DOĞRUYSA FELAKET YOLDA;ERDOĞAN'A KABUS SENARYOSU
Ünlü gazeteci Murat yetkin yazısında öyle bir senaryodan bahsetti ki, eğer bu senaryo doğru çıkarsa Türkiye'nin başı belada demektir.
İçeride ekonomik çöküş, dışarda giderek sona yaklaşan yalnızlaşma sonucu karamsarlaşan Türkiye'nin eğer doğruysa çok ciddi bir sorunu var demektir. Cumhuriyet'in haberine göre,Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin'in bu yazısı inanılmaz bir senaryodan bahsediyor. Yazıda ileri sürülen senaryo Türkiye için bir karabasan iddiası taşıyor.
ERDOĞAN'A ÖNERİLECEK ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR
Yetkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a erişimi olan bir grup tarafından resmi siyaset haline getirilmesi için bir senaryo üzerinde çalışıldığını öne sürerek, "Bu senaryo gerçekten riskli; adım adım şöyle anlatılıyor: İdam cezasını getirelim, AB ilişkileri keser. Böylece hem ilişkiyi kesen biz olmayız, hem de AB’nin demokrasi-insan hakları çerçevesinin bağlayıcılığından kurtuluruz, Borsa çökebilir. Bu da yönetiminizi zaten “bizden olmayan” büyük şirketlerin ve yabancı sermayenin baskısından kurtarır" diye yazdı.
ÜRPERTEN SENARYO
"Ankara kulislerinde ürperten senaryo" başlıklı yazısında, "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi gece yarısı İstanbul Atatürk havalimanında kendisini karşılamaya gelen kitle içinden bir grubun “İdam isteriz” nabzını yakaladı ve bırakmıyor" diye yazan Murat Yetkin, kaleme aldığı yazısındaki senaryonun da idam cezasının geri getirilmesiyle yakından ilgili olduğunu ifade etti.
Yetkin'in yazısındaki ilgili bölüm şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a erişimi olan bir grup tarafından resmi siyaset haline getirilmesi için çalışılan bu senaryo gerçekten riskli; adım adım şöyle anlatılıyor:
- İdam cezasını getirelim,
- AB ilişkileri keser. Böylece hem ilişkiyi kesen biz olmayız, hem de AB’nin demokrasi-insan hakları çerçevesinin bağlayıcılığından kurtuluruz,
- Borsa çökebilir. Bu da yönetiminizi zaten “bizden olmayan” büyük şirketlerin ve yabancı sermayenin baskısından kurtarır,
- ABD ve NATO’dan gelecek askeri talepleri, kendi çıkarlarımıza göre pazarlığımızı yaparak kabul edelim. Bu da yönetiminiz üzerine Batılı hükümetlerden gelecek baskıyı azaltır, tepkileri lafta kalır,
- Bu arada başkanlık için bastırıp alın. İktidar yeniden kurulunca, demokratik cömertliğiniz olarak yorumlanacak adımları, Kürt meselesi dâhil atabilirsiniz,
- Bu da üzerinde daha fazla söz hakkı bulacağınız “yeni” ve “yerli” bir ekonominin yeniden kurulmasına imkân verecektir, durum toparlanacaktır.
Kulağınıza nasıl geliyor. Ciddiye almazsanız Nasreddin Hoca’nın çalılara takılacak koyunların yününü satıp borçları ödeme fıkrasına sayabilirsiniz. Ciddiye alırsanız, Türkiye’yi sadece AB sisteminden koparmakla kalmayıp, modern dünyanın hukuk, demokrasi ve ekonomi sisteminden de uzaklaştıracak ve uyanılması hiç de kolay olmayacak bir karabasan diyebilirsiniz.
Neyse ki bu senaryo henüz kabul görmüş değil, umarım kabul de görmez.
Çünkü mesela bu kadar söylem yükseltilmesine, gazeteci lisanıyla “köpürtülmesine” karşın, idam cezasının geri getirilmesine dair kesinleştirilmiş bir çalışma ne Beştepe’de, ne de Adalet Bakanlığında mevcut. Bu da iyi, aman olmasın.
“Halkım isterse olur” sözüne gelince, evet olur. Ama Erdoğan gerçek liderliğin halkın peşine takılmak değil, onu daha iyi bir gelecek için peşine takmak olduğunu hâlihazırda en iyi bilen lider. İdam cezasını geri getirmenin Türkiye’yi “Dibi görelim, sonra çıkarız” senaryolarına mahkûm edebileceğini bunun da halkın çıkarına olmadığını bilecek deneyim ve konumda.
Erdoğan Türkiye’nin idam cezasını geri getirilerek sonu belirsiz bir yola sürüklenmesine izin vermemeli.
Bir ara sık kullandığı bir deyimdi cumhurbaşkanının; kaptan fırtınalı denizde belli olur.
Göstermenin tam zamanı değil mi?
Kaynak: