demokrasi özgürlüklere polis şiddeti.
“EKONOMİDE ÇOK RİSKLİ DÖNEME GİRİYORUZ”
Ciddi bir uyarıda bulunmak istiyorum yurttaşlarıma ve kamuoyuna. Çok riskli bir döneme giriyoruz ekonomide. Bakın dünkü faiz arttırımından sonra Merkez Bankasının akşam saatlerinde 200 milyon dolar sürmesi piyasaya yetmedi. Tekrar 1.96’lardan 2’ye doğru yaklaşan dolar kuru. Faizler çift haneli rakamları yakalamak durumunda. 23 milyar IMF borcunu ödedik. Ankara Ticaret Odası Başkanı bunu da yaz bakalım. Yalakalıkta sınır yok. Lafın gittiği yerler alınmasın. Herkes bu dönemde yaptığı yalakalığının arşivlerdeki hesabıyla karşı karşıya kalacak. 23 milyar IMF borcu ödedik diyorsun dolar. 117 milyar resmi, özel yani kamu özel borcun üzerine 220 milyar dolar daha eklediğini niye söylemiyorsun Sayın Başbakan? Niye yazmıyorsun bunu Ticaret Odasının Başkanı. Paran mı yok? Paran var da yüreğin yok.
"HODRİ MEYDAN"
Her sözünüzün, her açıklamanızın iç dünyanızdaki fırtınaları, kuşkuları, korkuları yansıttığının farkında olmayabilirsiniz insan olarak. Biraz insanın iç dünyası dışa vurumdur. Tıpta buna projeksiyon deriz. Yansıtmadır. Bıktırıcı konuşmalarınız, bunu birçok yurttaş hissediyor, görüyor. AKP’nin yetkililerine, danışmanlarına, Başbakanın her gün her kanalda saatlerce o bıktırıcı ifadelerle konuşmasına engel olun sizin lehinize olur. İnsanları ürkütüyor, insanları bıktırdı artık. O sesi, o yüzü görmek istemiyor çoğu kişi. Gittikçe sevimsizleşen yüz ifadeniz ve bıktırıcı söylemleriniz bir şeyi yansıtıyor. Tükenmişlik, inançsızlık, güvensizlik, yalnızlık, bir sürükleniş, bir bozgun yansıtıyor Sayın Başbakan.
Kendi seyircilerinin önünde, teşkilatının önünde dün çok cesurdun. Hodri Meydan dedin. Hodri meydan, yerel seçimleri ifade ettin. Hodri meydana hodri meydan Sayın Başbakan. Gel bakalım.
Bu halk Mart 2014’te size sandıkta; mağrur olma Sayın Başbakan, senden önce büyük önce Allah var, ondan sonra da “Bu ülkeyi senin gibi kifayetsiz muhterislere emanet etmiyoruz” diyecek her inançtan, her kökenden Türk milleti var. Hodri meydan.